Yan yana olmanın gücüyle her buluşmada dayanışmamız daha da büyüyor
Esenyurt'ta yaşayan kadınlar her buluşmalarında deprem bölgesindeki kız kardeşleriyle yaşamı yeniden nasıl kurabileceklerini konuşuyorlar, her buluşmada dayanışma daha da büyüyor.

Ta 2 hafta önce kararlaştırdık buluşmamızı. Deprem bölgesinden döndükten sonra yaptığımız toplantıda karar vermiştik. Toplandık ikişer üçer, gittik Züleyha’nın evine.  Eli de çok lezzetli, donatmış sofrayı. Her bir kadın bir ucundan tutmuş sofra hazırlama işinin. Züleyha ve diğer kadınlar sofrayı hazırlarken, kızı da İskenderun’a gitmek için son hazırlıklarını yapıyor, mesajlaşıyoruz “Ben gelmeden gitme, seni görmem lazım” diyorum. Gülücük koyup bekleyeceğini söylüyor.

Beklenen herkes geldiğinde başlıyoruz sohbete. Gündelik işlere gitme meselesini konuşuyor kadınlar: “Terlik fabrikası var, günlüğüne 500 lira veriyor. Kız var ya servisi de var, kapıdan alıyor” diye başlıyor anlatmaya bir tanesi. Diğeri hemen sigorta soruyor, “Aman canım sigorta nerdeee, aslında aylıkçı arıyorlar ama sigorta yok. Zaten altı üstü terlik fabrikası, sigorta olmasa da olur. Sigorta olduğunda para yetmiyor gündelik işte. Zaten yapmıyorlar ki gündelikte sigorta filan.” Diğeri giriyor söze; “E peki ya çalışırken başına bir kaza gelse, bir şey olsa?” “Aman canım ne gelecek altı üstü terlik yapıyoruz. Bence toplayalım mahalleden kadınları hep beraber gidelim, pazar paramız çıkar.”

‘UZATSANA ŞUNU Bİ OKUYACAĞIM’

Sofrada pasta börek dışında bir şey daha var. Ekmek ve Gül’ün kız kardeşlik köprüsü için hazırladığı mektup. Tabakların arasından göz kırpıyor kadınlara. Bir tanesi mektubu görünce “Geçen gün Bakırköy’de hazırlıyordu kadınlar, ben de gittim. Kadınlar makine gibi vallahi biri ped, biri kolonya, biri ıslak mendil, biri çamaşır derken malzemeleri tamamlayınca en sondaki arkadaş da bu mektubu koydu içine paketin. Orada cız etti yüreğim. Uzatsana şunu bi’ okuyacağım” diyerek başlıyor mektubu okumaya... Gözler doluyor, başlar yere eğiliyor ama aynı zamanda herkesin yüzünde bir hüzün görüyoruz. Mektubu okuduktan sonra alkışlıyor kadınlar hem okuyan arkadaşı, hem de dayanışmanın kendisinin verdiği haklı gururla kendilerini.

Kim nerede, dayanışmanın nasıl bir parçası oldu, anlatmaya başlıyor. Öğretmen olan arkadaş velilerinin dayanışma için ilk zamanlarda yaptıklarından bahsediyor: “Normal zamanda velilere kitap alacağız desek, ‘Hocam durumumuzu biliyorsunuz’ diyip hemen kenara çekilirlerdi, deprem bölgesine yardım topluyoruz dediğimizde en yoksul veli bile kolları dolu poşetle geldi sınıfa. İşte esas bugüne kadar depremzedeleri ayakta tutan, hayatta tutan şey bu dayanışma oldu.”

KENDİ YAŞAMIMIZI DA YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ

Sonra mahalle muhtarına giden arkadaş başlıyor anlatmaya: “Muhtarlığa gittik, Kız Kardeşlik Köprüsüyle Hayatı Yeniden Kuruyoruz kampanyası için dayanışmaya davet ettik.” Muhtarın, ‘Böyle zamanlar önemlidir, köprüyü de kurarız, tuğlasını da koyarız” dediğini söyleyince Muhtarla bir sonraki görüşmenin vaktini planlıyoruz.

Bu sırada Züleyha’nın kızı hazırlanmış, kadınların toparladıkları kolileri bantlıyor, arabaya gönderiyoruz ve sonra gelip hepimizi tek tek öpüyor.

Ne yapabileceğimizi konuşmaya devam ediyoruz çünkü konuştuğumuz sadece kız kardeşlik köprüsü değil. İstanbul depremi için de ne yapabileceğimizi konuşuyoruz. Herkesin korkuları dökülmeye başlıyor tek tek. En umutsuz olanımızın bile İstanbul’u terk etme duygusu yok. “İstanbul’dan gitseniz ne olacak, deprem olunca yine gelip bizi arayacaksınız enkazlarda” diyor bir tanesi. Hemen homurtulu başlıyor, “Allah korusun kız deme öyle, sağ salim çıkarız birbirimize de yetişiriz.”

‘BİTTİ O DEVİR’

Sohbet hükümet yetkililerinin açıklamalarıyla devam ediyor, kadınlar meselenin “siyasi olmadığını” söyleyenler ile aynı fikirde değil. “Bir de ‘siyaset yapmayın’ diyorlar, bunca insan öldü, bunca ev yıkıldı. Bunları ben mi yıktım? Ben mi izin verdim o binalara, imarlara? Tabi ki siyasi! Ama artık gidiyorlar, bitti o devir” diyorlar.

‘AA AYŞE DE GELİR’ DİYE DİYE BÜYÜTÜYORUZ

Bir sonraki toplantıya kadar herkes çevre çeperinde kim varsa konuşma, bu dayanışma köprüsünü anlatıp kaldığımız yerden bir kişi daha fazla ilerleyebilmenin olanaklarını büyütmeyi hedefliyoruz. Her biri bu işin bir parçası olduğu için mutlu, ama bir o kadar da öfkeli. Hiç tanımadığı kadınların yaralarını sarabilmek için canla başla çalışıyor, yanındaki ile konuşuyor, beraber bir yol arıyorlar. Dayanışmayı işten eve yorgun argın gelsek bile bir bardak çayı içerken aklımıza “Aaa Ayşe de bize yardım eder, İlknur da gelir, Hanife de mahalleden arkadaşlarıyla konuşur. Dur bakalım bir arayalım” diye diye büyütüyoruz.

BİZ DE NOT EDİYORUZ

En korktukları şey bizim dayanışmamız. Biz kız kardeşlerimize o paketleri gönderirken tıpkı onlar gibi not ediyoruz, 1 ayı aşkın süredir yapılmayanları, satılan çadırları, gönderilmeyen suları, kireçlenen enkazları, tarikat cemaat eli ile ortalıktan kaybettikleri çocuklarımızı da not ediyoruz. Hepimize bir hayat borçları var, çocuklarımıza gelecek borçlular. Bizim hesap defterimiz çok kabarık, her birini sorana kadar dayanışmamızı büyütmeye devam edeceğiz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Öfkeli ve kaygılıyız ama güçlüyüz: Esenyurt’tan de...

Esenyurtlu kadınlar kız kardeşlik köprüsünü kurmak için buluştu.

İskenderun’daki Ekmek ve Gül çadırında kuaför kadı...

İskenderun'da Ekmek ve Gül çadırında kuaför kadınlar, depremzede kadın ve çocuklar için aldılar maka...

Depremin ardından İskenderun’da kadınların en çok...

Maraş merkezli depremleri 11 günü geride bırakırken deprem bölgesine gönüllü olarak giden ve 6 günün...