Salgının başından bu yana en çok tartışılan meselelerden biri de eğitim. Tableti, bilgisayarı, iyi çeken interneti derken motivasyonu düşen öğrenciler bir yanda, çocuğunun iyi bir eğitim almasını sağlamak için çeşitli yöntemler deneyen veliler diğer tarafta, ne zaman aşılanacakları belli olmayan, yalnız başına bırakılmış eğitimciler öte yanda... Tüm bu süreci Yenikent Mahallesi’nde yaşayan Sezen, Bağgül ve Sevgi ile konuştuk.
Sezen’in ikinci sınıfa giden bir kızı var. Bu sürecin çocuklarına ders aldırabilenler için bir tık daha iyi gittiğini söylüyor ancak eğitim seviyesi düşük, maddi olanakları kısıtlı ailelerin online eğitimde zorlandığını söylüyor. “Çocukların motivasyonu sıfır. Karşısında ders veren öğretmenin de imkanları sınırlı. Tek başına öğretmenin, öğrencinin ya da velinin müdahale edebileceği bir şey değildi zaten” şeklinde değerlendiriyor süreci Sezen. Nasıl olması gerektiği, ne yapılması gerektiğine dair ise net bir şey belirmiyor kafasında. Eğitime dair planlamaların eğitim alanında uzman kişilerle yapılması gerektiğini de ekliyor.
Sezen uzaktan eğitim sürecini gecekonduya benzetiyor, “Gecekondu gibi oldu birçok şey. Gel bir yapalım da duruma göre değerlendiririz. Bunu bir deneyelim bakalım dediler. Mesela EBA TV öyleydi. Çocuk televizyon karşısında nasıl anlasın soru soramıyor, öğretmen öğrenciler anladı mı bilmiyor.”
TÜM YÜK ANNEDEYDİ, ARTIK DAHA FAZLA YÜK BİNDİ
Önceden çalışan, pandemi nedeniyle bir senedir evde olan Sevgi için çocukları ile vakit geçirmek hem ona hem de çocuklarına iyi gelmiş. Liseye giden oğlu bu süreci iyi değerlendirmiş, hem spor hem de diyet ile 25 kilo vermiş. Derslerine çalışıp ortalamasını da yüksek tutmuş. Sıkılıp bunaldığı zamanlar derse girmediği de olmuş tabi. Ancak bu söylediklerinin aynısını anaokulundaki kızı için söyleyemiyor: “Onu oyalamak, eğitmek beni çok zorladı. Bir süre el işi kağıdı, makas, yapıştırıcı görmek istemiyorum.” Kızı için “Tam oyun arkadaşı bulma, sosyal hayata karışma döneminde evde kapalı kalmak çok sıktı onu, yordu” diyor.
Sohbet ettiğimiz başka bir kadın da Bağgül. Onun da anaokuluna gitmesi gereken ama virüs olduğu için göndermediği bir kızı var. Çocukların bir şekilde okula gitmesi gerektiğini düşünüyor. “İşlerine gelmiyor ama eğitimli toplum istemiyorlar. Kendilerine köle işçi arıyorlar. Okula gitse ne olur gitmese ne olur diye düşünüyorlar” sözlerini de ekliyor. Aşıya dair de soru işaretleri var kafasında ama eğitimin devamı için öğretmenlerin kesinlikle aşılanması gerektiğini düşünüyor. Uzaktan eğitim sürecinde yükün daha çok annelere bindiğini belirterek “Anne sabah kalkıyor çocuğu hazırlıyor, akşama kadar onunla ders çalışıyor. Normalde de yük annelerdeydi şimdi daha fazla oldu” diyor. Bağgül meselenin sadece Milli Eğitim Bakanı da olmadığını söylüyor: “Bakanları yönlendiren Cumhurbaşkanı. Bütün bakanlar onun elinde, onun bir kelimesinde. Kendi suçunu yıkıyor, kendine artıları toplamak için bir iki kurban veriyor.”
İlgili haberler
Gerici ve piyasacı eğitim için pandemiyi fırsat bi...
Çocuklarımızın yaşamlarından bir buçuk yıl alarak, okullarından ve arkadaşlarından mahrum bırakarak...
Sığınmacı çocuklar için pandeminin bir yılı: Sağlı...
SGDD Göç Akademisinin araştırması, pandemi döneminde geçici ya da uluslararası koruma altındaki çocu...
‘Nitelikli bir eğitim, okurken çalışmamak, mezun o...
‘Daha öğrenciyken çalışmak zorunda kalıyoruz. Pandemiyle çalışabileceğimiz sektörlerde sınırlanmış d...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.