AB’de yeni parlamento ve aşırı sağ gölgesi
AB’de 3 kadından biri şiddetin farklı türlerine maruz kalırken kadınların yüzde 5’i tecavüze uğruyor. AB'de aşırı sağın yükselişi ise kadın politikalarını hedefe alıyor.

AB Parlamentosu seçimleri geçtiğimiz günlerde sonuçlandı. Sonuçlar AB’de aşırı sağın yükseldiğini gösterirken ülkelerde kadınların yaşayabilecekleri hak gaspları tartışma konusu oldu.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un Sosyal Demokrat Partisi (SPD), oyların yaklaşık yüzde 14'ünü alarak ezici bir yenilgiye uğradı ve yüzde 30 oy alan muhafazakar Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) ve Hıristiyan Sosyal Birlik (CSU) ittifakı tarihinin en iyi sonuçlarını alan aşırı sağcı AfD’nin ardından üçüncü sırada yer aldı.

AP'ye Almanya'dan sonra en çok vekil gönderen Fransa'daki seçim sonuçları, büyük sarsıntı yarattı. Marine Le Pen’in liderliğini yaptığı Ulusal Birlik Partisi'nin (RN) sandıktan birinci çıkması üzerine Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, erken seçim kararı aldı. Aşırı sağcı RN, yüzde 31,5 oranında oyla açık farkla ilk sıraya yerleşti. Macron'un partisi Rönesans ise RN'nin yarısından az oy toplayarak yüzde 15,2'lik oranla ikinci sırayı aldı. Muhalefetteki Sosyalist Parti (PS) yüzde 14 ile üçüncü sıraya yerleşirken yine muhalefetteki sol parti Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) yüzde 8,7 oy oranıyla 4'üncü sırayı, merkez sağcı Cumhuriyetçiler (LR) ise 7,2 oranla 5'nci sırayı aldı.

İtalya Başbakanı Meloni’nin aşırı sağcı İtalya'nın Kardeşleri Partisi, AB Parlamentosu seçimlerinde oyların yüzde 28’ini alarak birinci çıktı. Seçim sonuçları, bu ülkede ana muhalefet partisi olan merkez sol Demokrat Parti yüzde 21-25 oranında oy toplayarak ikinci sırayı alırken, Yıldız Hareketi oyların yüzde 14'ünü alarak üçüncü sırada yer aldı.

İtalya açısından yüzde 50'nin biraz altında kalan katılım oranı ise tarihsel olarak güçlü bir seçmen katılımına sahip olan İtalya’da rekor düzeyde düşük katılım olduğunu ortaya koydu.

AB’DE 3 KADINDAN BİRİ ŞİDDETE UĞRUYOR

Avrupa'nın her köşesinde kadınlar şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalıyor. FRA’nın (AB Temel Haklar Ajansı) yayınladığı araştırmaya göre AB’de 3 kadından biri şiddetin farklı türlerine maruz kalırken kadınların yüzde 5’i tecavüze uğruyor. Örneğin Fransa'da her yıl 100'den fazla kadın mevcut veya eski partnerleri tarafından öldürülürken her 2,5 dakikada bir kadına tecavüz girişimi gerçekleşiyor.

Mevcut tabloda ise LGBTİ, engelli ve göçmen kadınlar daha da büyük tehlike altında. FRA’ya göre Fransa'daki göçmen kadınlar 9 kat daha fazla cinsel şiddete maruz kalırken 18 kat daha fazla tecavüze uğruyor.

