Ne izliyoruz? Ne yaşıyoruz?
Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinin çağrısıyla kadınlar, 25 Kasım’a giderken Sosyolog Birgül Avdan’ın katılımı ile “kadın ve medya” konulu etkinlikte bir araya geldiler.

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinin çağrısıyla kadınlar, 25 Kasım’a giderken Sosyolog Birgül Avdan’ın katılımı ile “kadın ve medya” konulu etkinlikte bir araya geldiler. Etkinlikte artan kadın cinayetleri ile birlikte medyanın yıllar boyu süren cinsiyetçi dilinin geldiği noktayı, dizilerin ürettiği şiddeti konuştular. Birgül Avdan’ın sunumu ile birlikte 20 küsür yıllık tek adam iktidarının televizyonlarda yayınlanan dizilerin, programlarının içeriğinin, kadınların yaşamlarında yıllar boyunca geldiği noktayı birlikte ele aldılar.

20 küsür yılın Türkiye televizyonlarındaki sahnelerini incelemeye başladığımızda, her dönemin ortaklaşan cümlesi “devlet üzerine düşeni yapmıyor” oldu.
2000’lerin başından bu yana televizyonlarda izlediğimiz dizilerin hem içeriğine hem de Türkiye’de o dönem yaşanan toplumsal gelişmelere baktığımızda birbirinden hiç de bağımsız olmadığını görüyoruz.

Yıllar geçiyor. Biz kadınların sokağa çıkmasından giyimine kadar karışılıyor. Kadınların kürtaj hakkına kısıtlama getiriliyor. “Kız mıdır kadın mıdır belli değil”den “kızlı erkekli aynı evlerde kalıyorlar” söylemlerinin arttığını görüyoruz. Kahkaha atan kadının iffetsiz olmasından kadının fıtratında kölelik olduğunu ve daha da şiddetin boyutunu ve çeşidini arttıran bir iktidarın dört bir koldan sözcüleri ile karşı karşıya kalıyoruz.

Yıllar geçiyor. Yoksulluk ile boğuşan kadınların kurtuluşunu kendi yaşamına hapsederek kurmayı öğrettiler. Kadınların hayatlarına müdahale ederek, “3 çocuk yapın” naraları attılar. Kadınların, “annelik dışında hiçbir kariyeri hayatlarının merkezine almamalılar” dediler. Ama ne hikmetse, bugün kadınlar yoksulluk ve sömürü ile birlikte yürütülen ekonomi politikaların evde, sokakta, işyerinde en birincil mağduru haline geldiler.

Tam da bu 20 yılı aşkındır, bizlere televizyonlar da bireysel kurtuluş modellemelerini izlettiler. Mafyalar, çeteler ile ülke güvenliğini sağlamayı izlettiler. Kadınların bunlardan kurtulmanın yollarını “birlikte” olarak aldıkları her adımda, haklarını gasp etmeye, medyanın bütün kollarında “eskiden kadınlar ve beraberinde nasıl aileler aklı başındaydı, evine bağlıydı”yı izleterek kadınların yaşamlarını artık dört duvarın arasına bile fazla gelerek sıkıştırmaya devam ettiler.

NELER YAŞADIK?

Yıllar geçti, kadınlar en güvencesiz ve esnek çalışma koşulları altında çalışmaya devam etti.

Yıllar geçti, ev içi şiddet arttı, kadın cinayetlerinin sayısı artarak devam etti.

Yıllar geçti, artan ekonomik krizin yükünü kadınların omuzlarına bıraktılar.

BİR 25 KASIM’DA DAHA BİRLİKLİKTE MÜCADELEYE VE DAYANIŞMAYA!

Medyanın kadınlar üzerindeki dili karşısında ise, Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği kadınların hakları ve hayatları için mücadele çağrısını daha da büyüterek yapmaya devam ediyor. Yürütülen politikalar karşısında, medyanın kadına yönelik şiddeti arttırdığı yerde gerçekleri konuşmaya, bir kişi daha eksilmemek için kadınların yaşam hakkı için mücadele etmeye devam ediyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül