Ya dışkı ya lolita
Patnoslu kadın ve adamın durumu, şiddet hikayeleri başlığı altında çabucak anonimleşemeyecek kadar benzersiz olsa da yabancılık çekmeyeceğimiz bir vaka.

Patnos’ta kocasının dışkı yedirmeye çalıştığı kadının (Cansu Ş.) görüntüsü ile Bahar Candan’ın Hürriyet’teki röportajı hemen hemen aynı anda sosyal medyada belirdi. Patnoslu kadın ve adamın durumu, şiddet hikayeleri başlığı altında çabucak anonimleşemeyecek kadar benzersiz olsa da yabancılık çekmeyeceğimiz bir vaka. Bahar Candan söyleşisini okuduktan sonra ise, magazinle pek haşır neşir değilseniz kim bu kadın sorusunun yanıtını bulmak için merak edip araştırmanız; hazretin katıldığı “İşte Benim Stilim” yarışmasından alıntılanmış videoları izlemeniz gerekir. Her alıntı sizi ‘dibin daha ne kadar dibi’ olabilir merakıyla bir diğerine sürüklerken bakmışsınız saatler geçmiş. 10 yaşındaki bir çocuğun tepkilerinin yetişkin bir kadın bedeninden fışkırdığı bir tersine-Lolita parodisiyle Patnoslu köylü arasındaki alaka işte bu dibin daha dibinde kurulabiliyor.
Freud olsaydı, her iki vakada da ruhsal arazları teşhis eder; figürlerin insan yavrusunun gelişim evrelerinden birine takıldığı tespitinde bulunurdu. İşkenceyi onaylayarak “Bal gibi dışkı yerim” diyen Celal Şengör’den karısının kafasına dışkı atan Sevan Nişanyan’a kadar okumuş yazmış adamlardan, adalet yürüyüşçülerinin yoluna gübre dökenlere kadar geniş bir skalayı girdabına çeken gerilemenin semptomları onu haksız da çıkarmazdı. Ancak dışkıyla haşır neşir olacak biçimde anal evrede takılmak ile, bir kadının, ana karnına dönüşe ramak kala, 10 yaşına kadar gerilediği teşhisi bizi kurtarmaz. Freudien bir tespitle yetinemeyiz.
Son 15 yıldır kürsülerden sallanan işaret parmakları eşliğinde haddini bilmeye davet edilen bir nüfusun en çok duyduğu “sen kimsin, sen kimi oluyorsun, işine bak” türünden tehditkar laflardı. Halkın terbiye edilmesi için yapılanlar elbette lafta kalmadı. Hapishaneler, gözaltılar, basının susturulması biçiminde süren devlet şiddeti terbiye işinin el altından cevval yandaşlara delege edilmesiyle devam etti. Böylece yukarıdan aşağıya dikey, konudan komşuya yatay; bütün düzeylerde en yakınındakini hizaya sokma işini azimle üslenen nüfus sayısı katlandı. Şort giyenin, yan bakanın, öylesine konuşanın vb. bile cezalandırıldığı, elindeki terbiye kırbacını sallayarak nizamileştirme işine cüretle koyulanların sayısının arttığı günlere geldik.
Böyle dejenerasyon dönemlerinde madalyonun bir yüzünde kırbaçlı terbiye neferleri varken diğer yüzünde sadece buna direnenler yer almaz. Bu süreç bir de nizamileştirme çabasının çarpık ürünlerini de ortaya çıkarır. Kendi bedenini ve ruhunu kamusal alanda işlenmeye hazır bir toprak gibi açan, etrafa yoğurulabilecek bir çamur olduğu mesajlarını yaymaya hazır figürler de belirir. Bahar Candan böyle bir sonuçmuş gibi duruyor karşımızda.
Küçük bir kız çocuğu gibi kıkırdaması, ana baba denetiminde olduğunu sürekli vurgulaması, çocuksu soruları, kıskançlıkları, tutturmaları ve oyuncak bebeklerden makyaj sayesinde aşırılmış yüz ifadesi ve ama eninde sonunda, pedofilik çağrışıma yol açtığı için tam bir facia bu kadın. Daha az önemsiz olmayan şey de şu: Etrafındaki kişilerin anında birer ebeveyne/öğretmene dönüşmesini sağlayacak bir potansiyele sahip ondaki davranış seti. Kendilerini bu role kaptıran jüri üyeleri, azarlayıp cezalandırdıkları, olgunlaşmasını nasihat ettikleri, olmadı kovdukları bu kız çocuğunun en tekinsiz anlarında bile aslında tehlike yaratmadığının farkındadırlar. Beni alın yetiştirin, yoğurun, istediğiniz gibi şekillendirin, terbiye edin diyen biri, üzerinde hüküm sürülmesine izin vermiştir nihayetinde.
Programlardan birine konuk olarak katılan Hakan Ural, Bahar Candan’ı görünce jüri üyelerine şaşkınlıkla “bu gerçek mi?” diye sordu. Bir Show programında parodinin ve abartının dozunun kaçırılabileceğini akılda tutarak Bahar Candan vakasının şimdiye kadar yapılan toplumsal mühendisliğin diğer bütün sonuçları kadar gerçek olduğunun altını çizmeliyiz. Patnos’taki dışkı yedirme olayı kadar, adalete gübre dökmekle düşünce özgürlüklerini kullandıklarını iddia edenler kadar gerçek bir vakadır bu.
Patnos’ta zalimle özdeşleşmeyi en uç noktasına götüren ve karısını dışkı yedirerek terbiye etmeye/cezalandırmaya çalışan, üzerindeki otoritesini böyle iğrenç bir yolla test eden adam ile, zalimin en sevdiği kalıba gönüllü girerek rahat edeceğini düşünen ve bunun için çocukluğun masumiyetine sığınan biri arasında çok uzak bir mesafe yok.
Her ikisi de aynı batında yan yana büyüdüler.

Kaynak: Evrensel Gazetesi

İlgili haberler
Şiddete uğradığınızda neler yapabilirsiniz?

Şiddete uğrama ihtimaliniz varsa ya da şiddet dolu hayatınızı değiştirmek istersiniz ihtiyacınız ola...

Sinirlenince dışkı yedirmeyi ‘hak’ gören ‘erkek ad...

Adalet, eşitlik ve özgürlük yoksa, bir tek kadın bile bu haklardan yoksun kalırsa, hayat hiçbirimiz...

Dışkı yedirme işkencesi hafızamıza kazınsın!

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü ve Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir ‘Dışkı yedirerek kadına işkenc...