Yeniden yapabiliriz
Kendi çıkarları için istediği hukuksuzluğu yapanlarla yolumuz aynı değil. Onlar kendi yolunda devam ederken, biz dayanışmanın, barışın yolunu çizebiliriz. 31 Mart’ta yaptık, niye yeniden yapmayalım!

İstanbul seçimleri ile ilgili YSK’nın verdiği kararı konuşuyoruz hafta başından bu yana. 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerle ilgili gelişmeler İstanbul için 23 Haziran’da yeniden seçim aşamasına ulaştı. Gözümüzün önünde seçilmiş bir belediye başkanının mazbatası iptal edildi ve seçimlerin yenilenmesine karar verildi.

Bütün ülke biliyor ki seçimin yenilenmesini gerektirecek hiçbir hukuki neden yok. YSK tarafından duyurulan gerekçenin hiçbir anlam taşımadığının, tamamen siyaseten verilmiş bir karar olduğunun herkes farkında.

Siyasal iktidarın sonuçlarını beğenmediği bir seçimi YSK’ya aldırdığı kararla yok saydığı konusunda hiçbir tartışma yok. Özetle hepimiz yargının talimatla karar verdiğini düşünüyoruz, hukukun işlemediğini, artık her bir yasanın kağıt üzerinde kaldığını görüyoruz.

Çok partili sisteme geçildiğinden bu yana bu ülkede halk iradesinden söz edilir, oy vermenin ne kadar önemli bir vatandaşlık görevi olduğundan bahsedilir, dahası demokrasinin gereği verdiğimiz oylarla yöneticileri bizlerin belirlediği tekrarlanır.

Ama artık durum açıkça ilan edildiği üzere öyle değil. Seçimlerin bir anlamı yok, oy verenlerin seçiminin bir kıymeti yok. Siyasal iktidar kendi çıkmadığı sürece sandıklardan çıkan sonucu saymıyor işte. O yüzden bu ülkede demokrasiden söz edilmesinin artık bir anlamı yok. Yaşadığımız şey başka bir şey çünkü.

İçinde bulunduğumuz tam hukuksuzluk ve kanunsuzluk ortamı sadece bir seçim iptalinden ibaret değil. Ülkede asgari bile olsa hukukun yok edilmiş olduğu gerçeği karşımızdaki. Üstelik bu gizli saklı da yapılmıyor. Bunun anlamı şu; ülkede yaşayan hiç kimse hukuk güvencesine sahip değil.

Tamamen korumasızlık anlamına gelen bu durum devlet adı verilen mekanizmanın bize istediği her bir şeyi yapabileceği anlamına geliyor. Yasalarla koruma altına alınan hakların hepsinin de anlamsız olduğunun ilanı bu ayrıca.

BİZ BİR ŞEY YAPMAZSAK...
İlan edilmiş olan bu keyfiyet düzeni eğer farkına varıp bir şeyler yapmazsak bir anda, mesela “her kadın üç çocuk doğurmak zorundadır” diye bir yasa yapabilir. Söz konusu yasa; üç çocuk doğurmayan her kadının derhal tutuklanmasına, eğer doğuracağına dair taahhüt imzalamazsa, kocasından devlet kararı ile boşanmasına ve kocasının derhal başka bir kadınla evlenmesi zorunluluğuna ilişkin caydırıcı maddeler de pekala içerebilir.

Amma da saçma diyorsunuz değil mi? Demeyin neden olmasın ki! Olmaz artık dediğimiz neler yapılmadı ki bu ülkede on yedi yılda. Özellikle kadınlar için büyük tehlikeler barındıran ve sadece seçim iptalinden ibaret istisnai bir durumun olmadığının farkında olmamız gerek.

Bana farkındayız gibi geliyor. Sanki bir son noktadayız da “yok artık” diyoruz gibi geliyor. Gözümüze baka baka yürütülen bütün süreçteki fütursuzluk, istenmeyen iktidarın tepe taklak gidişini engellemek için sergilediği çaresizliklerini de barındırmıyor mu sizce de? Hani bazen çok sıkışırsınız, yapabilecek mantıklı bir hamleniz de yoktur, ama kurtulmak için saçmalamayı göze alırsınız, bütün şanslarınızı kullanırsınız, çünkü başka yapabileceğiniz şey kalmamıştır. Öyle değil mi sizce de yaşadıklarımız?

İşte o yüzden seçim iptali ile gelişen süreç aslında bir umutsuzluğu asla barındırmamalı. Ne yaparsak yapalım gitmiyorlar işte duygusuna ise hiç gerek yok. Zira 31 Mart’ta verilen oylar siyasal iktidara kaybediyorsunuz mesajını verdiği ve yaşadıkları panik havasını sağladığı için hedefini tam da vurmuştur. Galiba bu yüzden her şey güzel olacak diyor çok sayıda insan, barolar açıklama yapıyor, İstanbul’da yaşayan yaşamayan herkes 23 Haziran için ne yapabilirim acaba diye düşünüyor. Bir yanıyla ilginç belki ama madem oyunu bozdunuz gidip bir kere daha oynarız diyor milyonlarca insan.

ZORLUK NEDİR BİLİRİZ BİZ
Ekonomistler İstanbul’daki seçimin maliyetini çıkaracaktır mutlaka. Ama EYT mağdurlarına verilmeyen emekli maaşları buraya harcanıyor. Ücretsiz kreşler, sığınmaevleri, hasta, yaşlı bakımevleri yapılabilir pekala bu paralarla. Daha çok okul, daha çok öğretmen, daha çok sosyal yardım, daha çok iş olanağı anlamına gelir elbet seçimlere gömülen milyonlar.

Bu ülkedeki işçi ve emekçilerin ihtiyacının yeni bir seçim olmadığı açık. Ülke halkı İstanbul’da seçim yenilensin gibi taleple yanıp tutuşmuyor. Şunu biliyoruz ki sadece ve sadece kendileri için seçimi yeniliyorlar. İşte bu durum bu kadar açık ve net olduğundan her şey güzel olacak deyiveriyor insan.

Bu topraklarda hayat hiç kolay olmadı, yoksul bir ülkenin yurttaşlarıyız biz. Demokrasinin kırıntıları ile yaşamak durumunda bırakılan, emeğin, insanın değerli bulunmadığı hayatlar düştü payımıza. O yüzden zorluk nedir biliriz, aldığımız her bir nefes büyük bir mücadelenin ürünü sonuç olarak.

Şimdi bu mücadeleyi devam ettirme inancı ve inadından hiç vazgeçmememiz gereken günlerden geçiyoruz. Kendi çıkarları uğruna istediği her hukuksuzluğu yapanlarla yolumuz aynı değil. Onlar kendi çizdikleri yolda devam ederken, bizler dayanışmanın, kardeşliğin, barışın, huzurun, güler yüzün yolunu çizebiliriz. Nitekim 31 Marta’ta yaptık bunu, cebimizde bu duruyor. O halde yeniden niye yapmayalım.

İlgili haberler
DOSYA| Yerel seçimlere doğru kadınlar

Kadınlar nasıl bir yerel yönetim istiyorlar, talepleri ne, kadın adaylar neler vadediyor? Yerel seçi...

Yerel seçim kadınlar için neden önemli?

Kriz kadınları nasıl etkiliyor, kadınlar yerel seçimlerde neler talep ediyor? Emek Partisi Genel Baş...

Krizin gölgesinde seçimler ve kadınların ‘seçimi’

Ekonomik kriz seçmenin tercihlerini etkiledi mi? Kadınlar ‘seçimlerini’ neye göre yaptı? ‘Reform Pak...