Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “Eylül başından itibaren okullarımızda olmak için tüm hazırlıklarımızı yapıyoruz” açıklamasından sonra takip ettiğimiz süreçte niyet dışında bir çalışma olmadığını gözlemliyoruz.
Online derslerden öğrencilerin ne kadar yararlandığını sorduğumuz veli ve eğitimcilerin ortak söylediği tek görüş kayıp bir kuşak yetişiyor olduğu. Çocuklarımızın sağlığına önem verdiğimiz ölçüde eğitimlerine de önem vermek, bu sorumluluğun MEB tarafından aşılması gerekmekte. Okulların kapalı olduğu her gün hatta her dakika öğrencilerimizin geleceğinden çalınan ve telafisi mümkün olmayan zorlu bir geleceğe mahkum etmekle eş değer.
Eğitimin online devam etmesi ile binlerce öğrencisinin tablet, internet sorununu çözüme kavuşturamayan Bakanlık, okulların açılması ile “kayıp eğitim” açığını nasıl kapatmayı hedefliyor? Okul çağındaki çocukların aşılanması henüz netliğe kavuşmamışken, hijyen ve dersliklerde mesafe düzenlemesini nasıl planlıyor? Öğretmen açığını kapatmak için yeni atamalar yapılacak mı? Tüm bu sorular yanıtsız kalırken
Ziya Selçuk’un yapıyoruz dediği tüm hazırlıklar niyetten öteye geçmiyor.
Eğitime ulaşamamanın yarattığı diğer yakıcı sorun elbette ki aile içinde yaşanan şiddet, istismar ve türlü travmalar. Yaşanan çatışmalar aile içi şiddeti tetikledi, çoçuk, ergen ve ebeveynler arasında ciddi kopmalara, uzaklaşmalara yol açtı. “Şanslı” sayılan çocukların bütün gün ekran başında psikolojileri bozulmuş, okuldan soğuyup öğrencilikten uzaklaşmıştılar. Uzaktan eğitime ulaşamayan çocuklarımız ise okuldan tamamen koptu, bir kısmı çalışmaya başladı, bir kısmı ise erken evliliğe zorlandı.
2021-2022 eğitim öğretim yılında bizleri neler bekliyor? Niyet okumanın ötesinde, somut taleplerimizi hayata geçirmek için neler planlamalıyız? MEB’in açtık, kapattık, yaptık, yapamadık, denedik olmadı gibi türlü oyalama stratejilerine karşı nasıl mücadele tavrı geliştirmeliyiz?
• Eğitimin bir seçenek değil, Anayasal hak olduğu,
• Son bir buçuk yılın telafisi olarak destekleme yetiştirme etütlerinin okul içerisinde açılması,
• Salgının öğrenciler üzerindeki psikolojik etkilerinin daha uzun süreli olacağı düşünülerek, okullarda psikolojik, rehberlik desteği verilmesi, sağlık personellerinin görevlendirilmesi,
• Salgında yeni varyantlar göz önünde bulundurularak okulların son kapanan ve ilk açılan kurumlar olarak planlanması,
• Aşı ile birlikte okullarda dezenfektan ve sağlık hizmet ve koşullarının oluşturulması,
• Salgın kadar eğitimin de bir halk sağlığı sorunu olduğunu görerek bilimsel bulgular ışığında acilen eylem planı oluşturulup uygulanması,
• Öğrenme kayıplarının ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar yapılması yaygın çalışma etüt-projeleri kurulması,
• Ekonomik zorluklar göz önünde bulundurularak velilerden, Okul Aile Birliği vb. işleyişlere bağış, temizlik malzemesi, kaynak kitap, okul araç-gereçleri istenmemesi,
• Kırtasiye malzemeleri, okul formaları, okul servis ücretleri ve okul kantinlerinin denetim altında ve maddi ulaşılabilirlik şartları içinde olması en temel ve en acil taleplerimiz olmalı.
Yeni eğitim-öğretim yılına gerçeklikten kopuk, ayağı yere basmayan Bakanlık açıklamaları ile yaklaşırken velilerin, öğrencilerin, eğitimcilerin somut talepler etrafında bir mücadele ağı kurmaları önceliğimiz olmalı. Sağlık ve eğitim haklarına eşit şartlarda ulaşmaları çocuklarımızın en temel haklarıdır.
Fotoğraf: DHA
İlgili haberler
‘Uzaktan eğitimin sürmesi kız çocuklarının eğitimd...
Eğitimin bir dönem daha online sürdürülmesinin sonuçlarını ve online eğitimin çocuklar açısından yar...
IPA: Çocuklarınızın eğitimi için aşılanın
Uzmanlar 4. dalga karşısında uyarıyor: ‘Türkiye, dünyada en uzun süre eğitime ara veren ülkelerden b...
‘Pandemide eğitim gecekondu gibiydi’
Çocuğu olan kadınlar pandemide eğitimin tüm yükünün üstlerine yıkıldığını, çocukların eğitimden uzak...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.