TÜBİTAK tarafından desteklenen; Oya Kalaycıoğlu, Prof. Dr. Kezban Çelik, Prof. Dr. Fatma Umut Beşpınar, Nilay Kaya, Deniz Canel Çınarbaş, Hediye Sibel Kalaycıoğlu'nun yürüttüğü "Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Kapsamında Yürütülen Aile İçi Şiddeti Önlemeye/Azaltmaya Yönelik Proje ve Uygulamaların Etki analizlerini Gap Analizi Yöntemi ile Değerlendirilmesi" başlıklı araştırma projesinin çalıştayı geçtiğimiz günlerde ODTÜ İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde gerçekleştirildi. Proje ekibi herhangi bir şiddet biçimine maruz kalma oranlarını, şiddete maruz kalma ile ilişkili sosyo-demografik özellikleri, şiddet sonrası kurumlara başvurma ve kurumlardan haberdar olma oranlarını ve şiddet sonrası hizmet ve faaliyetler hakkında mağdurların görüşlerini dinleyicilere sundular.
Çalıştayda; psikolojik, fiziksel, cinsel şiddetle birlikte kadınların ekonomik ve sosyal şiddete de uğradıkları, devletlerin kadınları şiddetten korumaya yönelik yürüttüğü politikaların da bu gibi şiddet türlerini göz ardı ettiği vurgulandı.
Çalıştayda aktarılana göre boşanmış, eşinden ayrı yaşayan ve sadece imam nikahı olan kadınlar ekonomik şiddete daha çok maruz kaldı. Çocuk yaşta evlendirilen kadınların psikolojik ve cinsel şiddete uğrama oranı daha yüksek olmakla birlikte psikolojik şiddete maruz kalma oranı yaş ilerledikçe arttı. Fiziksel şiddete maruz kalma oranının ise sanılanın aksine 50-65 yaş aralıklarında daha fazla yaşandığı aktarıldı. Boşanmış ve dul kadınların sosyal şiddete daha fazla maruz kaldıkları ve boşanmış kadınlar neredeyse şiddetin her türlüsüne maruz kalırken, sosyal desteklerin bir çoğundan yararlanamadıkları da çalıştayda özel olarak ele alındı.
ŞİDDET ÇOK BOYUTLU İLERLİYOR
Proje yöneticisi Prof. Dr. Fatma Umut Beşpınar, 12 ilde 36 kadınla yapılmış görüşmelerin analizini ‘’Şiddet Görmüş Kadınların Gözünden Boşluklar‘’ sunumunda aktardı. Beşpınar, görüşme yapılan ve araştırmaya dahil edilen kadınların yalnızca evli ya da boşanmış kadınlar olmadığını, ilişkisi olan olmayan bir çok kadının araştırmaya dahil edildiğinin altını çizdi.
Araştırmaya katılan kadınlar yaşadıkları şiddetin nedeni olarak “yanlış evlilik” ve “ekonomik olarak erkeğe” bağımlı olmayı gösterdi. Bunun yanı sıra Beşpınar, kadınların şiddetin temelini aileden aldığına ve çocukken yaşanılan şiddet ya da travmatik olayların yalnızca geçmişi değil daha ileride kurulan aile hayatına da etki etmeye devam ettiğine dair düşünceleri olduğundan bahsetti.
Araştırmaya katılan kadınlar şiddetten bahsederken büyük çoğunlukla fiziksel şiddeti kastetse de yapılan mülakatlarda faillerin önce kadınları toplumdan izole etmeye, yalnızlaştırmaya yönelik eylemlerde bulunduklarının, kadınların ekonomik olarak özgür olduklarında daha güçlü olacağını tahmin ettikleri için çalışmalarına izin vermediklerinin ortaya çıktığı belirtildi. Kadınların, eşlerinden ya da erkek arkadaşlarından şiddet görmenin yanı sıra onların aileleri tarafından da şiddete maruz bırakıldıkları ifade edildi.
EKONOMİK BAĞIMLILIK VE BİLGİ EKSİKLİĞİ ŞİDDETE İTİYOR
Beşpınar, görüştükleri kadınların hepsinin şiddet gördüğünü ancak hepsinin destek almadığını söyledikten sonra bir kuruma başvurmanın hizmet ve destek almak anlamına gelmediğini vurguladı. Araştırmaya göre, kadınların bir kısmı hiçbir kuruma başvurmadı ya da ulaşamadı. Başvuru yapanların çoğunluğu ise polise ya da hastaneye başvurdu. Araştırma, konukevi ve adli destekle şiddetten kurtulmayı sağlayacak kurumlara ise daha az başvuru yapıldığını ortaya koydu.
Çalıştayda, kadınların şiddetten kurtulmalarını sağlayacak kurumlara başvurmasını engelleyecek faktörler ifade edildi. Bu faktörlerin en başında ise kadınların çocuklarını korumak istemesinin geldiği belirtildi. Araştırmaya göre kadınlar, yaşadıkları şiddetin çocuklarına yansıması ve onların da şiddete uğramasından korktukları için kurumlara başvurmamayı tercih etti. Bir diğer faktör ise, kadınların nereye nasıl başvuracaklarını bilmemesi ve eşinin onu toplumdan izole etmesi sonucu etrafında onu bilgilendirecek, destekleyecek arkadaşlarının ve çevresinin olmaması olarak ifade edildi. Aynı zamanda ekonomik olarak aileye ya da eşe bağımlı olma durumu, kadınların yaşadıkları şiddete karşı yardım ve destek alma sürecini zorlaştırdı.
