
Sizlere Ankara Altındağ’ın yoksul bir mahallesinden çoğunluğu mülteci, geçici tarım işçisi ve sanayide çalışan yoksul emekçilerin çocuklarının devam ettiği bir okuldan kadın eğitim emekçisi bir arkadaşınız olarak yazıyorum bu satırları. Çalıştığım okul tam olarak kenar mahalle diyebileceğimiz bir mahallede bulunuyor. Bürokratların, siyasilerin ve bakanlık yetkililerinin mültecilerle ilgili şov yapacakları, fotoğraf paylaşacakları zaman geldikleri bir okuluz. Öğretmenler odasında sık sık mahrumiyet bölgesinde olduğumuz, başkentin merkezinde şehir merkezine 7-8 km uzaklıkta köy hayatı yaşadığımızı konuşuyoruz. Vali, Kaymakam, İlçe Milli Eğitim Müdürü, Şube Müdürü, Bakanlık yetkilileri geliyorlar, oturuyoruz, anlatıyoruz, dinliyorlar, gidiyorlar. Dertlerimizle baş başa kalıyoruz. Öğretmenlerin çoğu zaman ve çoğu kesim tarafından çocuk bakıcısı gibi görüldüğünü gelen yetkililerin tarzından da anlıyoruz. Şöyle diyorlar mesela: “Arkadaşlar bu bölgede önceliğimiz çocuklara doğru davranışları kazandırmak, oturmasını, kalkmasını, temizliği öğrensinler… Öncelikle amacımız bu olmalı…” Anlıyoruz ki mesleğimiz profesyonel bir meslek olarak görülmüyor, gereken değer bizzat kendi bakanlığımızın yetkilileri tarafından bile verilmiyor.
"Öğretmenlik bir gönül mesleğidir, öğretmenlik sevgi ve şefkat işidir" denilerek, seven, isteyen, gönül veren herkesin yapabileceği bir “iş” pozisyonuna indirgendi mesleğimiz. Son yıllarda hükümetin yürüttüğü popülist politikalar yüzünden öğretmeni şikayet edip sürdürmek, doktor dövmek, memurlara saldırmak övünülesi bir durum haline getirildi.
Okulda ve çevremde konuştuğum tek ebeveyn olarak çocuk büyüten öğretmen arkadaşlarım neredeyse gırtlağına kadar borç içinde. Bir öğretmen arkadaşım çocuğunun çok fazla kitap aldırdığını, çok kitap okuduğunu her bir kitabın 300-500 lira olduğunu söyleyerek çocuğuna neredeyse “bu kadar çok kitap okuma” deme noktasında olduğunu anlattı. Başka bir öğretmen arkadaşım çocuğunun suluğuyla sınıf arkadaşlarının dalga geçtiğini “fakir suluğu kullanıyorsun” denilerek çocuğuna zorbalık yapıldığını söyledi. Çocukların ve gençlerin istek ve ihtiyaçlarını karşılamak bu kadar zorken tek ebeveyn olarak çocuk büyüten emekçilere devletin ekonomik destek vermesi şart. Kreş hakkının yıllardır talebimiz olduğunu tekrarlamakta fayda var. Belediyelere “kreş açmak sizin işiniz değil” diyen hükümet yetkilileri en önemli ve haklı talebimizi neden yıllardır duymaz ve işini yapmaz anlamak mümkün değil. 1 Mayıs’a giderken taleplerimizde haklı ve ısrarcıyız.
Görsel: Canva Pro yapay zeka aracı
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.