Merhaba Ekmek ve Gül okuyucuları. 25 yaşında, lise mezunu olarak, asgari ücretle bir firmada kasiyer olarak çalışan bir kadınım. SLE (sistemik lupus eritromatozus) yani bir tür bağışıklık ve romatoloji hastalığı hastasıyım. Hastalığım yüzünden pandemi sürecinden çok etkilendim. Estetisyen olarak bir güzellik merkezinde çalışıyordum ve insanların vücuduna temas ediyordum, bir iki saat aynı odada kalarak işlem yapıyorduk ve fiziksel mesafemiz yoktu. O yüzden oradan çıkıp, başka iş bakmak zorunda kaldım. Pandemi döneminde ekonomik açıdan çok sıkıntı çektik. Sadece eşim çalışmak zorunda kaldı ve geçinemiyorduk; borçlarımız vardı, ödeyemiyorduk. Devlet tarafından verilen 1000 liralık yardımdan yararlandım, fakat onu evime alışveriş yapmak yerine sadece faturalar için kullanabildim. Haydan gelen huya gitti…
Hayatım boyunca hep bu hastalıktan yakındım çok tedavi gördüm. Çok fazla ilaç kullandım ki hâlâ kullanıyorum. Şu an kullandığım ilacı kovid-19 tedavisi olarak veriyorlar ve ben bu ilacı bulamıyorum; parayla dahi alamıyorum, hoş parayla alsam da fiyatını iki katı yaptılar.
Memur değilim. Hiçbir zaman “sen hastasın, izne çık sağlığın daha önemli” denmedi bana. Çünkü özel sektör sadece ona kazandırdığın kısmına bakıyor. Yani kısaca özel sektör çalışanına asla ayrıcalık yok. Bizler çalışmaya mahkûm insanlarız, çalışmazsak kimse bize bakmaz. İnsan bazen hayattan soğumuyor değil… Ben 5 yıllık evli bir kadınım, anne olmayı çok istiyorum. Ancak tedavi ile gebe kalabilirim. Fakat ekonomik sıkıntılar yüzünden ne tedavi karşılayacak durumum var, ne de sağlığım elverişli.
Hastalığım yüzünden hiçbir yere gidemiyordum; hiçbir şirket bana iş vermiyordu. Birkaç ay çalışamadım faturalar birikti… Bir şekilde iş bulmam gerekirdi. İş başvurusu yaparken acaba hastalığımı söylemesem mi diye düşündüm.
Şu an çalışıyorum ve çalıştığım yer hastalığımı bilmiyor. Çünkü işe ihtiyacım var, bitmeyen borçlar, fatura var, kira, hepsi zamlı… Ben çalışmadığımda annem yardım ediyor, tek başına elinden geldiğinin fazlasını yapmaya çalışıyor. Ama 55 yaşında ve hâlâ çalışıyor. Ben anneme yardım etmek ve ona bakmak istiyorum. Şöyle ki, çok iyi bir çocukluk geçirmedim geçiremedim; birkaç yıl annemden ayrı yaşadım, anneannemle. Çünkü babam bizi terk edip gitti ve annem de çalışmak zorundaydı. Bana bakamazdı, güvenip birine emanet edemezdi. Hayat bazı insanlara gülmezmiş galiba bana da gülmeyen tarafı denk geldi. Ama tek şansım annem; iyi ki benim annem bana çok güzel baktı.
Evet, çok zor şartlarda yaşadık, kötü evlerde oturduk. Bana istediğim zaman bir şeyler alamadı. Yırtık ayakkabılarla gezdik, montumuz bile yoktu. Çünkü hayata tutunmaya çalışan iki kişilik bir aileydik. Annem, babam yüzünden bu hayatın yükünü tek başına omuzladı, beni okuttu ve evlendirdi. Şu anki aklım olsa evlenir miydim, bilmiyorum… Ama annemi asla yalnız bırakmak istemezdim. Üniversiteyi okuyamadım, çok istedim okumayı; ama onunla birlikte gelecek masraflar annemin daha çok çalışması demekti. Daha fazla temizliğe gitmesi ve yorgunluk…
Küçükken en büyük hayalim hemşire olmaktı. Ama olmadı.
Bir de tabii hastalığım; bir yandan da o mücadelemiz vardı. Hâlâ var aslında, çok mükemmel hayat yaşamıyoruz, yaşayamadık… Hayattan tek isteğim sadece çalıştığım kadar hakkımı alayım; ay sonunu düşünmeden… Pazara gidince, “Onu bu hafta, öbürünü sonraki hafta alayım” demek istemiyorum.
İlgili haberler
LUPUS: Dertli bir kadın hastalığı
Kadınlarda erkeklerden 9 kat daha fazla görülüyor Lupus. Lupus’un belirtileri neler, nasıl ortaya çı...
Sabrımız taşıyor, görüyorlar...
8 Mart’a doğru tüm fabrika, işyeri, mahalle ve çalışma alanlarında yan yana gelmeye devam edeceğiz....
Yalnız bırakıldık!
İstanbul’dan bir cam işçisi pandeminin onda ve arkadaşlarında yarattığı etkileri anlatıyor, pandemi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.