AB Parlamentosu bir önceki çalışma döneminde İstanbul Sözleşmesi'nin yanı sıra kadın sünneti, zorla evlendirme ve sosyal medyada şiddet ve şantajla mücadele için mevzuatlar düzenledi. Ancak Brüksel'deki müzakere odalarında cinsiyet eşitsizliğinin ortaya çıkardığı her türlü şiddetin sona erdirilmesi konusunda bir siyasi irade eksikliği olduğu da ortaya çıktı. Örneğin Fransa ve Almanya cinsel ilişkinin, özgürce verilen onayın olmaması halinde tecavüz olarak tanımlanmasının yasadan çıkartılması için Macaristan ile iş birliği yaptı. Ancak çoğu kadın ve kız çocuğu, farklı nedenlerin yanı sıra kendilerine inanılmayacağı korkusuyla kendilerine uygulanan şiddet ve tacizi ihbar edemiyor.

Şimdiki yeni parlamento tablosu ise kadınlar için tedirgin edici.

KADINLAR İÇİN AB’DE BÜYÜK RİSK

Aşırı sağcı partilerin Avrupa Birliği genelinde seçmenler arasında önemli kazanımlar elde etmesiyle birlikte parlamentodaki sağcı ve aşırı sağcı parti gruplarının da bundan faydalanması muhtemel. Özellikle aşırı sağcı Kimlik ve Demokrasi (ID) grubu ile sağcı Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) grubu her zamankinden daha fazla sandalyeye sahip oldu.

Yerel ve ulusal düzeyde bu gruplara bağlı partiler kürtaja erişim, ayrımcılık yasağı ve toplumsal cinsiyet eşitliği mevzuatı gibi temel hakları sulandırmaya ya da ortadan kaldırmaya çalışmıştır.

Avrupa Kadın Politikaları ve Kampanya Sorumlusu Jéromine Andolfatto, “Önceki yıllarda kadınların haklarının çoğu, bazı AB ülkelerinde ellerinden alındı ya da önemli ölçüde tehdit edildi. Şimdiki tablo daha endişe verici” dedi.

Örneğin Polonya'nın sağcı Hukuk ve Adalet Partisi 2020 yılında kürtajı yasakladı ve yeni Başbakan Donald Tusk, kadınların mücadelesi sonucu bu kürtajı yasaklayan yasayı kaldırmak istiyor. Başka bir örnek ise Macaristan'dan. Macaristan'da Viktor Orbán hükümeti, hamile kadınlara kürtaj yaptırmadan önce ceninin kalp atışlarını dinlemeyi zorunlu hale getirdi.

İtalya'da sağcı koalisyonun hükümeti ve Meloni cinsiyet eşitliğine dayalı programlara ayrılan fonları keserek kadınların tepkisini topladı. İspanya'da yerel ve bölgesel düzeyde birçok koalisyon hükümetinde yer alan aşırı sağcı Vox Partisi, eşitliği teşvik etmekle görevli devlet departmanlarını kapatmak için harekete geçti ve bazı durumlarda cinsiyet eşitsizliği veya LGBTİ haklarından bahsedilmesini engelledi.

Seçimlerin ardından birçok akademisyen ve siyasetçi gibi Tübingen Üniversitesi'nde karşılaştırmalı siyaset ve Avrupa entegrasyonu profesörü olan Gabriele Abels, Avrupa Parlamentosunun kadınların haklarına doğrudan saldırmak yerine yavaş yavaş aşındıracağına dikkat çekti.

Dolayısıyla önümüzdeki süreçte AB ülkelerinde kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırıların artacağı öngörülüyor.

Fotoğraf: Canva Pro Kolaj

İlgili haberler
Femmes Egalité'den AP seçimlerine tepki: AB'nin eş...

Fransa'dan Femmes Egalité, "Bürokratik, anti-demokratik bir makine olan Avrupa Birliği, halkın sırtı...

Almanya'da ev içi şiddet hızla artıyor

Almanya'da pandemi döneminde artan ev içi şiddet vakalarının pandemi sonrasında azalması bekleniyord...

Meksika seçimlerinin ardından: Seçilen kim olursa...

Meksika'da seçilen ilk kadın başkanın ardından Meksika Komünist Partisi Kadın Çalışmaları Komisyonu...