En sert dönemde kalemi, mücadeleyi bırakmayanlar: Simin ve Gazale
Dosyamızın son yazısında İran'da en sert dönemde kalemi, mücadeleyi bırakmayan Simin Behbahani ve Gazale Alizade'yi kaleme aldık.

Simin Behbahani olarak bilinen Simin Halili İran’ın önde gelen çağdaş şairlerinden biri. Hayatı boyunca 600’den fazla şiiri 20 kitapta yayımlandı. Simin yeni yarattığı şiirsel temalar ve imgelerle biliniyor. Simin Behbahani’nin şiirlerinde savaş, yoksulluk, ifade özgürlüğü ve kadın hakları işlenir.

Simin’in annesi ve babası edebiyatla ilgilenirlerdi. Annesi Fehr Ozma Ergun aynı zamanda döneminin önde gelen başarılı şairlerinden biriydi. Ergun kendi döneminin ilk kadın örgütü olan “Kadınlar Cemiyeti”nin ve Demokrat Parti üyesiydi ve Fransızca öğretmeni olarak görev yapıyordu.

PEŞ PEŞE İSYAN SIRASI

Simin öğretmendi, yazardı, şairdi. Yenilikçiydi ama eski dostlarının yolunu, yordamını unutmayanlardandı. Hukuk mezunu olan Simin 30 yıl boyunca 1982’ye kadar çocuklara öğretmenlik yaptı. İnsan hakları savunucularından biriydi. İslam devrimi sonrası idam edilenlerin ve siyasi tutukluların annelerinin buluşmaları da dahil olmak üzere birçok kez halkla yan yana hükmet karşıtı protestolara katıldı. Hatta 2008’de bu buluşmaların birinde rejim ajanlarının saldırısına uğradı ve yaralandı.

Simin Behbahani geride onlarca şiir külliyatı ve yüzlerce beste metni bıraktı. İran rejiminin en sert dönemlerinde bile duruşundan taviz vermeyen Simin şiirleriyle özgürlüğe ışık tuttu.

Simin, baskı ve suskunluğun en yoğun olduğu dönemde yani 1988’de 30 bin kişinin İran rejiminin hapishanelerinde katliamından sonra ‘Hapishanede Yangın’ adlı şiirini yayımladı:

“Ateş zindana düştü vay o geceye vay!

Şeytan bağırdı: ‘Hey Nero ruhun şad’

Bir deli ateş çaktı, bir sürü mahkumu yaktı

Külleri nerede yananların? Getirsin rüzgarların

Taş değil, mezar değil, efsanevi masal değil

İsimlerini hatırlıyor musun?

Zor, ama biliyorum ki yarın düşman,

yanacak yaktığı ateşte, çıkacak duman

Ey anneler! İsyan sırasını peş peşe dizelim

Kalbimiz çıkana kadar bağıralım! Birlikte bağıralım!”

Simin’in şiirlerini Marzieyeh, Mohammad Reza Shajarian, Akbar Golpayegani, Dariush Eghbali gibi birçok sanatçı seslendirdi.

SENİ YENİDEN İNŞA EDECEĞİM

Simin “Vatanım seni yeniden inşa edeceğim” şiirini devrimden üç yıl sonra yazmıştır ve şiirini Dariush Eghbali besteleyerek seslendirmiştir. Simin bu şiirin nasıl yazıldığını şöyle anlatır:

“Kötü yıllardı. İslami adalet adına çatı katında infazların ve adaletsiz mahkemelerin yılları... Bu yıkımdan kalbim sıkışıyordu. Evde yalnızdım. Mutfakta küçük bir masa vardı ve elimde kağıt, kalem ve kalbimde binbir kederle oradaydım. Oturdum. Şiir ruhumda kaynıyordu. Olanları düşündüm ve ne yapılabilir diye düşündüm. Ülkem darmadağın olmuştu. Kalktım bir fincan çay doldurdum ve hayal kırıklıklarını düşündüm. Dertleşeceğim kimse yoktu. Simin’i iki üç gece önce görmüştüm. Simin Daneşver (Ünlü İranlı kadın şairlerden) benden daha perişandı. Şiir akmaya başladı. Yarınlara umut veren bir şiir. Kalbim aydınlandı. Ölsem bile bu zalimleri ezmek için tekrar canlanacağımı düşündüm. Yazdım: ‘Vatanım seni yeniden inşa edeceğim’ Kendime sordum: “Neyle?” ve kalbim dedi ki: “Kemiklerimle olsa bile…” ve şiir oluştu.”

