GÜNÜN KİTABI: Ahitler
Ahitler, sürprizlerle dolu bir roman. Tarihin çöplüklerine atılan Gilead sistemi kalıntılarının müzeye kaldırıldığı final bölümünde bilim kurgudan meta kurguya geçildiğini görüyoruz.

Damızlık Kızın Hikayesi’nin yazarı Margaret Atwood’un yeni bir romanı yayımlandı. Ahitler, Damızlık Kızın Hikayesi’nin devamı. Dizi olarak da yayımlanan Damızlık Kızın Hikayesi, erkek egemen, teokratik ve totaliter bir toplumun distopyasını dile getiriyordu. Romana gösterilen ilgi ABD’de Donald Trump’ın başkan seçilmesinden sonra artmıştı. 2016 yılında kürtaj yaptıran kadınların cezalandırılması gerektiğini söyleyen Trump’ın açıklamalarından sonra beyaz başlıklı ve kırmızı elbiseli kadınlar -aynı romandaki damızlık kızların giysileriyle- “Benim bedenim, benim kararım” sloganlarıyla sokaklara çıktı.  

1984’de yayımlanan roman son yıllarda kadın bedeni üzerinden geleneksel yapıları betonlaştırarak siyasi çıkar sağlamak isteyen gerici çevrelere ve politikalara kadınların yanıtı oldu. Margaret Atwood romanına ilişkin “Bu bizde olmaz, bizde yaşanmaz söylemlerinden bıktım. Eğer, iktidar totaliter bir rejime dönerse her yerde her şey olabilir” diyordu.

‘DAMIZLIK KIZIN HİKAYESİ’NDE NELER OLMUŞTU? 
Damızlık Kızın Hikayesi romanını hatırlamkta biraz fayda var. Romanda yazarın Gilead adını verdiği aslında ABD’deyi temsil eden yerde nükleer savaş sonucu dünya radyasyona boğulur. Havadan, suya, toprağa kadar her yer kimyasallarla doğallığını yitirir. Tavuk ve et nadir bulunurken, diğer gıda maddeleri yüksek fiyata ve karneyle satılır. Kadınlar doğurganlıklarını yitirir. Doğan çocukların çoğu ya ölü ya da engelli olarak dünyaya gelir. Gilead’da toplum sınıfların ötesinde kastlara bölünmüştür. İnsanlar, üretimde ve radyasyon tarlalarında çalışır. Hakim, doktor gibi meslek grubundaki insanlar, yönetici tabakanın talimatları dahilinde çalışmak zorundadır. Üst tabaka olan yönetici sınıf toplumda her şeyin sahibidir. Komutanların önemli bir sorunu vardır: Eşleri, biyolojik olarak doğurganlık özelliklerini yitirdiklerinden dolayı, rejimin devamı için doğurganlık özelliklerini yitirmemiş genç kadınlardan bir damızlık kızlar sistemi yaratılır. 

Damızlık kızlar, kutsal ayinle en üst kastdaki ‘komutan’ın hizmetine sunulur. Damızlık kızlar, komutanlara sağlıklı çocuk doğurmak zorundadır. Ve ‘tecavüzün’ adı kutsal ayin olur. Eğer damızlık kız, sağlıklı bir çocuk dünyaya getirirse kısa sürede bağlı olduğu komutanın ailesini terk edip diğer bir komutanın ailesine hizmete gider. Kadınların, verdikleri hizmete göre değer gördükleri bir sistemdir Gilead’deki. Eğer bir kadın yönetici sınıfın üyesi değilse “Martha” yani hizmetçi olarak ya da damızlık kız olarak yönetici sınıfın erkeklerine hizmet verir.

‘BİLGİ GÜÇ SAĞLAR’
“Ahitler” kitabı ise Teyze Lydia’nın “Sadece ölülere anıt dikilir ki benim anıtım ben yaşarken dikildi. Şimdiden taşlaştım. Sayısız hizmetlerim bu anıtla onurlandırıldı” monoloğu ile başlıyor. Teyze Lydia, Gilead’ta darbeden önce aile mahkemesinde hakim olarak görev yapıyor. Lydia çalışkan, kendi ayakları üzerinde duran, aile kurmayan ve çocuğu olmayan bir kadın. Lydia, kararlarını tek başına alıyor, özgür ve entelektüel bir kadın. Darbeden sonra komutanlardan biri Lydia’nın iradesini kırarak onu sistemin hizmetine sokmaya karar veriyor. Komutan Judd kadınların yeniden üretim sürecine verimli katılımlarını sağlamak ve onların kafasından “tehlikeli” her tür düşünceyi uzaklaştırmak üzere kadınlar üzerinde hakimiyet kuracak, kısacası kaleyi içeriden fethedecek bir kadın örgütü kurulmasından yana. Okuyucu bu noktada salt bilim kurgu değil tarihsel açıdan Komutan Judd’un düşüncesini değerlendirirse sonuç “Bu filmi bir yerlerde görmüştük”e geliyor.  

