VAN’DA KADINLARIN GÜNDEMİ: İrade gaspı ve geçim derdi
Ulusal mücadelesi on yılları aşmış Kürt halkı ise bir yandan iradesi kayyumlarla yok sayılmışken diğer yandan iş olanakları zayıf kentlerde geçim derdiyle uğraşıyor.

“Çok şükür kötü günleri geride bıraktık, şimdi sırada daha kötü günler var.”
Bir sokak röportajında duymuştuk bu cümleyi. Bu röportaj yapıldığında yeni bir seçimden çıkmış, ekonomik kaygılar barındırıyorduk. Bugün yaşadığımız durum o sokak röportajını doğruluyor.
Önümüzde yine bir seçim ve ekonomik sıkıntılar var. Ulusal mücadelesi on yılları aşmış Kürt halkı ise bir yandan iradesi kayyumlarla yok sayılmışken diğer yandan iş olanakları zayıf kentlerde geçim derdiyle uğraşıyor. Biz de 8 Mart arifesinde ve yerel seçim sürecinde olan bugünlerde memleket halini kadınlarla konuştuk.
İlk olarak Japon pasajına gidiyoruz. Üç katlı Japon pasajı 135 dükkândan oluşuyor. Kayyımın herhangi bir istihdam alternatifi sunmaksızın “yenileme” adı altında yıkmak istediği bu pasajın en üst katında terzi kadınlar çalışıyor.
Pasajda ilerlerken çaldığımız birkaç kapı tedirgin bir şekilde yüzümüze kapanıyor. Nihayet açık bir kapıdan başımızı uzatıp bizimle sohbet edip edemeyeceklerini soruyoruz, bu kez içeri davet ediyorlar. İçerdeki güleryüzlerin sahibi Safiye ve Dijwar. Onları komşu sohbetinde yakalıyoruz. Bulunduğumuz dükkân Safiye’nin değil. Dijwar bekâr, Safiye ise bir anne. Safiye çeyiz dükkânı işletiyor, Dijwar babasıyla birlikte işlettikleri bir terzi dükkanına sahip. İkisi de günde 12 saatin üzerinde çalışıyor.

KAYYIMLARIN GİTME VE GELME İHTİMALİ
Safiye, “Sinek avlıyoruz” diyerek, işlerin kötü olduğunu, geçim derdinin büyüdüğünü anlatıyor: “Geçen seçimden bu yana, yani kayyımlar geldiğinden beri her şey daha kötüye gitti. Aldığımız mallar ikiye katlandı, üretim yapamıyoruz. Üretim yapamazken kiranın artması daha beter belimizi büktü. Çalıştırdığım elemanın da masrafları arttı.” Evdeki tek çalışanın kendisi olup olmadığını sorunca, “Çiftler çift çalışmazsa geçim olmaz. Mesela ben üretim yapamıyorum diye dükkânımın masraflarını eşimin maaşından karşılıyoruz” diyor. Umutsuz olduğunu ve her şeyin daha kötüye gideceğine inandığını söyleyen Safiye’ye seçim sonucunda kayyımların gitme ihtimalini hatırlatıyoruz. Dijwar, “Ama geri gelme ihtimalleri çok yüksek” diyerek söze giriyor. Dijwar, ülkenin genel havası değişmediği sürece “belediyelerin mucize yaratamayacağını” ifade ediyor. “Kayyımların belediyeleri borçlu bırakıp gitmesi de mucizeyi imkânsızlaştırıyor” diye de ekliyor.
Seçim sürecinin adaletsizliklerini sormak ise “açık yaraya tuz basmak” gibi. Dijwar ve Safiye, bu kadar imkânsızlık içerisindeyken girilen seçimin yüksek bir çaba gerektirdiğinde hemfikir. HDP’nin seçimler için yeni adaylar belirlemesini de “umutsuz havada yeni bir kulvar yaratma çabası” olarak değerlendiriyorlar ve bu çabanın desteklenmesi gerektiğini söylüyorlar.
İmkânsızlıkların çokluğunun umutsuzluğu yaydığı kadar hırsı da güçlendirdiği apaçık ortada.

