Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, aile yılı tanıtım programının ardından TRT’ye verdiği röportajında çocuk bakımına ilişkin kreşlere ek olarak “komşu annelik” sisteminin hayata geçirileceğini söyledi. Göktaş, sistemin nasıl işleyeceğine dair herhangi bir ayrıntı vermedi. Ancak “komşu annelik” projesi yeni değil. 2022’de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, “eğitimli çocuk bakıcılarının teşviki yoluyla kayıtlı kadın istihdamının desteklenmesi projesi (EDU-CARE)”politika öneri belgesiyle komşu annelik sistemini gündeme getirmişti. Avrupa Birliği ve Türkiye tarafından ortaklaşa finanse edilen, toplam 28.6 milyon avro bütçeli EDU-CARE projesinin 44 ay süre ile uygulamaya geçmesi planlanmıştı. Projenin, iktidarın orta vadeli programına ve 12. kalkınma planına uygun tasarlandığı görülüyor. Proje kadınlara istihdam vaadiyle esnek ve güvencesiz çalışmayı öne sürüyor; bakılan çocukların iyi hali açısından da çeşitli soru işaretleri de yaratıyor.
PROJE KADINLARA NE SÖYLÜYOR?
Komşu anne çocuk bakımı modeli projesinde; kadınların, yetkili kurumun kurallarına göre düzenlenmiş olan kendi evinde, genellikle yakın konumdaki ebeveynlerin çocuklarına (5 çocuğa kadar), eğitimli sertifikalı veya diplomalı ve kayıtlı bir şekilde bakım hizmeti sağladığı çocuk bakım modeli olarak tarif ediliyor. Politika belgesinde bu modelin çocuk bakıcıları ve kreşlere göre “daha az maliyetli” olduğunu vurguluyor. Komşu annelik uygulaması ile “3 bin 700 annenin ve 3 bin 700 çocuk bakıcısının kayıtlı istihdamının desteklenmesi ve 6 bin kadına çocuk bakımı alanında eğitim teşviki verilmesi” hedeflendiği ifade ediliyor. Komşu annelik modelinin Ankara, İstanbul ve İzmir’de 32 ay boyunca uygulanması planlanıyor.
Neredeyse 33 bin liraya kadınların, 5 çocuğun bakımını üstlenmesi bekleniyor. Özel kreşlerde ise ortalama aylık çocuk başı ödenen miktar en az 20 bin liradan başlıyor. Kadınların başvurması için istenen koşullar ise şöyle: Başvuru tarihinde 65 yaşından gün almaması, iletişim kurabilecek derecede Türkçe bilmesi, en az ilköğretim veya ortaokul ya da dengi bir okul mezunu olması, asgari olarak Milli Eğitim Bakanlığı eğitim modüllerinden 180 saatlik 0-72 ay erken dönem çocukluk eğitimi ve 18 saatlik ilk yardım eğitimini kapsayan bir eğitim alındığının diploma veya MEB ya da üniversite onaylı sertifika ile belgelendirilmesi, bakıcının ve ev halkının suç geçmişinin bulunmaması.
Devlete ait kreşlerin yetersizliği, mevcut kreşlerin “tasarruf” adı altında kapatılması ve özelleştirilmesi kadınları yüksek fiyatlı kreşlere mahkum ederken kadının ev içinde tüm bakım yükünü üstlenmesine sebep oluyor. Komşu annelik uygulamasıyla birlikte iktidar bir yandan kamusal olarak sağlanması gereken bakım hizmetlerinden elini hızlıca çekerken bakıcılık yapacak olan kadınlar açısından esnek bir istihdam modeli ortaya koyuyor. Kadınlar düşük ücretlere, kendi evinde, “Kendi hesabına çalışan” olarak 5 çocuk bakacak.
MODEL ENDİŞE VERİCİ
Projeye ilişkin gazetemize konuşan Pedagog-Psikolojik Danışman Duygu Çataltaş Sıpçıkoğlu, komşu anne modelinin çocuk bakımı açısından ebeveynler için yeni bir seçenek olabileceğini söylese de modele yönelik endişelerinin de olduğunu belirtiyor. Son süreçte çocuk istismarının ve ihmalinin arttığını hatırlatan Sıpçıkoğlu, “Bu dönemde ebeveynler çocuklarını komşuya göndermezken, yeri geldiğinde en yakın akrabaya bile güvenemezken bu modeli tercih ederler mi? Evdeki kameralardan neredeyse 24 saat çocuğunu izleyen anne, babalar bu durumda çocuklarını nasıl güvenle emanet edebilecekler?” dedi. Kadınların kendi evlerinde çocukların ihtiyaçlarına göre güvenli bir ortamın da oluşturulmasında çeşitli sorunlar yaşanabileceğini dile getiren Sıpçıkoğlu, “0-3 yaş arasındaki çocukların hepsi öğle uykusu uyur. Aynı anda birden çok çocuğun yatacağı güvenli ve uygun bir ortam oluşturmak çok da kolay olmayacaktır. Ayrıca beslenme, tuvalet ve temizlik gibi ihtiyaçlarının aynı anda tek bir kişi tarafından giderilmeye çalışılması oldukça zorlayıcıdır” dedi.