Teyze Lydia’nın iradesini kırma süreci, faşist ve totaliter rejimlerin muhalifleri susturmak için kullandığı işkence, toplama kamplarına tıkma, sorgusuz sualsiz içeride tutma, öldürme vb. metodlarla devam ediyor.

Teyze Lydia, içinden çökertmek amacıyla sistemin hizmetine giriyor. Yeni teyzelerin yetiştirilmelerini sağlamak üzere Ardua Evi’ni kuruyor. Romanın ilerleyen bölümlerinden öğreneceğimiz gibi komutan Judd, sıkça evleniyor, evlendikleri ,se çocuk. İstismara maruz bıraktığı çocuklar şüpheli bir şekilde hastalanarak ölüyor. Teyze Lydia’nın yanı sıra romanın diğer seslerinden biri olan genç kız, Komutan Judd’la evlendirilmekten kurtulmak için Ardua Evi’ne sığınıyor. Ardua Evi, birçok genç kadın ve çocuk için istismardan kurtulmalarına olanak sağlıyor.

Gilead’ta kadınların okuması, yazması, yanında bir erkek olmadan -bu erkek, çocuk da olabilir- sokağa çıkması yasak. Kadınların okuyup, yazabildiği ve yasaklı kitapları izinle de olsa okuyabildiği tek yer Ardua Evi. Romanın diğer iki sesiyle birlikte Lydia Teyze’nin sistemin kurallarına titizlikle uyarak sistemi altından oymaya başladığı yer de burası.

‘İKİ AYAKLI RAHİMLER’ KADERLERİNE BOYUN EĞMİYOR
Teyze Lydia’nın sözleriyle devam edersek: 

“Sonum nasıl olacak? İhmale terk edilecek kadar yaşlanacak mıyım ve yavaş yavaş kireçlenecek miyim? Yoksa kendimin bir anıtı mı olacağım? Ya da rejim benimle birlikte yıkılacak ve beraberinde benim taşlaşan kopyamı da mı yok edecek?” Gilead’ta kim kimin biyolojik annesi ya da babası Teyze Lydia’nın bilgisinde. Damızlık Kızların Hikayesi’nde bilinmeze yolculuk eden Desfred’in kızları Nicole ve Agnes’in nerede ve nasıl yaşadıkları da Teyze Lydia’nın bilgi deposunda. Teyze Lydia, iki kardeşi buluşturarak sistemin çöküşünü sağlayacak planını gerçekleştiriyor.

Ahitler, sürprizlerle dolu bir roman. Tarihin çöplüklerine atılan Gilead sistemi kalıntılarının müzeye kaldırıldığı final bölümünde bilim kurgudan meta kurguya geçildiğini görüyoruz. Yazarın kafasında totaliter rejimlerin alternatifi olabilecek başka bir sistem önerisi var. Damızlık Kızın Hikayesi’nde “iki ayaklı rahimlerin“ kaderlerine razı geldiklerine tanık olurken, Ahitler’de ise mücadelenin birçok alanda sürdüğünü, dayanışmanın hiç umut edilmeyen yerlerden örüldüğünü ve geliştirildiğini görüyoruz.

George Orwell’in 1984 romanı, Damızlık Kızın Hikayesi ya da Aldous Huxleys’in Yeni Cesur Dünya’sı insanların özel yaşamlarının ortadan kalkmasına, sadece devlete ve düzene karşılıksız itaatin öngörülmesine dayanıyor. Ahitler final bölümü de temel alınarak değerlendirilirse güzel ve ideal bir topluma duyulan özlemi, bu toplum için mücadele etmeyi, güvenmeyi ve dayanışmayı öne çıkarıyor. Ahitler bilim kurgu kapsamında ideal bir toplum için verilen mücadelenin özeti.


İlgili haberler
Bu damızlık kızın öyküsü çok tanıdık!

Sıkıyönetim ilan ediliyor; anayasa askıya alınıyor, gazeteler kapatılıyor. Kadınların okuması, eğlen...

İşçilerin Jones Anası…

Jones Ana’nın yaşamı karanlık günlerden çıkışın yolunu bilenlere karşılaşılacak tüm zorluklara rağme...

GÜNÜN KİTABI: Karakalpak kızı

Sovyet iktidarının Doğu Cumhuriyetlerinde yaşayan; şiddet gören, küçük yaşta evlendirilen kız çocukl...