HEM SU HEM EKMEK ZOR!
Pasajdan çıkarken üniversiteli kadınlarla karşılaşıyoruz. Sosyoloji okuyan Habibe, Doğubayazıtlı. Van’a okumak için gelmiş. Habibe yurtta kalıyor ve öğrenci yurtları ekonomik krizden nasibini alan yerler arasında.
Tek fişle su ve ekmek almak yurt şartlarında artık imkânsız. Yurttaki yemek ve meyve çeşitlerindeki azalmaya dikkat çekiyor. Yurttan çıkmayı düşünüp düşünmediğini sorduğumuzda ise “Öğrenci evi bile olsa masrafların altından kalkamayız, o yüzden düşünmüyorum” diye cevaplıyor.
Habibe’ye “Seçimle geçim değişir mi?” diye soruyoruz. Ara tatilden yeni geldiği memleketinden başlıyor değerlendirmeye. “Gelen kayyımların halka yabancı olması ciddi sorunlar yarattı. Tek taraflı düşünmeleri sıkıntıların temelini oluşturuyor. Kayyımlar çalışmak yerine HDP projelerine çöktüler. Bunun örneği ise ilçemizdeki yol genişletme çalışmalarıydı. Halk, mağdur olduğu bu projeye tepki gösterince, ‘bizim projemiz değil HDP’nin projesiydi’ diye yanıt verdiler.. Doğalgaz mesela HDP’nin projesiydi ama kayyum hayata geçirince hanesine artı olarak yazıldı. Kentliye faydası olmayan şeyin kent düzenlemesinde yer almaması gerekir aslında. Ama her şeyi satış amacı güdülerek yapılıyor kayyumlar tarafından.” Ayrıca kayyımın ataerkil bir yapıya sahip olmasından dolayı kadını ötekileştirdiğini söyleyen Habibe, son olarak medyadaki sansürün HDP’yi seçim yarışında daha da dezavantajlı duruma düşürdüğüne dikkat çekiyor.

DİPLOMAYI ALDIĞIMDA HÜSRANI ANLADIM
Bu kez bir evde Rojin’le görüşüyoruz. Sıcak bir ortamda çaylarımızı yudumlarken evde beş kişinin yaşadığını öğreniyoruz. Rojin, 4 yıl önce organik tarım bölümünden mezun olmasına rağmen istihdam olanağı bulamamış. Güzel hayallerle yola çıkmış okula başlarken. Fakat bugün “üretim yerine ithalata önem veren bir ülkede çalışabilmesinin olanaksızlığını” dile getiriyor: “Diplomayı aldığımda aslında hüsranı anladım. Oysa doğuda bunun istihdamı sağlanabilirdi. Ama ülke kaostan kurtulmadığı sürece sömürü bölge bazında değerlendirilemez.”
Yaşadığı geçim sıkıntısı içen “neredeyse ulusal kimliğimi öteleyecek” diyen Rojin’e göre seçim sadece “iktidarın, menfaatleri doğrultusunda ve diledikleri tarihte düzenlediği bir ritüel.” Yine de seçim sonucunda kayyımların gideceğinden hiçbir şüphesi yok. Hatta görüştüklerimiz arasında en umutlu olanın o olduğunu söyebiliriz. Bir mücadele günü olarak 8 Mart’ı hatırlatıyor ve “İçinde bulunduğumuz bu durumdan kurtulabilmek için başta kadınlar olmak üzere herkesin taleplerini dile getirmesi ve bu kez seçimde herkesin kendi iradesine sahip çıkması gerekiyor” çağrısında bulunuyor.

TEK BAŞINA SEÇİMLE OLMAZ TABİİ
Rojin’e bu değerli çağrısını ileteceğimize söz vererek bir hastane acilinde bizi bekleyen sağlık emekçisi arkadaşımızın yanına gidiyoruz. Sınavlardan yüksek puan almasına rağmen “güvenlik soruşturması”ndan geçemediği için sözleşmeli çalışarak hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Bahçede bir banka doğru ilerlerken, isminin kullanılmamasını rica ediyor.
Zamanı kısıtlı; biz de müdahale etmeksizin onu dinliyoruz: “Üç yıldır özel sektörde çalışıyordum. Özel sektör özellikle sağlık çalışanları için uzun ve yoğun çalışma saatleri ve düşük ücret nedeniyle sömürünün gözle görülür olduğu yerler. Özellikle son dönemde yaşamak için çalışır hale geldik. Temel ihtiyaçlardaki pahalılık nedeniyle kamu sektöründe çalışanların dahi eline geçen ancak geçinmeye yetiyor... Seçimin tek başına bir şeyleri değiştirmeye tabi ki gücü yetmez. Değişim ancak insanların içinde bulunduğu duruma karşı çıkmasıyla olabilir. Ama tabi seçim bunun için kıvılcım olabilir... Bizim seçtiğimiz insanlar enselerinden tutulup dışarı atılıyor, sonra biri gelip diyor ki, A kişisi artık bu belediyede yaşayan insanların sorumluluğu sana ait. Bu, insan haklarının olduğu bir ülkede olması gereken bir şey mi?”
Sözlerini sonlandıramadan gelen çağrı üzerine hızla yanımızdan ayrılmak zorunda kalıyor.

İlgili haberler
‘Bu ücretlerle geçim zor, gelecek kaygısı çok’

Malatya’da kayısı fabrikalarında özellikle tatil dönemlerinde çalışan kadın işçilerin yaş aralığı 15...

Nasıl bir seçime gidiyoruz?

Rantçı, rüşvetçi, yolsuzluğa batmış, taşeroncu, işletmeci, tekellerin hizmetindeki belediyecilik değ...

Geçim ilk kez bu kadar zorlaştı

Metal işçisi bir kadın anlatıyor; Krizle üzerimizdeki baskı arttı, bir kadın arkadaşımız sinir krizi...