Bu modelle çocukların gelişiminin güvence altına alınması açısından da soru işaretleri olduğunu belirten Sıpçıkoğlu, “Çocuklar bakıcı ya da büyük ebeveynler tarafından dışarıya çıkarılabilir, parka götürülebilirken ‘komşu annenin’ bunu yapabilmesi ne kadar mümkün olacaktır? Bunların yanı sıra 0-36 ay beyin gelişimi açısından en önemli yaşlar. Özellikle ekrandan uzak durulması gereken yaşlar. Tek bir kişinin, bir yardımcı olmadan 4-5 çocukla birlikte oyun oynayabilmesi bu yaş aralığındaki çocuklar açısından zordur” dedi.
DENETLENMESİ MÜMKÜN DEĞİL
Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünden Doç. Dr. Miriş Meryem Kurtulmuş ise komşu annelik modeline ilişkin, “Bir tarafından kadınların iş gücüne esnek biçimde katılması sağlanacak bir taraftan da devletin yerine getirmesi gereken ve kadınların üzerine yıkılan bakım görevi mahallede başka bir kadına sevk edilecek” dedi. Komşu annelik kapsamında verilecek eğitimleri de değerlendiren Kurtulmuş, “Kimler bu çocuklara bakacak? Nasıl bir eğitimden geçecekler? Sertifika eğitimi verilecek ama çocukların bakımı ve gelişimi için bu yeterli mi?” sorularını sordu.
Sistemde yaşanabilecek denetim sorunlarına da dikkat çeken Kurtulmuş, “Bakımevlerinde yaşanan şiddet ve istismar gibi olayları hatırlamak bile endişelenmeye yeterli. Bu koşullarda her bir mahallede 4-5 çocuk bakan her kadının denetlenmesi çok mümkün değil. Çok ciddi sıkıntılar yaşanması muhtemel” dedi. Denetim adı altında komşu annelerin ailesindeki ve çevresindeki insanların adli sicil kayıtlarının da inceleneceğini hatırlatan Kurtulmuş, “Kaç tane komşu annenin evine giren çıkan kişileri denetleyebilirsiniz? Sadece adrese kayıtlı olanlarla sınırlı bir temiz sicil kaydı yeterli olamaz. Çok iyi denetlenmesi gereken bir proje ama Türkiye’de çok mümkün olacağını düşünmüyorum. Açıkçası bu sistemi Türkiye için tehlikeli buluyorum” dedi.
DEVLET SORUMLULUĞUNU BİREYLERE ATIYOR
Devletin kendi sorumluluğunu yerine getirmediğini hatırlatan Kurtulmuş, "Çocuk bakımı kamusal olmalıdır. Ama siz bu şekilde kendi üzerinizdeki sorumluluğu, bireylere veriyorsunuz. Demek ki belediyelerin kreşlerine de o yüzden saldırıyorlar aslında. Kamu kreşleri açabilirler ama bunları yapmak maliyetli görülüyor. O yüzden çocuğu komşuya bırakır alırsın şeklinde bir proje geliştiriyorlar. Normal bakım prosedürü böyle değil” dedi. Bakım işini yüklenen kadınların da bu süreçte oldukça zorlanabileceklerini söyleyen Kurtulmuş, “Düşünsenize 4-5 tane çocuk sabahtan akşama kadar sizinle kalacak” dedi.
GELENEĞE DÖNÜŞ
Komşu annelik sistemini değerlendiren Prof. Dr. Adnan Gümüş ise bu uygulamayı geleneğe dönüş olarak nitelendirdi. Uygulamada kadın bir komşunun çocukların bakımını üstlenmesi ve bunun devlet eliyle bir projeye dökülmesinin geleneksel ve dini göndermeler içerdiğini söyleyen Gümüş, “Söz konusu olan bir komşu dayanışması değil, sağlıklı bir çocuğun geleceğe nasıl hazırlanacağı sorunu” dedi. Çocuk bakımının yalnızca bir kadın işi olmaktan çıkartılması gerektiğini söyleyen Gümüş komşu annelik projesine ilişkin “Daha geniş anlamda da resmi sorumluluğu olanın şahısları sorumlu tutması ve onları sorumlu tutarken şahısları birbiri üzerinde yükümlü hale getirmek, geleneğin ağırlığı, din, tarikat gibi faktörler devreye girdiğinde olumsuz sonuçların gerçekleşebileceği bir potansiyel taşıyor” dedi. Böyle bir uygulamanın kreş ya da anaokulları yerine geçemeyeceğini vurgulayan Gümüş, “Bilindik, geçerli, anlamlı yollar varken neden dönüp dolaşıp bu tür şeyler yapıyoruz diye sorduğumuzda buradan da iyi bir sonuç çıkmıyor. Bu kadar çabanın daha sağlıklı, bilindik yöntemler için kullanılması lazım ki bu da kreş ve anaokullarını artırmak. Bunun yapılmamasıyla bu hamlenin arkasında politik, ideolojik bir kasıt aramaktan da başka bir yol kalmıyor” dedi.
