Kocaeli’de bir fabrikada çalışıyorum. Yıllarca ücretli öğretmenlik yaptıktan sonra oradan bize ekmek çıkmayacağını anlayınca bir fabrikada işe girdim. Ücretli öğretmenlik yaparken biriken borçlarımı ödemek için. Asgari ücreti hiçbir zaman göremediğimiz ücretli öğretmenlikte karnımı doyuramadığım günler oldu. Bazen düşünürdüm öğrencilerimin beni evde nasıl hayal ettiğini... Çünkü ben öğretmenlerimi hep en güzel yemekleri yiyen, evde en güzel giysileriyle dolaşan sakin, kitap okuyan insanlar olarak hayal ederdim. Öğrencilerimden biri “Hocam sizin ev halinizi çok merak ediyorum” dediğinde ben de sizin gibiyim dedim ve gülümsedim. Eski bir eşofman ve tişört, kirayı ödeyemediğimiz için kapıya gelen ev sahibinden azar işitmiş, üzülmüş bir anne; iş bulamadığı için depresyona girmiş bir kardeş ve emekli ama gırtlağa kadar borçlu bir baba. İşte benim evdeki halim…
Neyse en azından öğrencilerimin hayalinde çok güzel bir evim ve yaşantım vardı.
Tatillerde kesilen paralar (sanki kar yağmasına biz sebep oluyorduk), yarım yatan sigortalar ve parasız yaz tatilleri (azap günleri). Yaz tatillerinde biriken borçları hiçbir zaman dönem sonuna kadar bitiremedim. Başka işlerde çalışan insanlara çok özenirdim, işten gelince rahatça oturup sohbet ediyorlar diye. Ben ise öğrencilerimi, borçları, daha ne kadar böyle üç kuruşa çalışabileceğimi düşünür, ağlayarak uyurdum. Bu ülkede kaçakçılar, soyguncular lüks otellerde tatil yaparken biz memlekete gitmeye yol parası bulamazdık. Memlekete gittiğimde de amcamın tarlasına yardıma giderdim. Hatta son yıllarda yardım değil işçi olarak gittim. Oradan kazandığım parayla da elektrik ve su faturasını öderdik. Tatiller hep böyle doğayla iç içe geçiyordu. :)
Haberlerde gördüm 25 yaşında meslektaşım Murat, çalıştığı fabrika FETÖ bağlantılı çıkınca kapanmış. Ücretli öğretmenlik yaparken de güvenlik soruşturmasında bu durum açığa çıkınca işsiz kalmış ve son olarak girdiği fabrikada iş kazasına kurban giderek can vermiş. Şimdi sorarım size bu nasıl bir adalet?
Yıllarca ücretli öğretmenlik yaptım, hiçbir cemaate üye olmadım, üye olanları da eleştirdim dini istismar ettikleri için. Buna rağmen ücretli öğretmenliğe kabul edilmedim ve şu an bir fabrikada çalışıyorum. Çalıştığım fabrikanın sahibi FETÖCÜ çıkarsa sorumlusu ben mi olacağım? Belki bu kadar insanı muhtaç etmeyip, atamalarını yapsaydınız; kimse de FETÖ’nün eline düşmezdi. Bu arada öğretmen diyorum ama biz kendimize ‘ÜCRETMEN’ diyoruz. Biliyor musunuz kırtasiyenin önünden her geçtiğimde çok üzülüyorum, renkli kalemler kartonlar almak istiyorum ama kırtasiyeyi pas geçip eczaneye gidiyorum. Çünkü çalıştığım fabrikada saatlerce ayakta çalışıyorum. Demir, çinko, C vitamini almam gerekiyormuş.
Kendim için bir şey istemiyorum. Mesleğini icra edemeyen tüm meslektaşlarım için kadrolu, güvenceli iş istiyorum.
İlgili haberler
İşçi kadının fendi
Aslında o da istiyormuş hakkını aramayı, fakat beni kıskanıyormuş. Ben ona göre girişken olduğum içi...
Yoksulluk kadınların üzerine yapışmış durumda!
Bakım hizmetlerini üstlenen kadının yoksullaştığı, kadınların ayakta kalabilmek için sosyal yardımla...
İşçi kadınların dertleri de talepleri de ortak
Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Derneği olarak geçtiğimiz hafta işçi kadınlarla buluşarak çalışma koşulla...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.