Oğlum 11 Mart 2020 tarihinde dünyaya geldi. Ülkemizde ilk koronavirüs vakasının açıklandığı tarih. Doktorum mart ayının 8’i ve 13’ü arasında bir tarih belirlememizi söylemişti, mecburi sezaryen olacaktım. Önce takvime bir bakındım; tarihte bugüne özel bir gün var mı diye, bulamayınca aklıma eşimin 11 Aralık doğumlu olduğu geldi. Oğlum da 11 Mart olsun dedim. O günün kayıtlara böyle geçeceğini nereden bilecektik...
Anneliğimin ilk günleri evlere kapanılmasıyla başlamış oldu. Arkadaşlarıma bir müddet çocukla ilgileneceğim için dışarıya çıkamayacağımı, onlara imreneceğimi söylerken herkes bizim kadar evlerde kaldı. Tabii ben bu süreçte bir de bana her an ihtiyaç duyan, yeni bir canlıyla yaşamaya alışmaya çalışıyordum…
İşin şakası bir yana, karantina günlerimiz büyük ölçüde korku dolu başladı. Hâlâ da bir ölçüde devam ediyor bu korkularımız… Ben bir süredir çalışmıyorum ama eşim her gün işe gidip geliyor. Her gün işe giderken “Ya virüs kaparsa” tedirginliğiyle yaşıyoruz. “Ya ben de korona olursam?”, “Hâlâ çocuğu emziriyorum, bebeğim bensiz ne yapar?” diye düşünmeden edemiyorum.
SARSILAN BÜTÇEMİZE DEVLETİN ÖDEMEDİĞİ AŞILAR EKLENDİ
Pandemi sürecinin başında birçok şeyin belirsizliği bizi yeni ebeveynler olarak çok yordu. Bebeğin aşılarını nasıl yaptıracağımız, doktor kontrollerine nasıl gidip geleceğimiz bile bir süre muammaydı. Bu süreçte bir de devletin menenjit ve rotariks aşılarını karşılamadığını öğrendik. Üçüncü ve beşinci ayda vurulan bu aşılar için ayrıca 1600 lira ödemek gerekiyor. Pandemi sürecinde sarsılan bütçelerimizin yanına bir de bu aşılar eklendi.
Bir taraftan da evde geçen zamanımıza üzülüyorum. Oğlumun temiz hava almasını; sokağı, sokaktaki kedileri, köpekleri, kuşları görmesini istiyorum. Öyle zengin insanlar değiliz zaten. Bahçeli, havuzlu evlerimiz, yalılarımız yok. Tek nefes aldığımız yerler hele ki büyükşehirdeysen parklar… Onlar da olmasa evin içi dört duvar, sokaklar beton; hepten ruhumuz zift gibi olacak.
Yaz mevsimindeyiz bir de… Denizi görsün, ayaklarını suya sokalım istiyorum. Aslında çok basit şeyler istiyorum, fakat senede bir kere bile tatile çıkmak çok lüks bir yaşama dönüştü artık. Bunun için kredi veren bankalar bile var! “Korona zengin fakir, sınıf ayrımı gütmeden herkesi etkiledi” diyorlardı, oysaki o zengin insanlar çoktan teknelerine binip yelken aldılar! Yoksullara ise leğen, kova, hadi iyiyse şişme havuz kaldı…
İlgili haberler
Mesele, şiddet gören kadını ölüme terk etmemek, ya...
İstanbul Sözleşmesi’nin gereği yapılmadığı için kadın cinayetleri her yıl katlanarak artıyor. Bu hal...
Evdeki işlere ‘dolap beygiri’ gibi koşarken kendim...
Evdeki yaşlılarıma bakmak hem ekonomik olarak hem de beden olarak ciddi bir yorgunluk ve tükenmişlik...
Bir Kadının Zaferi: Erkek hegemonyasında kadın ork...
2018 yapımı, Türkçeye ‘Bir Kadının Zaferi’ diye soyutlanarak çevrilen ‘The Condoctor’ filmi New York...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.