GÜNÜN DİZİSİ: Gilmore Girls
Hayali Stars Hollow kasabasının sakinleri eşliğinde arkadaşlık, aile ve hayat üzerine bir yapım olan Gilmore Girls, kasabanın vazgeçilmez karakterleri Lorelai ile kızı Rory’nin yaşamlarına odaklanıyor

2000-2007 yılları arasında 7 sezon olarak ekrana gelen dizi, 2016 yılı sonunda ise Netflix aracılığıyla ‘A Year in the Life’ adı altında 4 bölümlük mini dizi olarak geri dönmüştü. 20 yıllık mazisi olan bu diziyi korona günlerinde hatırlatmak ve izlemeyenlere sıcacık bir kasaba hikayesine dahil olma şansı vermek adına kaleme aldık bu yazıyı.  

16 yaşındayken kızı Rory’yi dünyaya getiren Lorelai Gilmore, kızını tek başına büyütmeyi seçen, ailesinin, bağımsızlığı pahasına sunduğu zengin imkanları bir anda elinin tersi ile itiverip Stars Hollow isimli kasabaya yerleşen, orada Independence Inn isimli butik bir otelde hizmetçi olarak çalışmaya başlayan, daha sonra otelin işletmecisi olmaya ve hatta kendi otelini açmaya kadar yükselen genç bir kadın. Lorelai Gilmore, “Erkekler çocuklarına kendi isimlerini verebiliyorsa ben neden vermeyeyim?” diyerek kızına da kendi adını koymakta beis görmeyen; mücadeleci, kendi ayakları üzerinde durmaya fazlası ile önem veren, aşırı hızlı konuşup aynı hızda espri yapabilen, kahve bağımlısı bir kadın. 16 yıl boyunca tek başına büyüttüğü kızı Rory ülkenin en prestijli liselerinden biri olan Chilton’a kabul edilince ve Lorelai’nın masrafları karşılayabilecek ekonomik gücü olmayınca, o da çareyi uzun zamandır konuşmadığı ebeveynlerinin kapısını çalmakta buluyor ve hikaye burada başlıyor.

7 sezon boyunca süren ve muhteşem hızlı diyaloglar eşliğinde bizi duygudan duyguya sürükleyen hikaye en kolay “anneler ve kızları” olarak özetlenebilir sanırım. Lorelai’ın eğlenceli, uçarı, komik kişiliğinin karşısında akşam yemeklerini dahi bir seremoni olarak algılayan, hayatın tümünü bir kurallar bütünü olarak kabul eden, ciddiyet timsali Emily Gilmore… Emily ile Lorelai’ın çatışmaları dizinin dinamosu işlevini görüyor. Lorelai’ın çocuk yetiştirme felsefesi ise şöyle özetlenebilir: “Annen ne yaptıysa tersini yap.”

HEPİMİZİ KISKANDIRAN GİLMORE KIZLARI
Aburcubur bağımlısı olmalarına rağmen daima ince ve güzel kalmayı başarabilerek hemen hepimizi bir parça da olsa kıskandıran Gilmore kızlarının en büyük eğlenceleri önlerine koca bir zararlı yiyecekler yığınağı dizerek film geceleri yapmak. Tekrar tekrar izledikleri, diyalogların çoğunu ezbere bildikleri filmler onlara müthiş bir mutluluk veriyor. Lorelai, kızı Rory ile anneden çok arkadaş olmayı başarabilmiş bir kadın. Ama sanmayın ki onların kuralları yok. İkisinin de uyması gereken çok net kurallar var ve bu oldukça iyi işliyor. Anne kız ilişkisi öyle muhteşem ve yakın ki, Rory’nin arkadaşları da o muhteşem kadının nimetlerinden yararlanma fırsatı bulabiliyorlar. Herkese dert ortağı olabilen, her zaman açılmış bir kucak, ağlanabilecek bir omuz bulunduran Lorelai, gerektiği anlarda kızını yalnız ve kendi haline bırakmayı da başarabiliyor. Herkesin kendi kararları ve tercihleri olması gerektiğini düşünen, kendi yolunu çizmesi için çocuğuna imkanları sunup onun kalemi kendi eline almasına izin vermeyi başaran bir anne Lorelai Gilmore. Oldukça da iyi bir iş çıkarıyor doğrusu. Yanına kitap almadan hiçbir yere gitmeyen, hatta “bu yemekte, bu molada, bu otobüste… okunacak” diye çantasına 5 kitabı birden sığdıran küçük kitap kurdu Rory tüm kasabanın medarı iftiharı bir genç kıza dönüşüyor.

