Ekmek ve Gül Ocak 2020
Kadına yönelik şiddet varlığını sürdürürken, dergimizde kadınların geçim dertlerini ve krizin etkilerini anlattıkları yazılar da bir kere daha ortaya koyuyor kadınların yaşam mücadelesini...
2020’ye “Birlikte Yürüdüğümüz bir 2020” diyerek girdik... Şair Gülten Akın’ın “Yol yürüyüş öğretir” dizesinden esinlendik...
Sorunların derinleşerek yeni yıla taşındığının farkındayız. Ama dertlerimizle birlikte, dermanımızı, bir arada olmanın gücünü ve dayanışmanın iyileştiriciliğini de taşıyoruz yeni yıla...
2020, kadınların değiştirme güçlerini hatırladığı, daha çok örgütlendiği, birlikteliğimizin gücünün etkilerini daha çok gördüğümüz, değiştirme potansiyelimizi daha çok sınadığımız bir yıl olsun!
Bugünün güncel dayanışma ağlarından biri olan sosyal medyayı baltalamaya niyet eden bu genelgeleri “büyük bir adım, alkışlanacak bir tutum” olarak değerlendirmek AKP’nin boyasına gözümüzü sürmek olur.
Şiddetle dolu evliliğini bitirmek için boşanma davası açmasıyla açık seçik görmüş Ayşegül, birçok hakkını bilmiyor kadınlar; bildiğini kullanmak da ayrı bir dert oluyor!
Bir kadın ve kızı tecavüz, gasp, dayağın ardından dağ başında yarı çıplak bırakılıyor. Kendi imkanlarıyla ulaştıkları karakolda ve hastanede yaşadıkları ise bu korkunç şiddete ayrı bir boyut katıyor!
Çocuklarının okulunun deprem nedeniyle hasar görmesiyle başlayan destek arayışı Hanıma’yı Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği ile tanıştırdı. Hanıma, artık bambaşka bir kadın… Neden mi?
‘Önce kendime güvenmeyi, sonra boyun eğmek zorunda olmadığımı öğrendim. Keşke çocukken bana bunu öğreten olsaydı… Şimdi çocuklarıma diyorum: Korkmayın, bizim gücümüz, sizin haklarınız var!’
Yaşadıklarımızla birbirimize çok yakınız ama araya koyduğumuz mesafelerle en yakınımızdaki kadına bile uzağız. Bu uzaklık, sadece karşımızdaki kadını değil, kendimizi de yalnızlığa mahkûm etmek demek.
15 yıllık bir anaokulu öğretmeni soruyor: ‘Neden anaokulu öğretmenleri hep kadın? Neden üniversitede çok az sayıda erkek bu bölümü okumasına rağmen hep yöneticiler, müdürler erkek oluyor?’
Üniversitemizde Tacizi Önleme Komisyonu yok, Kadın Araştırma Kulübü kurulması talebimiz reddedildi, yaşadığımız tacizi yönetime gidip söylemek istediğimizde resmen duvarla karşılaşıyoruz.
Van’dan 4 kadın sesleniyor bize. Bu 4 kadın memleketin halini de kadınların direncini de ortaya seriyor.
Özgürlüğünü ‘çalışarak’ elde etmiş bir kadının yardıma muhtaç haline gelişinin nasıl hissettirdiğini bilir misiniz? Nazlı biliyor. Ve anlatıyor; bilene güç vermek, bilmeyene gerçeği göstermek için.
Menopoz fizyolojik, psikolojik ve sosyal pek çok değişimin yaşandığı bir dönem. Önyargıların bol olduğu, desteğin ise az olduğu toplumda menopoz bir ‘hastalık’ haline gelmesin diye önerilerimiz var.
Bedenimizi hiç tanımıyoruz. Bazı kültürlerde kadın sünnetine kurban edilen klitoris, cinsel ilişkiden zevk alması adeta yasaklanan kadının en önemli mutluluk organıdır.
Ne kahve falının balıkları ne de yıldız haritalarının beklentileri karşılamayacağını biliyoruz. İster koç olun ister akrep, en nihayetinde 2020’yi bizden başka kimse güzelleştiremez. Mutlu yıllar!
Kadın Pazarı’ndaki kadınlar: ‘Stantlarımızdan bir şey almak zorunda değilsiniz. Gelin, varlığınızı, desteğinizi gösterin, gösterelim. Daha da büyüyelim, genişleyelim.’
Kimse çalışma koşullarından memnun değil. Daha iyisini vadeden bir belediye de yok, belediyeye karşı hakları savunacak bir sendika da...
İşverenin cebinden beş kuruş çıkmadan çalışıyoruz. Bu program sayesinde 9 aylık çalıştırıp, sonra çıkartıp başkasını alıyorlar. Bizi bedavaya çalıştırmış oluyorlar.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.