Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2014 yılında Ankara’da evlenme teklifini reddeden Hatice Kaçmaz’ı bileğine bağladığı bıçakla öldüren Orhan Munis’in cinayeti “tasarlayarak” değil, “duygusal çöküntü ve anlık hiddetle işlediği” iddiasıyla verilen indirimli cezayı yerinde buldu.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun (YCGK) bu kararının kadınlar açısından ne anlama geldiğini, doğurabileceği sonuçları Demokrasi İçin Hukukçular’dan Avukat Devrim Avcı ve İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi ve İzmir Barosu Başkan Yardımcısı Avukat Perihan Çağrışım Kayadelen Ekmek ve Gül’e değerlendirdi.
YARGITAY’IN ‘TASARLAMA’YA İLİŞKİN BAKIŞI SIKINTILI
İzmir Barosu Kadın Hakları Merkezinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Perihan Çağrışım Kayadelen, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yaptığı bu değerlendirmenin sonraki dava değerlendirmelerinde ele alınacak bir içtihat haline geleceğini ifade etti.
Av. Perihan Çağrışım Kayadelen
Yargıtay’ın “tasarlamaya” ilişkin bakış açısının sıkıntılı olduğunu belirten Kayadelen, “Tasarlamanın belli bir süre alması gerektiği, bir soğuma süresi geçmesi gerektiği, sonrasında aynı kararlılıkla devam etmesi gerektiği gibi bir yorumu var. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da bunu tasdikleyen bir karar verdi. Kişinin bileğine ayakkabı bağcığıyla büyük bir bıçak bağlamış olması, bu şekilde kadınla görüşmeye geliyor olması ‘tasarlama’ olarak hiç değerlendirmeye alınmamış” diye konuştu.
YCGK değerlendirmesinde “yanına tedbiren bıçak aldığı, evlilik teklifi kabul edilseydi bu cinayeti işlemeyeceği” şeklindeki ifadelere dair de konuşan Kayadelen, “Kendini korumak için insan bir şeylerin tedbirini alır. ‘Evlilik teklifimi kabul etmezse öldüreceğim’ şeklinde bir tedbir yok. Maalesef ki bunu tasarlamanın olmadığı yönündeki bir değerlendirme için gerekçe haline getirdiler” dedi.
‘YARGININ ERİL BAKIŞ AÇISININ BİR ÜRÜNÜ’
YCGK’nin değerlendirmesinin yargının eril bakış açısının bir ürünü olduğunu vurgulayan Kayadelen, Yargıtay’ın, kadınlar kendi hayatlarını korumak için meşru müdafaa halinde partnerlerini öldürdüğünde meşru müdafaa hali olmadığına karar verdiğini, kadınların “kasten öldürme”den ceza alması yönünde kararlar verdiğini ve yerel mahkemelerin “meşru müdafaa” dediği dosyaları bile bozduğunu hatırlattı ve ekledi: “Fail erkek olduğunda, maalesef ki yargı her zamanki gibi erkeği koruyan bir tavır içine giriyor.”
‘TAAMMÜDEN CEZA VERMEYİ FİİLEN ENGELLEMİŞ OLDU’
Demokrasi İçin Hukukçular’dan Avukat Devrim Avcı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun bu kararının kadın cinayetlerinde taammüden/tasarlamadan ceza vermeyi fiilen engellemek olduğunu söyledi.
Av. Devrim Avcı
Avcı, “Bu kadın cinayetine baktığınızda ortada bir hedef, planlama olduğunu görüyoruz. Planlama için mutlaka çok uzun bir zaman, günlerce haftalarca düşünülmüş bir şey olmasına gerek yok. YGCK’nin Hatice Kaçmaz kararında ‘tedbiren yanına aldığı bıçak’ ifadesi geçiyor. Evlenmek istediğiniz kadınla buluşmaya gidiyorsunuz ve yanınıza ‘tedbiren’ bıçak mı alıyorsunuz? Sırf bu bile mahkemenin kendiyle çelişkisini ortaya koyuyor” diye konuştu.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında “sanığın eyleminin aralarında geçen görüşme sonunda isteğinin kabul edilmemesinden kaynaklanan duygusal çöküntü ve hiddetin etkisi altında soğukkanlı bir şekilde düşünmesini engelleyecek şekilde aniden gerçekleştiği…” ifadelerini Avcı, “Birinin evlenme teklifini reddediyorsunuz ve sizi öldürüyor, birisinden boşanmak istiyorsunuz, duygusal çöküntüye uğruyor sizi öldürüyor… İradesini ortaya koyan bir söz, eylem, davranışta bulunduğunda kadın ölümle karşı karşıya gelebilir anlamına geliyor bu tutum. Kadınlar aleyhine en önemli hususlarından biri. ‘Erkeğin isteği dışında bir şey yaparsanız bu tehlikeyi göze almalısınız’ noktasına getiren bir uygulama neredeyse” diye değerlendirdi.
Bu kararın verilmesinin bundan sonraki davalar açısından ne anlama geldiğine dair ise Avcı, “Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararı bağlayıcı bir karar oluyor, bir ilke kararı gibi. Mahkemelerin buna aykırı bir karar vermeleri fiilen imkansız oluyor. Dolayısıyla kadın cinayetlerine ilişkin bu tür davalarda taammüdün/tasarlamanın sınırlarını son derece geniş yorumlayarak, ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesini de uygulamada engelliyor” dedi.
‘TEDBİREN BIÇAK’, ‘ANİDEN GELEN DUYGUSAL ÇÖKÜNTÜ’
T24'ten Gökçer Tahincioğlu Yargıtay’ın bu kararını köşesine taşıdı. Yargıtay Başsavcılığının itirazını Yargıtay Ceza Genel Kurulu şu ifadelerle reddetti:
“Maktulün kendisinden ayrılma konusunda ısrarcı olması üzerine kapıldığı hiddet duygusunun etkisiyle maktule vurduğu birden fazla defa bıçak darbesi ile ölümüne sebep olduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin aralarında geçen görüşme sonunda isteğinin kabul edilmemesinden kaynaklanan duygusal çöküntü ve hiddetin etkisi altında soğukkanlı bir şekilde düşünmesini engelleyecek şekilde aniden gerçekleştiği, telefon görüşmeleri ve buluşmaları arasında yaklaşık bir saatlik zaman dilimi olduğu, tasarlamanın kabulü için gerekli makul bir sürenin geçmediği, diğer yandan olay yerine evlenme isteğinin reddedilmesi ihtimaline bağlı olarak suçta kullandığı bıçağı sağ bileğinin içerisine bağlayarak gelen ve bu nedenle şarta bağlı olarak hareket eden sanığın eyleminde tasarlamanın koşullarının oluşmadığı ve kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.”
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Bergen’in hikayesi bugün Hatice Kaçmaz cinayeti
Bergen’in ölümünün, aradan geçen 30 yıl içinde ülkedeki her kadının öyküsü haline gelmiş olması üzer...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.