Hikayenin geçtiği Stars Hollow kasabası hayali bir yer. Küçük bir kasaba, herkes birbirini tanıyor, herkes birbirinin hayatına karışma, en azından yorum yapma hakkına sahip. Çoğunluğu birbirinden sevimli insanların bir araya geldiği bir yer burası. Her hafta yapılan kasaba toplantılarında en önemli konudan en basitine her şey masaya yatırılıp oylanabiliyor. Biraz diktatörümsü bir tip olsa da Taylor Doose kasabayı yine de oy sonuçlarına göre yönetmeyi başarıyor. Doğrudan demokrasinin minik bir tezahürü görünüyor hemen her bölümde. Kasabanın en dikkat çeken yönü ise her meseleyi bir festival düzenleyerek karşılayabilmeleri. Öyle ki her mevsime, belki her aya bir festival, bir organizasyon sığdırabilen bir kasaba burası. Bu arada küçük bir bilgi verelim; bu festival geleneğinden ilham alan Gilmore Girls severlerin, beş yıldır düzenledikleri ve bu yıl Gilmore Girls’ün 20. yılını kutlayacakları festival de 16-18 Ekim tarihleri arasında yapılacakmış.

Dizide muhteşem dostluklar var, iş arkadaşlıkları var. Her koşulda yanınızda olacağını bildiğiniz, “hayatınıza bir kez girmiş ise asla çıkmayacak” insanlar var. Karakterlerin her biri öyle sevimli ve içten ki insan öyle bir kasabada yaşamaya özeniyor.

Her ne kadar dizinin kürtaj karşıtlığı propagandası yaptığı yönünde iddialar olsa ve -hiçbir hamilelik haberinde gebeliği sonlandırmanın asla bir seçenek olarak dahi tartışılmadığı senaryo örgüsü bu eleştirinin haklılık payı olduğu konusunda şüpheler uyandırsa da- bağımsız kadın vurgusunun daha baskın olduğunu düşünmem nedeni ile dizinin bu yönünü göz ardı etmeyi tercih ediyorum. 16 yaşında anne olan Lorelai, aslında anne olduğu için vazgeçmek zorunda olduklarının da farkında olan, ancak kaybettiklerini Rory'nin üstüne yıkmadan ve kendi hayatından da tamamen vazgeçmeden, “Sana saçımı süpürge ettim” demeden anneliğini yaşayan bir kadın. Dizide annelik güzellemesi ve “herkes anne olmalı” boyutuna varan bir bakış yok. Çok başarılı olmuş, çok iyi işler çıkarmış bekar anneler var. Sonuçta kürtaj hakkı kadar, toplumun ön yargılarına rağmen tek başına annelik yapmayı seçmek de bir kadın hakkı. Dizide kadınların bağımsızlığı ve kendi ayakları üzerinde durabilmeleri vurgusunun çok daha yoğun bir şekilde yapıldığını düşünüyorum.

Zamanında epeyce ödül de almış yapımın 22 ödülü ve En İyi Kadın Oyuncu-Drama dalındaki Altın Küre adaylığı dahil 81 adaylığı bulunuyor.

Diziye yolları düşenlerin çoğu, daha sonra farklı işlerde büyük başarılara imza atarak ünlü oluyorlar. Dizi bir yandan da şu aktör/aktristin gençliğini tanıyabilecek misin bakalım testi adeta. Kimler yok ki burada...

Lorelai Gilmore rolünde izlediğimiz Lauren Graham’ı yakın zamanda rol aldığı Parenthood‘dan da hatırlamak mümkün.

Rory Gilmore, Lorelai’ın kızı Alexis Bledel, halihazırda The Handmaid’s Tale’de de karşımıza çıkıyor.

