Yargı Reformu kadınların kazanılmış haklarını hedef alıyor
Medeni Kanun’a yapılması planlanan düzenlemeyi ve Anayasa değişikliği teklifini İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Sözcüsü Av. Birsen Baş Topaloğlu ile konuştuk.

Geçtiğimiz günlerde Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, katıldığı A Haber canlı yayınında boşanmalarda arabuluculuk, nafakaya engel gibi pek çok konuya dair toplu bir düzenleme hazırlığında olduklarını ifade etmişti. Aile Hukuku üzerinde “geniş bir çalışmaları” olduğunu, şu anda Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı hazırlığında olduklarını söylemişti. Önümüzdeki dönemde Anayasa değişikliği tartışması ile gündeme geleceği tahmin edilen Yargı Reformu planını İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Sözcüsü Av. Birsen Baş Topaloğlu ile konuştuk.

ŞİDDETE BİR DAVETİYE

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Yargı Reformu ile “Aile Hukukuna toptan bir düzenleme” getireceklerini duyurdu. Boşanmalara arabuluculuk getirilmesi, nafaka hakkı gibi değişiklikleri de içereceğini söylediler. Henüz kapsamı net olmasa da Medeni Kanun’da yapılması planlanan böylesi bir değişiklik ile ne amaçlanıyor?

Amaç kadınların kazanılmış haklarını elinden almak. Bu tarz değişikliklerin genelde kadın hakları aleyhine sonuçlandığını görüyoruz. Zaten önceden de yoksulluk nafakasına süre sınırı getirilmesi, boşanmalarda arabuluculuk gibi düzenlemelerin gündeme gelmesi bu sürecin sinyallerini veriyordu. Aile hukukunda arabuluculuk, kadını Medeni Hukuktan hariç başka bir hukuka yani; şeri hukuka mahkum ediyor ve bu kabul edilemez. Kadının yoksulluk nafakasında süre kısıtlaması ve aile hukukuna arabuluculuk sistemi getirilmesi yıllardır iktidarın istediği bir uygulama ve bu konuda yıllardır sürdürdüğü bir çalışma var. Her ikisi de sonucu kazanılmış kadın haklarının geriye gitmesi sonucunu doğurur. Kadın yoksulluğunun ortadan kaldırılmasına yönelik herhangi bir çalışma yapılmayıp kadının yasal hakkı olan yoksulluk nafakasına müdahale edilmesi ve böyle bir sınırlama getirilmesi kadını anlaşamadığı, şiddet gördüğü, sevmediği evlilik birliğine mahkum eder.

Boşanmalarda arabuluculuğun getirilmesi ise oldukça tehlikeli sonuçlar doğurur. Hemen hemen bütün boşanma davalarında şiddet vakalarıyla karşı karşıya kalıyoruz, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet oranları günden güne artarken kadınların arabuluculuk görüşmeleri için şiddet failiyle bir araya getirilmesi şiddete davetiyedir.

Bu süreçte boşanma davalarının kısa sürede çözümlemesi için nafaka ve tazminat davalarını ayırmak istiyorlar. Davaları ayırmak uygulamada bir çözüm olmayacaktır. Yapılması gereken, bu davaları ayırmak değil gerek boşanma ve gerekse nafaka ve tazminat davalarının birlikte hızlıca bitirilmesine yönelik bir çözüm içeren yasal ve fiili düzenleme olmalıdır.

Yargı Reformu dedikleri Aile Hukukundaki toptan değişiklik kadınlar için nasıl riskler taşıyor?

Aile hukuku kadının sadece ailedeki yasal haklarını belirlemez aynı zamanda kadının toplumsal alanda da konumunu ve haklarını belirler. Aleyhe yapılan her düzenleme veya değişiklik kadının zaten eşit olmayan toplumsal alandaki rolünü ve konumunu iyice olumsuz zemine taşıyacaktır. Bu sadece aile hukukunda değil miras hukukunda, diğer hukuk alanlarında da riskler taşıyacaktır. Kadın aleyhine yapılacak her düzenleme kadının toplumdaki eşitsizliğini kalıcı hale getirecek, kadınların mağduriyetini arttırır. Her olumsuz düzenleme kadın haklarıyla ilgili gerçekleştirilecek olumsuz düzenlemelerin referansı ve olumsuz davranışların zeminini oluşturur. Kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın artmasına neden olur.

