İşçinin mağduriyetinden faydalanmayı çok iyi biliyorlar…
‘Çoğu zaman gece vardiyasından çıkıp hastaneye gidiyor sonrasında hiç uyumadan tekrar işe geliyorum. Bunu bilmelerine rağmen iş yükümü arttırıp, her zamankinden fazla sayıda ürün çıkarmamı istiyorlar’

Merhaba ben Serap. 37 yaşındayım. 21 yaşında evlendikten sonra Tuzla’ya taşındım. Hastalık, yoksulluk, hasretlik dolu 16 yıl oldu burada. Evlenir evlenmez çocuk yaptım, eşim daha önce akciğerden ameliyat olmuş. Kullandığı ilaçlar ve geçirdiği operasyondan kaynaklı doktorlar ‘ileride çocuğunuz olmayabilir’ deyince hemen hamile kaldım. Biri kız biri oğlan iki çocuk getirdim dünyaya. Kızım 3 aylık bebekken baş gösterdi hastalıklar. Geçirdiği zehirli ishalden kaynaklı 2 ay hastanede kaldı. Sonrasında düzeldi tabii. Eşim bir lojistik firmasında işçiydi o zamanlar. Çalışmakta problem yaşamıyordu henüz. Nefes almakta şimdiki kadar zorlanmıyordu. Birkaç yıl sonra kızımın çenesinde bir sivilce çıktı. Tuzla Tıp Merkezine götürdük kontrole, ‘Bir şeyi yok, boğaz enfeksiyonu olmuş’ diye eve gönderiler bizi. Verdikleri ilaçlar fayda etmeyip durumu git gide kötüleşmeye başlayınca başka bir hastaneye gittik ve öğrendik ki kızım kan kanseriymiş. İlk gittiğimiz hastanede gerekli muayene ve tetkikler yapılsaydı belki durum bugün bu kadar kötü olmayacaktı. O günden sonra hastane evimiz olmaya başladı. Uzunca yıllar süren hastane tedavileri, 2 yıl yatarak görülen kemoterapi sonrasında devamlı gittiğimiz kontroller, beraberinde bir sürü psikolojik problemler ve tabii kaçınılmaz olan yoksulluk... Eşim bu süreçte vardiyasını gecede sabitleyip, gündüz hastanede gece işte bir dönem yaşadı, ihtiyaçlara yetişebilmek için günlük ev işlerine gittim. Bir taraftan oğluma hasret, ondan uzak bir dönem geçirdim. Hiçbir destek görmeden geçen bu süreç çok zordu. Kızımın ilaçlarını yurt dışından kendi imkânlarımızla getirmek zorundaydık. İlaçlar çok pahalıydı bu durum bizi git gide yoksullaştırmaya başladı. İlaç alabilmek için sürekli borçlandık, halen çalışıp bir yandan geçinmeye çalışırken bir yandan da borçları ödemeye çalışıyorum. Tüm yük benim sırtımda, eşim devamlı çalışamıyor, emekli olsun diye uğraşıyoruz. Bu sefer de önümüze ‘prim günü eksik’ diyerek ‘emekli olamazsın’ engeli çıkıyor. ‘Eksik prim günlerini kredi çekip borçlandırmayla kapatırsınız’ diyorlar, ama kimse nasıl ödeyeceksin tarafıyla ilgilenmiyor. 

DURUMUM İŞ YERİNDE YAŞANANLARA SESİMİ ÇIKARMAMA ENGEL OLUYOR

3 yıldır çalıştığım metal fabrikasına vardiya sistemi olduğu için işe başladım. Yabancı sermayeli bir iş yeri burası. İşe başladıktan bir süre sonra fabrikaya sendika getirmek için direnişler başladı, grev olduğu gün ben de sendikaya üye oldum. İş yerindeki problemler sendikanın fabrikaya gelmesiyle beraber iyileşme göstermeye başladı. Çok kısa bir sürede hepimiz inanarak birlik ve dayanışma içinde getirmiştik sendikayı iş yerine. Şimdi dönüp baktığımda; dünden bugüne giderek kötüleşen yaşam koşullarının işçilerin üzerinde yarattığı etki, sendika temsilcilerinin esnek tutumu, üst kadroların işçilere kendini iyi göstermeye çalışmak için işçilerle kurduğu birebir ilişkiler, kendi yarattıkları boşlukları o beraberlik ruhunu yıkmak için üç beş işçiyi kollayarak doldurmaları ve daha neler neler…

Üst kadroların çalışanların raporlu olduğu günler hayatını teftiş etmeye çalışması, ‘neredeydin, ne yaptın’ gibi sorular sorması, sosyal medya üzerinden yaşamlarımızı kontrol etmeye çalışması da yaşadığımız diğer sorunlardan. Son zamanlarda tutulan tutanakların sayısı da oldukça artmakta.

Benim durumum ortada, çoğu zaman gece vardiyasından çıkıp hastaneye gidiyor sonrasında hiç uyumadan tekrar işe geliyorum. Bunu bilmelerine rağmen iş yükümü arttırıp, her zamankinden fazla sayıda ürün çıkarmamı istiyorlar. İşçilerin yaşamlarındaki boşluk ve mağduriyetlerden faydalanmayı çok iyi bilen insanlar bunlar. Ben işsiz kalamam, kızım hasta eşim çalışamıyor, oğlum okuyor. Yaşım ilerliyor ve başka yerde iş bulma şansım git gide azalıyor. Kendi çıkarlarımı gözetmek zorundayım. Bunların hepsini düşününce sesimi çıkarmadan susup çalışmaya devam ediyorum…


İlgili haberler
Iraklı mülteci kadınlar: ‘Burada yaşamak çok zor’

‘Ölmemek için buralara geldik. Ama insanların bizi böyle aşağılamaları zor. Bize hep kötü bakıyorlar...

Keda jinan helale*

Van’ın en işlek caddesinde mor zemin üstüne beyaz harflerle Kadın Emeği yazılı bir tabela göze çarpı...

Çaresizim sanmıştım, kadınlar varmış…

Çocukları istismar edilen B.K. ‘Şimdi buradan kendini yalnız, çaresiz hisseden korkan, pes etmek üze...