Ucuz iş gücünde istikrar adımları Resmi Gazete’de
Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kurulu, düşük doğum oranlarına çözüm iddiasıyla kadın haklarını hedef alan düzenlemelere zemin hazırlıyor.

Patronların ve iktidarın her fırsatta dile getirdiği “doğum hızındaki düşüş tehlikesi”ne karşı planlanan Aile Enstitülerinin kurulması ve Nüfus Politikaları Kurulunun oluşturulması için ilk somut adım atıldı.

Resmi Gazete’de yayımlanan kararlarla Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü kuruldu. Kurul ve enstitünün ortak amacı “Aile yapısının ve değerlerinin korunması ve nüfus politikalarının belirlenmesinin bir parçası olmak” olarak ifade ediliyor. Aile Enstitüsünün “Aile yapısının ve değerlerinin korunması ve güçlendirilmesi, ailenin sosyal refahının artırılması, seminer, sempozyum, konferans ve benzeri etkinlikler düzenlenmesi” gibi görevleri bulunuyor.

Cumhurbaşkanı yardımcısı başkanlığında, tüm bakanlar, Diyanet İşleri başkanı, iletişim başkanı, strateji ve bütçe başkanı ve Türkiye İstatistik Kurumu başkanından oluşan Nüfus Politikaları Kurulu ise 6 ayda bir toplanacak. Kurulun görevi “Nüfus politikalarının oluşturulması ve uygulanmasında kurum ve kuruluşlar arasında iş birliği sağlamak, demografik yapıda meydana gelen değişimler ile doğurganlık oranının azalmasına neden olan faktörleri ve bunların ortaya çıkardığı sonuçları kapsamlı olarak incelemek ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak, doğurganlık hızının nüfusun yenilenme seviyesinin üzerinde tutulması ve aile kurumunun güçlendirilmesi için politikaların oluşturulmasını sağlamak” olarak belirtiliyor. Patron örgütleri daha önce düşük nüfus artış hızını üretimin ucuz iş gücü ihtiyacı açısından ciddi bir risk olarak nitelemişlerdi.

DOĞUM ORANLARINDAKİ DÜŞÜŞÜN SEBEBİ EKONOMİK GÜVENCESİZLİK

TÜİK’e göre Türkiye’de doğurganlık hızı 2001 yılında 2.38 iken 2023’te 1.51’e gerileyerek nüfusun yenilenme düzeyi olan 2.10’un altında kaldı. TEPAV’ın haziran 2024 tarihli değerlendirme notunda, ekonomik zorluklar ve geçim kaygılarının, birçok ailenin çocuk sahibi olma kararını ertelemesine veya tamamen vazgeçmesine neden olduğuna dikkat çekiliyor. İşsizlik ve güvencesiz çalışma koşulları, geleceğe yönelik kaygılar, umutsuzluk ve belirsizlik gibi unsurlar doğum oranlarının düşüşünde rol oynuyor. Geleceğe dair ümitsizlik; gelirin azalması, borçluluğun artması ve borçların ödenememesi, araba veya ev alım oranlarının düşüşü ile doğrudan bağlantılı.

‘AİLEYİ GÜÇLENDİRME’ ADI ALTINDA GASP
“Aileyi koruma” adı altında uygulamaya konan politikalar kadınların haklarını hedef alıyor. Kimi örnekler şöyle sıralanabilir:
- Medeni Kanun’da yapılacak değişiklik ile boşanmalarda zorunlu ara buluculuk getirilmeye, nafaka hakkı gasbedilmeye, tedbir kararlarının süreleri kısaltılmaya çalışılıyor.
- “Aile ve iş yaşamının uyumu” adı altında özellikle kadınlar için düşük ücret, güvencesizlik, sosyal güvence yoksunluğu, eşe/aileye bağımlılık anlamına gelen esnek çalışma yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Bakım yükü, ev içi angarya kadının esas sorumluluğu olarak ortaya konuyor.
- Evlilik öncesi eğitim programında “Kürtajı sadece sağlığı tehdit ettiği koşullarda yaptırılması” tembih ediliyor, yasal düzenleme hakkında yanlış bilgi veriliyor.
- Şiddet nedeniyle devlete sığınan kadınlara “aile eğitim programları” veriliyor.
- ‘Ailenin güçlendirilmesi” için ayrılan bütçe, “kadının güçlendirilmesi” için ayrılanın 3 katı.
- LGBTİ’lere karşı nefret söylemi artırılıyor.
- Üniversitelerdeki Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezleri Aile Çalışmaları Merkezlerine çevriliyor.
‘BAKIM HİZMETLERİ YAYGINLAŞTIRILACAK’ YALANI
15 Mayıs’ta Aile ve Sosyal Hizmetler bakanı tarafından açıklanan Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesi Vizyon Belgesi ve Eylem Planı’nda “0-72 ay arasında çocuğu olan, çalışmaya başlamak veya daha önce çalıştığı işe geri dönmek isteyen ya da hali hazırda bir işi olan ebeveynleri desteklemeye yönelik kreş/gündüz bakım evi/anaokulu gibi destekler yaygınlaştırılacaktır” ifadesi geçiyor. Ancak bunun karşısında kamuda tasarruf tedbirleri ile kamu iş yerlerine ait kreşler kapatılıyor ya da özelleştiriliyor, taşımalı eğitimdeki servis sayısı azaltılarak çocukların okula gitmesi engelleniyor, belediyelere ait kreşlerinin kapatılması planlanıyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül