Merhaba, ben Fransa’da yaşayan Türkiyeli göçmen bir kadınım. Bundan 6-6 buçuk yıl önce en büyük kaygım, iki çocukla sıfırdan başlayıp ayakta kalabilmekti. Kalabildim mi? Evet, başardım!
Güçlü bir anne, güçlü bir kadın oldum. Temizlik işlerinde çalıştım, hâlâ da çalışıyorum. Ama önemli değil, onurluca ayakta kalabilme mücadelesiydi bu.
Birkaç sene sonra her şey oturdu. Ben ve çocuklarım daha da iyileştik. Bir süre sonra başka bir şey kendini hissettirmeye başladı. Yaşama dair mücadeleyi genişletmek. Birlik olmak, birlikte mücadele etmek. Birlik olmanın gereğini hisseden, düşünen ve bunu içselleştiren bir grup arkadaşla birkaç ön toplantı yaptık. Ve sonuç; 2018’in aralık ayında Albatros Kültür ve
Dayanışma Derneğini kurduk. Şu an hâlâ bir yerimiz yok. Anlayacağınız o da bizim gibi göçmen. Lâkin bu göçmen halimizle bile çok güzel şeyler yaptık. Birkaç tiyatro ve kahvaltı düzenledik.
Etrafımızda bizim gibi hisseden, düşünen, kendini bir yerlerde bulma çabasında olan bir sürü insanımıza ulaştık. Çok olumlu tepkiler aldık, hâlâ alıyoruz da.
Kendimizi en güçlü hissettiğimiz, en heyecan verici etkinliğimizi ise 8 Mart’ta yaptık.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliği kararını alıp çok hızlı bir şekilde hazırlıklara başladık. Önceleri küçük bir etkinlik gibi düşünsek de arkadaşlarımızın fikir buluşmasıyla genişledi ve harika bir etkinlik programı oluştu. Birlikte bir şeyler yapmanın güzelliğini burda gördük. Salon tutuldu, müzik ekibi ayarlandı ve gerisi biz dernek üyelerinin üretkenliği…
YAŞAMAK İÇİN EKMEK RUHUMUZ İÇİN GÜL İSTİYORUZ
Albatroslu kadın arkadaşlarımla, bez pankartımızı arta kalan bezlerle; makasımızla kesip, iğne-ipliğimizle işledik. “Yaşamak için ekmek istiyoruz”; yani güvenilir işlerde, emeğimizin karşılığını alarak çalışmak istiyoruz. “Ruhumuz için gül” ; yani bu hayatın nimetlerini herkesle eşit olarak bölüşmek, hor görülmediğimiz, şiddete uğramadığımız, dışlanmadığımız bir hayat istiyoruz dedik.
Dövizlerimizi renkli kalem ve düğmelerle yaptık. “Çocuklar kreşe, anneler işe” dedik. 8 Mart’a yakışan bir emek ürünüydü bunların hepsi.
Derneğimiz adına konuşmayı sen yap, dediklerinde açıkcası tedirgindim. Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştım. Acaba becerebilecek miydim? Ama illa ki bunu birinin yapması gerekiyordu ve cesaretimi toplayıp yaptım. Birkaç dil sürçmesi dışında oldu sanırım. Özellikle kendi yaptığımız pankartın önünde fotoğraf çekmek için salondaki kadın arkadaşları çağırırken “kadın arkadaşlar” yerine “ bayan arkadaşlar “ diye seslenince salondan itiraz geldi. “Bayan” değil “kadın” diye. Aslında bu tepki çok da hoşuma gitti. Beyin ve kulaklar açıktı, tepki hemen geldi ve “kadın” diye düzeltildi.
GELİN ALBATROS’U BİRLİKTE GÜÇLENDİRELİM
Neler yaptığımızı da anlatmak istiyorum biraz. Günün önemini anlatan bir sinevizyonla başladık etkinliğimize. Sunumu yapan arkadaşım da hayatında ilk defa yapıyordu, ama o da inanılmaz coşkulu ve etkili oldu. Konuşmalardan sonra sıra gençlerimize geldi. Nasıl heyecanlıydılar bir bilseniz! Stresli ve biraz da çekingenlerdi. Berfin, Célia ve Cem üçlüsü bizlere “Sarı Gelin” eserini orijinal hâliyle, yani Ermenice söylediler. Harika bir performans sergilediler ki salondan “ bir daha, bir daha “ sesleri yükseldi ve tekrar sahne aldılar. İkinci söyleyişlerinin ardından, kendilerinden daha emin bir şekilde ayrıldılar sahneden. Onların gözlerindeki o mutluluk da bize yetti. Teşekkürler gençler!
Ve dansımız ayrı bir renkti. Arkadaşımız Evin, “hür kadın “ ruhuyla dans etti adeta. Büyük alkışlar ona geldi bu sefer. Lili arkadaşımızın yönetimindeki “sihirli mikrofon” misafirlerimiz arasında elden ele dolaştı. “Kendinize ayırdığınız iki saatiniz olsaydı ne yapardınız?” sorusuna farklı cevaplar geldi. Kitap okumak isteyen, spor yapmak isteyen, yazmak isteyen v.s.
Ne tür etkinliklerde yer almak istediklerini anket sorularıyla öğrendik; kimileri saz kursları, kimileri dil kursları, bazıları okuma etkinlikleri istiyor, koro diyenler bile var. Elbette bunlar dernek olarak bizim görevlerimiz arasında. Ayrıca, çalışmalarda yer almak isteyenler de oldu.
Yemek yapan, dağıtan, içecek ve kitap standında duranların emeği de büyük ve önemli tabi ki… Daha yemek dağıtılırken, bir yandan çıkan bulaşıkları yıkayan erkek arkadaşımızın örnek davranışı… Bizim 8 Mart ruhumuzda o da vardı işte.
Yeni olmamızdan kaynaklı, eksiklerimiz ve elbette ufak hatalarımız oluyor. Fakat her bir etkinlikte eksiklerimizi gidererek daha az hatayla, kendimizi eleştirerek yapmaya çalışıyoruz.
Şu an belirli kişiler emek harcıyor gibi görünse de, her birimiz işin ucundan tuttuğunda, birlik olunduğunda harika şeyler ortaya çıkarabiliyoruz. Aramızda küçük çocuğu olanlar, iki hatta üç ayrı işte çalışan arkadaşlarımız var. Fakat yapacağımız işin ucundan herkes tutunca yük olmaktan öte dayanışmaya dönüşüyor. 8 Mart etkinliğimiz bize bunu gösterdi.
Buradan çağrımız olsun!
Derneğimize üye olmak, bize fikirlerinizi bildirmek, etkinliklerimize katılmak Albatros’u güçlendirir ve her şeyden önemlisi Türkiyeli göçmenler olarak bizleri güçlendirir.
Sevgiyle ve dayanışmayla kalın.
İlgili haberler
Gurbetteki Albatros’un Kızkardeşler’inden mektup v...
İsviçre ve Fransa arasında yaşayan Türkiyeli göçmenlerin kurduğu Albatros Kültür ve Dayanışma Derneğ...
Albatros’un kız kardeşleriyiz
Yıllar sonra, İzmir göçmenliği yetmedi ki, yolumuz Fransa’nın bir ucuna düştü. Ama kadının gücü her...
Albatros’tan kadınlar bir arada
Türkiyeli göçmenlerin kurduğu Albatros Kültür ve Dayanışma Derneğinden kadınlar 8 Mart etkinliği içi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.