TARİKATLARA ALAN AÇMA İHTİMALİ VAR
Sağlık Bilimleri Fakültesinde bir kadın akademisyen, bu sistemin kadını geleneksel rollerine de hapsettiğini ve istihdamın artırılmasına yönelik bir hamle yapılıyorsa dahi yine kadını hapsolduğu alandan çıkartmadığını vurguladı. “Burada ne gibi bir kazanç elde etmek istedikleri çok kritik. Niyet kadını üretime katmak, güvencesizliği kırmak gibi görünüyor ama bu niyetten de emin değiliz” diyen akademisyen, projenin geçici olduğuna da dikkat çekerek “Çocuk gelişimi mezunlarımız üç harfli market zincirlerinde çalışmak durumunda bırakılırken bakım gibi özel bir alanı alınan bir sertifikaya devretmek akılcı görünmüyor” dedi.
Bu proje ile birlikte mahallelerdeki tarikat ve cemaat yapılanmalarının da aileler ve çocuklarla ilişkilenebileceğini belirten akademisyen, “Bu alanların istendiği gibi doldurulabilme olasılığı olduğundan elbette böyle bir ihtimal var. Çünkü o özel alanda ne olabileceğini yönetmek, kontrol etmek mümkün olmayacaktır. Çocukların heterojen yapısı ve iş yerinin denetlenmesi resmi kurumlarda böyle ilişkilerin istendiği gibi şekillenmesine izin vermiyor olabilir ancak proje ile bu ilişkilenmelere uygun bir alan da yaratılmış oluyor” dedi. İktidarın toplumu muhafazakarlaştırma hamlelerine yönelik de konuşan akademisyen, “Birden fazla çocuğa bakma olanağı olan komşu annelerde kız ve erkek çocukları aynı yerde bakılabilecek mi? Sonuçta bakıcı kadınlara da belli yönergeler gelecektir. ‘Ağaç yaşken eğilir’ denilerek böyle bir muhafazakarlaşma da hedefleniyor olabilir” dedi.
AVRUPA'DA DURUM NASIL?
Avrupa ülkelerinde bakım hizmetlerinin projeler bazında evde sürdürülmesi özellikle 2022 yılından bu yana çeşitli ülkelerde uygulanıyor. Kamu harcamalarına ve bakım hizmetlerine bütçeden görece daha fazla pay ayıran Fransa’da bile, son dönemde kamu harcamalarındaki kısıtlama sonucu ev içinde bakım hizmeti sunma modellerinde artış gözlemleniyor. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde uygulanan bu sistemde çalışan kadınların sorunları az değil. Örneğin 2022 yılında İngiltere'de Ulusal Sosyal Araştırmalar Merkezinin “Çocuk bakıcılarının sesleri: Algılar, zorluklar ve fırsatlar” başlıklı araştırmasında kademeli olarak evde çocuk bakıcılığı yapan kadınların yaşadığı sorunlar aktarılıyor. Uzun çalışma saatlerinden birçok evrak prosedürünün keyfi uygulanmasına, iki veya daha çok çocuğa aynı anda bakmanın zorluklarından çocuk bakıcılık sisteminin özel sektöre devredilmesine kadar birçok sorun araştırmada yer alıyor. Avrupa ülkelerinde özellikle bakım hizmetlerinin özel sektör tarafından idare edilmesi, devletin bakım hizmetlerine bütçe ayırmasına rağmen denetimini özel sektöre bırakması keyfi uygulamaların önünün açılması, esneklik ve güvencesizlik anlamına geliyor.
Görsel: Şerif Can/DALL-E/Evrensel
İlgili haberler
Devlet görmüyor bakım yükü kadına kalıyor
Devlet engelli çocukları görmezden gelirken kadınların sırtındaki yük katbekat artıyor. 26 yıldır ot...
Kreş gerçekleri-1 | Çocuk bakımı yine kadınlara ka...
Bugün özel kreş ücretleri asgari ücrete yaklaşırken devlet ve belediye kreşleri yetersiz. Kadınlar ç...
Bir hak olan kreşler yaygınlaştırılmalı
Kreşlerin, tüm ebeveynleri kapsayacak şekilde merkezi yönetim ve yerel yönetimler tarafından ücretsi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.