Esralar, Zeynepler, Emreler, Aliler isimler değişiyor ama biz gençlerin mücadele etmek zorunda kaldığı sorunlar hep aynı. 4 Mayıs tarihli Evrensel’de okuduğum ‘Üniversite öğrencisi Zeynep’ hakkındaki haberle bir kez daha yalnız olmadığımı gördüm. Bu konuda yapılan haberleri okudukça her birinin içinde benim kendi kendime kurduğum cümlelere rastlıyorum. Pandemiyle beraber sıkı sıkı kapanan kapılar ardında benimle aynı şeyleri yaşamak zorunda kalanlar olduğunu öğreniyorum.
18 yaşındaki üniversiteye yeni başlayan gençler de 25 yaşındaki yeni mezun gençler de hayal kurabileceği bir konfor alanına sahip değil. Gelecek kaygısı elimizi kolumuzu bağlıyor. Bir yıl sonrasının hatta ertesi günün planını yapamıyoruz. Kendi mesleğimizde ya da istediğimiz alanda iş bulabilme ihtimalimizin çok düşük olduğunu biliyoruz. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Hayatlarımız ülkeyle hatta şehirle sınırlanmak zorunda kalıyor. Oturabildiğimiz semtler, evler birbirine benziyor. Yarın marketten bir genelgeyle ne alamayacağımızı, doğal alanların hangisinin rant amaçlı tahrip edileceğini, gece yarısı hangi uluslararası sözleşmeden çekilip kadına şiddetin önünün açılacağını bilemeden başımızı yastığa koyuyoruz ve KYK borcumuzu, kiramızı, gıda alışverişimizi nasıl karşılayacağımızı düşünerek uyumaya çalışıyoruz.
SÖMÜRÜLÜYORUZ, SOSYALLEŞEMİYORUZ, ELİMİZDEKİ İŞ KAYBETME KORKUSU YAŞIYORUZ
Daha öğrenciyken çalışmak zorunda kalıyoruz. Pandemiyle çalışabileceğimiz sektörlerde sınırlanmış durumda: market çalışanı, kurye, depo işçisi, çağrı elemanı oluyoruz. Dışarıda da evden de çalışırken sömürülüyoruz; vardiyali çalıştırıyorlar ve mesaiye kalmaya zorluyorlar. Elimizde ne zaman ne de enerji kalıyor eğitim hayatı için, arkadaşlarımızla sosyalleşmek için, merak ettiğimiz şeyleri okumak, keyif aldığımız şeyleri izlemek için. Ama bir yandan da işimizi kaybetmekten korkuyoruz çünkü gençliğimizi ve emeğimizi sattığımız o işe belki kendi geçimimizi sağlamak belki de ailemize destek olmak için ihtiyacımız var.
Gelecek kaygısı ve geçim sıkıntısıyla çevrilmiş yaşantılarımıza bir de uzaktan eğitim eklendi. Halihazırda zaten niteliksiz olan eğitim ulaşılması güç bir hale de geldi. Her öğrenci uzaktan eğitim için gerekli koşullara sahip değildi. Çalışmak için evde ayrı bir odası, bilgisayarı, interneti olmayan öğrenciler yeterli düzeyde eğitime erişemedi.
Ayrıca kampüslerden, sosyal hayattan zorunlu olarak uzaklaştıkça kendimizi daha yalnız hissetmeye başladık. Sıra arkadaşımızla dertleşemeyince tek sorun yaşayan biziz sandık. Ama hiç de az değiliz. Yaşadıklarımızın sorumlusu biz de değiliz. Gelecek kaygısı yaşıyor olmamızın sebepleri CV’mizi yeterince dolduramamak, kendimizi geliştirememek, bir dil daha öğrenmemiş olmak veya iyi bir üniversiteye gitmemiş olmak değil. Bizi hayal kuramayan bir konuma getirmiş olan iktidar, ekonomik sistem vs. karşısında umudumuzu kaybetmemeliyiz. Nitelikli bir eğitim, okurken çalışmak zorunda kalmamak, mezun olduktan sonra iş bulabilmek, çalışıyorsak iş güvencesi bizim hakkımız. Biz varız ve çokuz. Yeter ki umudumuzu bizden çalmaya çalışanlara izin vermeyelim.
Görsel: Pixabay
İlgili haberler
‘Artık beklentilerimiz de aldığımız ücret gibi asg...
Maddi zorluklar yaşayan üniversite öğrencileri okurken bir yandan da çalışmak zorunda kalıyor. Mezun...
İşsizliğin yarattığı gerçeklik: ‘Sanat tarihi mezu...
Yirmi iki yaşındaki çağrı merkezi çalışanı Esra’nın hikayesi, hayalleri, beklentileri bugün Türkiye...
Sonunda biri CV’mi gördü!
Yeni mezun gıda mühendisi Güneş, 1 buçuk yıllık işsizliğinde hayatta kalmak için geliştirdiği ‘takti...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.