Bu Yargı Reformunun bir bilim kurulu tarafından hazırlandığını söyledi Adalet Bakanı. Ancak bu bilim kurulu kimlerden oluşuyor kamuoyuna buna dair bir bilgi verilmedi. Yasaların, yasal düzenlemelerin son zamanlarda nasıl hazırlandığını gözlemliyorsunuz, sizce nasıl hazırlanması gerekiyor?

Yasalar artık iktidarın devamlılığını sağlayacak siyasi ve popüler odaklı gerekçelere hazırlanır oldu. Son yapılan İnfaz düzenlemesinde de bunu görüyoruz. Oysaki yasa ile ilgili öncelikle samimi ve gerçek bir ihtiyacın olması lazım. Sonra bu ihtiyacı giderecek yasal düzenlemenin de uzman bir kurul tarafından gerekçeleriyle hazırlanması gerekiyor.

Bu kurulda uygulayıcıların da görüşü alınmalı ve sürece dahil edilmelidir. Çünkü eksikliği ve sorunu en iyi bilen onlardır. Hukuk alanında uygulayıcılardan biri de avukatlardır. Bu nedenle yasa düzenlemeleri yapılırken baroların da kurulda yer alması ve bu sürece dahil edilmesi gerekir. Yine kadın haklarını ilgili yapılan düzenlenmelerde baroların kadın hakları merkezlerinin ve sahada mücadele eden ve çalışma yapan STK’larında sürece dahil edilmesi gerekir.

Yargı Reformu ile seçimden önce gündeme getirilen Anayasa değişikliği de Meclisin gündemine getirilecek. Bu iki büyük değişikliğin aynı dönemde gündeme getirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her iki konunun aynı anda Meclis gündemine gelmesi ister istemez birini daha öncelikli diğerini ise ikinci konuma düşürecektir. Bu durumda anayasa değişikliği konusu daha öncelikli olacak ve yargı reformu konusu da ister istemez ikinci sıraya düşecektir. Bu sebeple yargı reformu konusu gerek Mecliste gerekse kamuoyunda gölgede kalacak ve önemsenmemesine ve iktidar oylarıyla değişikliğin Meclisten kolayca geçmesine sebep olacaktır.

Ayrıca önümüzde yerel seçimler de var. Bu konuların sadece tartışılmasını bile iktidar kendisine seçim yatırımı olarak kullanacaklardır. Uzun süredir kadın hakları konusu kasten çarpıtılarak kamuoyunda yanlış algı oluşturulmaya çalışılarak siyasi malzeme konusu yapılmaktadır. Hatırlarsanız İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması da bu şekilde olmuştu.

Şeri hukuku çok açıktan savunan kişiler -Çok eşli olduğunu itiraf eden Yeniden Refah Partisinden Ali Yüksel gibi- bugün Meclis’te. Yeni Meclis tablosunu da düşündüğümüzde bahsedilen tehlikelere karşı nasıl bir yol izlenmeli?

Laikliğe, demokrasiye aykırı görüşleri olan ve şeri hukuku savunan kişilerin Mecliste olmaması lazım. Ama ne yazık ki Meclisteler. Bu sebeple zaten bizler de tedirgin oluyoruz. Muhalefetin ve öncelikle hangi parti mensubu olursa olsun Meclisteki kadınların buna karşı çıkması lazım. Kadın milletvekillerinin seslerinin bilhassa kadın hakları konusunda ses yükseltmesi lazım. Tüm kadınların aslında bu konuda tepkisini göstermesi lazım. Bunun için de kamuoyuna bu konunun taşınması ve lehe kamuoyu oluşturulması çok önemli. Burada basın ve medyaya da çok önemli görevler düşüyor. Biz kadın hak savunucuları olarak bu konuda mücadelemize durmadan ve vazgeçmeden devam ediyoruz ancak basın ve medyanın da sesimizi kamuoyuna duyurmamızda destek olması gerekiyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Ali Yüksel'in kadınlara verecek hesabı var!

Kadınların çalışma hayatına katılmasını “vücut sergilemek” diye niteleyen, 4 eş özlemini gidermenin...

Adım Adım Anayasa Değişikliği | Nasıl başladı, ne...

Laikliğe aykırı olan, ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren, medeni hakları gasbeden, kadınlara '...

Yargı Reformu ile Medeni Hukuk hedefte

Meclis’in yeni döneminde kadınların haklarına, Medeni Kanun’a toplu bir saldırı hazırlığında olduğun...