Ayaklarımda 3 kat çorap, kafamın içinde bir doğal gaz...
‘Eyyy İGDAŞ, benim 1 aylık maaşıma karşılık 3 fatura göndermeyi nasıl başardın? Ayağımda 3 kat çorap, üstümde kazak, hırka, battaniye altında üşüyorum.’

Hayat hepimizin üstüne tüm gücüyle gelmeye devam ediyor. Haberlere bakıyorum, her yerde bir kadın katliamı ve sonunun bağlandığı adaletsizlik, yıllardır hakkını alamayan işçiler, işsiz kalanlar, intihar edenler, tarif edemediğim kızgınlık ve kırgınlık karışımı bir duyguyla eve geliyorum. Emekçinin tüm haklarını gasp edenlerin yüzleri kızarmazken, işimin olmasından utanç duymam çok saçma ama duyuyorum. Her gün başka bir arkadaşımdan “Şu arkadaşımın durumu çok kötü, destek olmak için ürünlerinden alabilir misin?” mesajları alıyorum. Evet, destek olmak istiyorum ama ben bir sonraki ayı görebilecek miyim? Bunu düşünürken işim olduğu için utanıyorum. Karınca kararınca destek olmaya çalışmaktan utanıyorum ama dayanışmak hem beni hem onu ayakta tutuyor, biliyorum.

Çocuğum bütün gün evde, hasta olmasın diye kapatamadığım kombinin sesini duyuyorum, beynimin içinde de uğultusuyla birlikte doğal gaz yanıyor sanki, sonra başka bir nida ile sormak istiyorum “Eyyy İGDAŞ, benim 1 aylık maaşıma karşılık 3 fatura göndermeyi nasıl başardın?” Acaba ben 11 günde 350 liralık yakmayı nasıl başardım? Ayağımda 3 kat çorap, üstümde kazak, hırka, battaniye altında üşüyorum.

Emekleri açıktan gasp edilenler direniyor lakin onlar da dahil olmak üzere, hepimizin emeği gizlice gasp ediliyor. Bu faturaların başka bir açıklaması olamaz! Doğal gaza karıştırılan hava gibi ısınma çabamız da hava, gelen faturayla birlikte yok olan, emek karşılığı diye verilen 3 kuruş gelirimiz de hava. En temel insani haklardan değil miydi yaşam hakkı? Isınmak lüks, e karnımız nasıl doyuyor?

Her şey kandırmaca. İlaçlı diye sınırdan dönüp bize yedirilen sebze, meyveler, gıda diye paketlenen sahte ürünler, indirim dedikleri gizli zam, ambalajı büyüyen, gramajı küçülen temel tüketim malzemeleri... “Aman canım 20 gramdan ne olacak, ne bu yaygara?” Bunu tonlarca üretip o 20 gramlarla ürün sayısını binlerce arttıran patrona sormak gerek. Benim cebimden gizlice aldığını işçiye ver bari insafsız! Anneannem gibi diyeyim madem; “Tüh senin kalıbına!” Lakin elbette bu kadar naif olmayacak hakkımızı gasp etmeniz karşılığında duyduğunuz cevap sayın patron, direnenler o kalıbı ezip geçecek, biliyorum, inanıyorum.

Sağımız solumuz suç mahalli olabilir ama umutsuzluğa yerimiz yok. Gizliden veya açıktan devamlı sömürenler ile bizler arasında geçen bu kavgada birbirimize tutunarak, dayanışarak ve umudu yeniden her seferinden kendinden doğurarak, bu kavgayı kazanacağız.

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Bir umudun peşinde…

Gözleri pırıl pırıl Derya. Yoksul ailesini mutlu etmenin tek yolunun üniversiteyi okuması olduğunu s...

Bu eller, yarınından endişe eden ev işçisi Ömür’ün...

Ev işçisi Ömür, ağızdan çıkacak bir söze bakılan, hastalıkların kol gezdiği, geleceksizlikle anılan...