Kendi halinde, inatçı bir adam olan, bu yüzden pek kimse ile arası olmayan Luke Danes, Stars Hollow’da küçük bir lokanta işletiyor, Lorelai’ın en yakın arkadaşlarından. Karakteri canlandıran Scott Patterson, bu yapımdan sonra The Event, 90210 gibi dizilerde rol aldı.

Sookie St. James rolünde izlediğimiz Lorelai’ın en yakın arkadaşı, otelde şef olarak çalışan sakar ve sempatik kadını canlandıran Melissa McCarthy, bu diziden sonra rol aldığı Mike & Molly ile Emmy ödülü kazandı ve kısa zamanda büyük bir sinema yıldızı haline geldi.

Rory’nin en yakın arkadaşı, bir antika dükkanı işleten annesi ile birlikte yaşayan, annesinin dindar ve baskıcı tutumunun aksine asi ve isyankar biri olan Lane Kim’i, 13 Reasons Why’da rol alan Keiko Agena canlandırıyor.

Otel çalışanlarından, aksi ve iğneleyici tavırları ile kimimizi güldüren kimimizi sinir eden Michel Gerard’a Yanic Truesdale hayat veriyor.

Rory’yi okula ilk geldiği günden itibaren rakibi gören ancak sonunda Rory’nin olgun, ağırbaşlı tavırları nedeni ile mecburen onunla arkadaş olan Paris Geller’i oynayan Liza Weil, bu aralar How to Get Away with Murder‘ın Bonie’si olmuş durumda.

Dizi boyunca tam 62 farklı işte çalışmış olan tuhaf karakter Kirk Gleason’u canlandıran, Sean Gunn, son olarak Guardians of the Galaxy serisinin iki filminde rol aldı.

Dizinin büyükannesi Emily Gilmore, Kelly Bishop tarafından oynanıyor, kendisi daha sonra Bunheads‘te rol aldı.

Lorelai’ın babası, büyükbaba Richard Gilmore rolündeki, 2014 yılında vefat eden Edward Hermann’a birçok sinema filminde rastlayabilirsiniz.

Dizide ayrıca; Jared Padalecki (Dean Forester), Milo Ventimiglia (Jess Mariano), Matt Czuchry (Logan Huntzberger), Liz Torres (Miss Patty), Michael Winters (Taylor Doose), Sally Struthers (Babette Dell), Jackson Douglas (Jackson Belleville), Todd Lowe (Zack van Gerbig), Emily Kuroda (Mrs. Kim), David Sutcliffe (Christopher Hayden), John Cabrera (Brian Fuller) ve Rose Abdoo (Gypsy) gibi isimler de yer alıyor.

Dizinin bir aile komedisi olduğu iddia edilse de komediden çok daha fazlası olduğunda ısrarcıyım. Öyle olmasa hemen her bölümde gözyaşlarımı silmek zorunda kalmazdım herhalde. 7. sezonunu tamamladığında bir yarım kalmışlık hissi yaşatan dizi, iyi ki 10 yıl sonra “A Year In The Life” adı altında geri döndü ve o muhteşem masalsı finali yapabildi. Bu son, diziye daha çok yakıştı ve tüm severlerini tatmin etti diye düşünüyorum. 20 yaşındaki bu diziyi henüz izlemediyseniz mutlaka deneyiniz efendim.

Tür: Komedi, Dram
Sezon/Bölüm Sayısı: 7 sezon, 153 bölüm (+4 bölümlük A Year in the Life)
Yayın Tarihi: 5 Ekim 2000 – 15 Mayıs 2007
Süre: 40-44 dakika
Yaratıcı: Amy Sherman-Palladino


İlgili haberler
GÜNÜN DİZİSİ:Big little lies

Farklı kadınların dingin bir sahil kentinde kesişen yollarının hikayesini anlatan bu dizi çok ama ço...

GÜNÜN DİZİSİ: Anne with an e

Anne’in maceraları; kimlik, cinsiyet ayrımcılığı, zorbalık ve önyargı gibi her dönem geçerli ve günd...

GÜNÜN DİZİSİ: Kalifat

Evlerinden kaçıp IŞİD’e katılmak isteyen genç kızların ve kocası ile IŞİD'e katılmak üzere Rakka'ya...