Çocuklarımız bu yıl maske takmanın, dezenfektan kullanmanın, mesafeyi korumanın yanı sıra eşitsizliği de öğrendi. Üç eğitim ve öğretim dönemini geride bırakan çocuklar, okullarını, öğretmenlerini göremediler, birlikte oynamaktan, birlikte üretmekten uzak kaldılar.
Uzun zamandır deneme tahtasına dönüşen ve eşitlikten giderek uzaklaşan eğitim sistemi pandemiyle birlikte daha da çöktü. Fabrikaları ve alışveriş merkezlerini kapatmaktan kaçınan iktidar, bu dönemde eğitim kurumlarını kapatmaktan çekinmedi. EBA sistemindeki aksaklıklar nedeniyle 6 milyon çocuğun eğitime ve öğretime ulaşamaması görmezden gelinirken, internetin, tabletin, bilgisayarın, televizyonun olmadığı evlerde çocukların nasıl eğitim alacağını da önemsemediler. Özel okulları olan Milli Eğitim Bakanının ticari yaklaşımı sonucu imkânı olanlar çocuklarını özel okullara yolladı. Fakat özellikle işçi, emekçi ailelerin çocuklarının eğitime ulaşması için değil, adeta eğitimsiz kalması için çaba harcandı. Bu açık bir şekilde “İşçisin sen işçi kal, senin çocukların da işçi olsun” demekti. Diğer yandan bu semtlere tarikatlar el attı. Hiçbir denetimin olmadığı, mahalle aralarında yüzlercesi açılan Kuran kursları ve sıbyan okulları, bu süreçte çocuklarımızın dindar ve kindar yetiştirilmeye çalışılmasının en açık göstergesi oldu.
Pandemi, kriz, işsizlik üçgeninde çocuk işçiliği de arttı. Diğer yandan kadınlar ikilem içerisinde ya çocukları iyi bir eğitim alsın diye işlerinden ayrılacak ya da eğitimlerinden vazgeçip çocuklarının karnı doysun diye çalışacaklardı. Sonuç elbette işsiz kadınlar, az gelirli evler ve yoksulluk oldu.
Kısacası bu süreçte sosyal devlet ilkeleri ortadan kalktı, her çocuğun eşit haklarla eğitim alabilmesi engellendi. Oysa eğitim sendikalarının ve öğrenci-veli derneklerinin önerilerini dikkate almayan yönetenlerin alacakları önlemler belliydi. Yeni derslikler açılarak seyreltilmiş sınıflarda, aşılanan öğretmen ve okul çalışanları, okullara atanacak sağlık çalışanları ile yüz yüze eğitim devam edebilirdi. Ancak iktidar salgın ve kriz koşullarında gerici ve piyasacı eğitimi daha da yayabileceğini biliyordu.
ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ ÖRGÜTLENELİM, MÜCADELE EDELİM
Herhangi bir salgın ve doğal afet sonrası eğitime ara veren ülkelerde okula geri dönmeyen öğrenci oranı yüzde 13-25 arasında değişiyor. Salgına karşı hiçbir önlemin alınmadığını, nitelikli aşılamanın yapılmadığını, tam kapanmanın dahi olması gerektiği gibi yönetilmediğini düşündüğümüzde ülkemizde bu oranın daha büyük olacağını öngörebiliriz. Kısaca iktidar uzaktan eğitimi kalıcı hale getirmek isterken salgını da fırsata çeviriyor.
Bir veli olarak halkçı, bilimsel, laik, çağdaş, parasız, nitelikli ve örgün eğitim istiyorum. Çocuklarımızın yaşamlarından bir buçuk yıl çalarak, okullarından ve arkadaşlarından mahrum bırakarak onları yalnızlığa ve mutsuzluğa sürüklemek istiyorlar. Ama biz umutsuzluğu ve mutsuzluğu söküp atacağız. Bu gerici, sermayeci kadrolarla mücadele edeceğiz. Biz velilerin çocuklarımız için örgütlenmesi ve mücadele etmesi için okullarda diğer velilerle ve derneklerle bir araya geleceği günler gelecek. Bilimsel, laik, nitelikli, parasız, eşit eğitimin yüz yüze sürdürülmesini birlikte başaracağız. İşçi çocuk, çocuk gelin değil, mutlu ve gelecekten umutlu çocuklar yetiştireceğiz.
Görsel: Freepik
İlgili haberler
‘Pandemide eğitim gecekondu gibiydi’
Çocuğu olan kadınlar pandemide eğitimin tüm yükünün üstlerine yıkıldığını, çocukların eğitimden uzak...
Sığınmacı çocuklar için pandeminin bir yılı: Sağlı...
SGDD Göç Akademisinin araştırması, pandemi döneminde geçici ya da uluslararası koruma altındaki çocu...
‘Nitelikli bir eğitim, okurken çalışmamak, mezun o...
‘Daha öğrenciyken çalışmak zorunda kalıyoruz. Pandemiyle çalışabileceğimiz sektörlerde sınırlanmış d...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.