Simin bahsettiği şiirin bir kısmında idamların ve karanlığın bağrında umut ışığı yakıyordu:

“Vatanım, seni yeniden inşa edeceğim

Canıma bedel olsa bile

Çatına bir sütun koydum

Kemiklerimle olsa bile

Çiçeğini yeniden koklayacağım,

Genç neslinin isteğe üzerine

Yine tanıdık bir gün

Karanlık evden gidecek

Şiirimi boyuyorum

Mavi gökyüzünün rengine

Bana tekrar güç veriyorsun

Şiirim kan içinde olsa bile

Seni tekrar yaşatacağım

Gücüm az olsa bile”

SİMİN YAŞIYOR

Simin uzun yıllar sınır dışı yasağıyla kısmi bir hapis hayatı yaşadı. Simin kalp rahatsızlığı nedeniyle Tahran’da 23 Temmuz 2014’te 87 yaşındayken hayatını kaybetti. Simin, 2009 yılında henüz 26 yaşındayken sokak protestolarında polis tarafından ateş edilerek öldürülen Nida Ağa-Sultan için yazdığı şiirle hafızamızda yer ediyor. Çünkü bu şiir aynı zamanda Simin’i de hatırlatıyor…

“Ölmedin, ölmeyeceksin

Daima yaşayacaksın

Sonsuz hayatın var

İran halkının sesisin sen”

AŞK ABAT’TA BİR AKŞAM VAKTİ

Tarihte seyre çıkmışken, Gazale Alizade’nin kalemini, öykülerini es geçmek haksızlık olurdu. Gazale 16 Şubat 1949’da Meşhed ilinde doğdu.

Gazale 14 yaşında ilk öyküsünü yazdı. Bu öykü 60 sayfa uzunluğundaydı. Annesi öyküsünü bir dergiye götürdüğünde 14 yaşında bir kızın böyle bir hikaye yazacağına kimse inanmamıştı ama öykü dergide çıkmıştı. Genç yaşına rağmen toplumda tanınmaya başlandı.

Gazale, Tahran Üniversitesinde siyaset biliminden mezun oldu ve ardından sinema ve felsefe okumak için Fransa’da Sorbonne Üniversitesine gitti ve ardından İran’a döndü.

“Yazdan Sonra” adlı ilk kitabı 1977’de yayımlandı. 1980’de “Unutulmaz Yolculuk” adlı üç öykülük bir derleme, 1985’te “İki Manzara” adlı uzun öykü, 1992’de “İdrisiler Evi”, 1994’de “Dört Yol” adlı üç öykülük bir derleme adlı kitabı yayımlandı.

İki ciltte yayımlanan “İdrisiler Evi” Gazale’nin yazdığı en ünlü romanlardan biridir. “İdrisiler Evi”, Aşk Abat adlı hayali bir şehirde yaşayan bir ailenin maceralarını konu alan bir roman. Gazale bu öyküsünde yeni teknikler seçerek halkın içinde bulunduğu mevcut ülke durumunu çeşitli açılardan ele alıyor. Bilhassa İran rejiminin hükümetinde kadınların yaşadıklarına dikkat çeken romanda devrimden sonraki yıllar öykünün içine ustaca yedirilmiştir.

‘YORULDUM, GİDİYORUM’

Gazale Alizade, İran’ın en yetenekli yazarlarından biriydi. İran rejiminin büyük baskıları altında yaşadı ama yaşamını sürdüremedi. Şüpheli bir şekilde 47 yaşında hayata veda etti.

Gazale’nin 21 Nisan 1996’da İran’ın Ramsar ilinin Cevahirdeh köyünde intihar ederek hayatını kaybettiği bilinir. Gazale’nin cesedi yaşadığı köyün ormanlarında bulundu.

Gazale’den bulunan son mektubun bir kısmında şöyle yazıyor:

“Gece saat bir buçuk. Yoruldum. Gitmeliyim. Yarım kalan yazılarımın kaybolmasına lütfen izin vermeyin ve mümkünse basın. Onları yakın demiyorum. Kimseden nefret etmiyorum. Aşktan yazdım, artık yalnızım ve yorgunum. O yüzden gidiyorum…”

Gazale gitti ama üstü kapalı söyledikleri, söylemeye çalıştıkları yeni nesillere kaldı:

“+ Ağzını açtığın anda cezası var diyorlar.

- Yasalara saygılı olmak gerekir

+ Bu yasalar saat başı değişiyor, nereden hatırlamam lazım?”

(“İdrisiler Evi” kitabından kısa bir kesit)

* Şiir çevirileri: E. Ava

Dosyaya ait tüm yazılara ulaşmak için TIKLAYINIZ

Fotoğraf: Simin Behbahani (solda) ve Gazale Alizade (sağda)- Arkaplan: İran eylemlerinden bir kare.

(Romissa Mofidi/Wikimedia Commons CC BY-SA 3.0, women.ncr-iran.org, Sarkhat)

İlgili haberler
Perdeleri yırtanlar, kapıları açanlar: Tahere ve P...

Hazırladığımız dosyanın ilk yazısında 1800'lerde İran edebiyatına yön vermiş, kadın hareketine öneml...

Mücadele önderleri, şairleri, yazarları: Merziye v...

Hazırladığımız dosyanın ikinci yazısında İran'da monarşiye karşı mücadele önderleri olmuş, şiirleri...

İran edebiyatında uçuşu hatırlatan kadınlar

Hazırladığımız dosyada 1800’lerden günümüze İran edebiyatında ve tarihinde mücadeleleriyle etki yara...