Birçok anne gibi ben de Deniz 1. sınıfa başlayacağı için heyecanlıydım. Çalıştığım için Deniz 2 yaşında kreşe başlamıştı, ama heyecan bende tazeliğini hep korudu. 1. sınıf eğitim hayatının önemli bir eşiğiydi. İlk kalem, ilk çanta, ilk defter alınacaklar sırasına girerken; oğlum için artık tam zamanlı bir devlet okulu mutluluğu yaşıyorduk. Özel okullara yaklaşmak hayaldi, kazandığım ücreti cebime koymadan okula vermem gerekiyordu. Bunu karşılayacak bütçemiz olmadığına göre, tam zamanlı ve eve yakın devlet okulunu tercih ettik. 1. sınıfa hazırdık. “Bu okul çok iyi oldu. Sabah babası bırakır, akşam eve geliş saatine de ben alırım, zorlanmayız hem çalışmaya devam ederim” diye düşünürken pandemi patlak verdi. Yıllardır hayalini kurduğumuz 1. sınıf birden tuzla buz oldu ve bir kabusun içine düştük...
Bütün gün Milli Eğitim Bakanı’nın “Okullar açılacak mı, açılmayacak mı? Açılacak ise nasıl olacak” açıklamalarını beklerken bir yandan da okul açılmazsa veya belirli saatlerde okula gidecekse okulda olmadığı zamanda Deniz’e kim bakacaktı kaygısı yaşadık. Tabii her zamanki gibi ilk gözden çıkarılan kadınlar olduğu için ben işten ayrılacaktım. Bense çalışmak istiyordum, okul arayışımdan sonra şimdi de çocuğa bakacak güvenilir birini bulmam gerekiyordu. Pandemi süreci kimse çocuğa bakmak istemiyordu. Eğitimle ilgili kararlar alınırken çalışan anneler hiç düşünülmedi, “Herkes başının çaresine baksın” denildi. İşverenler de koşulların uymuyorsa kapıyı gösterdi. Bir arkadaşım okulların açılıp açılmaması belirsizliğini korurken patrona evden çalışmayı önermişti, patron “Doğururken bana mı sordun, devlet düşünmüyorsa ben nasıl düşüneyim, uymuyorsa çık” demiş, o da mecburen yıllardır çalıştığı işinden ayrılmak zorunda kalmıştı.
ANNE, ÇALIŞAN KADIN, ÇOCUK GELİŞİMCİ, ÖĞRETMEN...
Ben bu süreçte koşullarımı zorlayarak oğlumu görümceme emanet ettim. İş sadece bakacak birini bulmakla da bitmiyordu. İş, ev, çocuğun gelişimi derken bir de öğretmen olmuştuk. Hadi bazı derslerde yardımcı olabiliyordum ama okuma-yazmayı nasıl öğretecektim? Bir şekilde bu koşturmacaya da alıştık derken görümcem ve ailesi koronaya yakalandı. Çocuğa bakamayacağını söyleyince de bizde yeniden bir telaş başladı. Deniz’i bazen işyerime götürdüm, bazen babasının işyerine gitti, komşu, arkadaş, çanta gibi oradan oraya taşıdık. Bir süre sonra bu durumdan Deniz de şikayet etmeye başladı, “Anne artık evde kalayım, beni dolaştırma siz işe gidin ben evde kalırım” diyordu. Büyük bir stres içinde günler geçti yine. Kimsenin bizi düşündüğü yoktu, işten ayrılmak zorunda kaldım.
Maalesef ne iktidarın ne de ortağının bu konuda bir çabası olmadı. Bu, bu sorunu çözebilmek için aciliyetle yapabileceğim tek şeydi. Ancak bu konuda devletin sorumlu davranarak yapacağı o kadar çok şey var ki! Mesela mahallelerde okul saatleri dışında çocuklarını güvenle bırakabileceğimiz ücretsiz kreşler olmalı veya çalışma saatleri o kreşlere göre düzenlenmeli. Bu da kiminize bir hayal gibi gelebilir, ama biliyoruz ki kadınlar yan yana gelip birlikte hareket ederse bunu başarır. Bir yerden başlamak gerek, bulunduğumuz mahalleden başlayarak idari kurumlardan bu kreşleri talep edebiliriz. Çocuklarımız mutlu olur, güvende hissederken biz de içimiz rahat çalışma hayatına dönebiliriz.
Görsel:
İlgili haberler
‘Çalışan bir anne olarak ücretsiz, nitelikli kreşl...
Özel sektörde çalışan ve çocuğuna bakacak kimseyi bulamayan pek çok kadın işten ayrılmaya mecbur bır...
Sağlık emekçileri: ‘Kreş için geçici değil kalıcı...
‘Bıçak kemiğe dayandı’ denilen noktalardan biri de sağlık emekçilerinin çocuklarının bakım sorunu. B...
Çocuklarını evde yalnız bırakmak zorunda kalan sağ...
SES İzmir Şubesi Eş Başkanı Nursel Yücesoy: Hastanelerin 24 saat ücretsiz hizmet veren kreşler açılm...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.