Çalıştayda şiddete uğrayan kadınların yalnızca şiddetin kendinden uzaklaştırılmasından ziyade sonrasında kadının ayakta kalabilmesi için gerekli olan geçim, barınma gibi sorunlarla devletin ilgilenmediği ifade edilirken, bu ihtiyaçların STK’lar tarafından karşılanmaya çalışıldığı belirtildi.
“Şiddeti önlemek üzere neler yapılmalı” sorusuna ise:
• Kız çocuklarının eğitiminin sağlanması
• Kadınların sosyal hayata katılımının desteklenerek garanti altına alınması
• Boşanmaya bağlı yoksulluğu önlemek için sosyal politikalar geliştirilmesi
• Kadına yönelik şiddetle mücadele eden kurumların kadınların acil ihtiyaçlarını da karşılayabilecek şekilde düzenlenmesi
• Kadınların STK’lara daha çabuk ve güvenli bir şekilde erişiminin desteklenmesi
şeklinde cevap verildi.
Araştırmaya katılan 2449 kadının şiddete uğradıktan sonra alabileceği hizmet ve faaliyetlere dair görüşlerini içeren istatistikler şu şekilde:
• Kadınların yüzde yüzde 58.9’inin telefonunda KADES uygulaması bulunuyor.
• Kadınların yüzde 57.2’si kadın konukevlerinde şiddete uğrayanlara hizmet sunulduğunu biliyor. Bu kadınların yüzde 96’sı bu uygulamayı olumlu buluyor.
• Kadınların yüzde 19.5’i şiddet mağduru kadınlar ile birlikte birimlerden hizmet alan şiddet mağduru/tanığı çocuklara yönelik psiko-sosyal destek programlarının bulunduğundan haberdar.
• Kadınların yüzde 18.2’si talepleri üzerine kendisi ve diğer aile bireylerinin kimlik ve adres bilgilerinin 3. şahısların erişimine engellenebildiğini biliyor.
• Kadınların yüzde 17.4’ü aile içi şiddet durumlarında mağdur ifadelerinin adliyelerdeki “adli görüşme odalarında” alındığından haberdar.
• Aile içi şiddeti engellemeye yönelik çocuk izlem merkezi gibi kurumların varlığından haberdar olan kadınların oranı yüzde 10.6.
• ŞÖNİM’lerde şiddete uğrayan kişilere hizmet sunulduğundan haberdar olan kadınların oranı yüzde 11.1.
• Kadınların yüzde 83.8’i şiddet uygulayan kişi hakkında uzaklaştırma kararı aldırabildiğini biliyor.
Şiddete uğradıktan sonra çeşitli hizmetler ve faaliyetlerden yararlanan kadınların oranları ise şiddet türüne göre değişiklik gösteriyor.
• Cinsel şiddete uğradığını belirten 30 kadının yüzde 43.3’ü uzaklaştırma kararı aldırabildi, bunların yüzde 76.9’u bu hizmetten memnun kaldığını belirtti.
• Fiziksel şiddete uğrayan 199 kadının yüzde 14.1’i uzaklaştırma kararı aldırabildi, bunların yüzde 75’i bu hizmetten memnun kaldığını belirtti.
• Psikolojik şiddete uğrayan 423 kişinin yüzde 7.3’ü uzaklaştırma kararı aldırabildi, bunların yüzde 71’i bu hizmetten memnun kaldığını belirtti.
• Cinsel şiddete maruz kalan kadınların yüzde 6.7’si, fiziksel şiddete uğrayan kadınların yüzde 3.3’ü, ısrarlı takibe maruz kalan kadınların yüzde 3.3’ü, ekonomik şiddete maruz kalanların yüzde 3.2’si KADES uygulamasından faydalanabildi.
• Cinsel şiddete maruz kalan kadınların yüzde 20’si, fiziksel şiddete maruz kalanların yüzde 5,5’i, ekonomik şiddete uğrayanların yüzde 5,2’si, dijital şiddete uğrayanların yüzde 4,4’ü, psikolojik şiddete uğrayanların yüzde 3,1’i baroların sunduğu ücretsiz avukatlık hizmetinden yararlandı.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
GÜNÜN ANKETİ: Almanya'da kadına yönelik şiddet ora...
Almanya'da korona sürecinde kadın ve çocuğa yönelik şiddet oranları artıyor. Yapılan bir ankette, fi...
KADES uygulaması şiddeti önlemede etkili mi?
İçişleri Bakanlığı tarafından 2018 yılında hayata geçirilen KADES uygulaması, şiddeti önlemede ne ka...
ODTÜ’lü öğrenciler: İstismarcıyı, katili, tecavüzc...
Çocuk istismarına hayır demek için bir araya gelen ODTÜ öğrencileri, 1 Temmuz 2021’de sona eren İsta...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.