Komisyon torbasından kadınlara çıkan: Fail ile dip dibe ol, kölece çalış
TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu raporundan boşanmalarda çift terapisi ve arabuluculuk ve kadınlara esnek çalışma çıktı.

TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığın Önlenmesine Yönelik Meclis Araştırma Komisyonu taslak raporundan boşanmalarda çift terapisi, aile hukukunda arabuluculuk ve kadınlara esnek çalışma çıktı. Komisyon üyelerine, Komisyon Başkanı Hulki Cevizoğlu tarafından gönderilen taslak raporun önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kuruluna gelmesi bekleniyor.

948 sayfalık taslak raporda, halihazırda var olan çeşitli mevzuatlara, kavram tanımlarına ve bakanlıkların gerçekleştirdiği projelere uzunca yer verilirken raporun sonundaki tespit ve öneriler 16 sayfa ile sınırlı kalıyor.

ARABULUCULUK VE ÇİFT TERAPİSİ REZALETİ

Öneri ve tespitler başlığının altında yer alan “Mevzuatın güçlendirilmesi ve etkin uygulanması” alt başlığında, boşanmalarda arabuluculuk “şiddet içermeyen aile uyuşmazlıklarında aile bireylerinin yargı süreçlerinde yıpranmasını önlemek amacıyla aile hukukunda, gerekli güvenlik önlemleri ve uzman personel desteği sağlanmak suretiyle arabuluculuk müessesesi getirilmelidir” şeklinde ifade ediliyor. Bunun yanı sıra boşanma davalarında hakimlere, boşanmanın taraflarını, boşanma sürecini yeniden değerlendirmesinin temini gerekçe gösterilerek, “çift terapisi/aile danışmanlığı/boşanma danışmanlığına” yönlendirme yetkisi verilmesi öneriliyor. Bu öneriler kadınların boşanmalarının zorlaştırılması, boşanmaya kesin karar verse dahi birçok hakkından mahrum bırakılmasına sebep olma tehlikesi taşıyor.

KADINLAR FAİLLERİYLE YÜZ YÜZE GELMEK ZORUNDA BIRAKILACAK

Taslakta, 6284 Sayılı Kanun kapsamında korunan kişilerin çocuklarıyla ilgili olarak “kreş imkanının sağlanması” maddesinin 6 ayla sınırlandırılması öngörülüyor. Bununla birlikte yine 6284 Sayılı Kanun kapsamında “uzaklaştırma, gizlilik, barınma yeri sağlanması kararları” aldıran kadınların ve çocukların can güvenliği yok sayılarak “şiddet uygulayanın çocukları ile kişisel ilişkisinin ne şekilde sağlanacağına yönelik düzenleme yapılmalıdır” deniliyor.

KADIN DEĞİL, FAİL ÖNCELENİYOR

Taslak rapor kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair çeşitli farkındalık çalışmaları da önerse de ana olarak faillerin “rehabilitasyonu” üzerinde duruluyor. Bu rehabilitasyon süreci de kadın ve çocukların güvenliği gözetilmeden öne sürülüyor.

2019 yılında Gaziosmanpaşa Kaymakamlığı, Cumhuriyet Başsavcılığı ve Gaziosmanpaşa Belediyesi arasında yapılan protokol ile, “şiddetsiz bir aile yaşamı oluşturmak için aile olarak başvuran hem kadına hem de erkeğe psikoterapi desteği” sağlama hedefiyle kurulan Beyaz Ev Projesi’nin yasal bir dayanağa kavuşturulması öneriliyor. Aynı zamanda merkezlerde sadece erkeklere psikososyal destek hizmetlerinin verildiği ayrı birimlerin kurulması öneriliyor. Proje kapsamında “mavi, yeşil, turuncu ve sarı” oda çalışmaları yürütülüyor; yeşil odada “hem mağdura hem de faile yönelik” hukuki bilgilendirme, aile içi iletişim, çocuk yetiştirme vb. eğitimlerinin verildiği ifade ediliyor. Rapordan anlaşılan o ki şiddete uğrayan kadınlar ve şiddeti uygulayan erkekler, bu alanlarda bir araya getiriliyor. Kadınları şiddete daha açık hale getiren bu uygulamaya yasal dayanak sağlanmaya çalışılıyor.

SIĞINMAEVİNDEKİ KADINLAR GÜVENCESİZ ÇALIŞTIRILACAK

Taslak raporda öne çıkan noktalardan biri de esnek çalışma oldu. Sığınmaevlerinde yaşanan sorunların çözümü, burada kalan kadınların güvenceli işlerde istihdam edilmesi gibi önlemler alınmaktan ziyade kadınlara İŞKUR üzerinden Toplum Yararına Program gibi, kadınların asgari ücret dahi alamadıkları, çalışma yaşamındaki birçok haktan yoksun bırakıldıkları esnek ve güvencesiz işlerde devlet eliyle istihdam edilmesi planlanıyor.

Yalnızca sığınmaevinde kalan kadınlar açısından değil, tüm kadınlar açısından “aile ve iş yaşamının uyumlulaştırılması” ifadeleriyle esnek çalışma biçimleri öneriliyor; 0-2 yaş arası çocuğu olan kadınlara kısmı çalışma gibi esnek çalışma biçimleri öneriliyor. Kadınların güçlendirilmesinden ziyade halihazırda şiddete uğrayan, eşitsizliğin sonuçlarını şiddetle yaşayan kadınlar, sermayeye ucuz işgücü olarak sunuluyor. Ancak bu başlık “kadınların güçlenmesi” adı altında sunuluyor.

ŞİDDETE KARŞI ‘AHLAKİ’ FARKINDALIK

Farkındalık artırıcı çalışmalara ilişkin önerilerde, çocukların eğitimi öne çıkartılıyor. Çocuklara ve gençlere yönelik “eşitlik, öfke kontrolü, stres yönetimi” gibi eğitimler verileceği ifade edilirken “ahlaki, insani, dini ve hukuki değerlerin çocuklara ve gençlere kazandırılması sağlanmalıdır” deniliyor. Bu öneri bir yandan da cinsiyetler arası eşitsizliğin ve şiddetin ele alınış biçiminin genç yaştan itibaren “ahlak ve dini” temeller etrafında çocuklara öğretileceğine işaret ediyor.

MERKEZİ YÖNETİM SORUMLULUĞU ÜZERİNDEN ATIYOR

Kurumsal kapasitelerin artırılmasına ilişkin olan alt başlıkta ise senelerdir kadınların kadın sığınmaevlerine dönük talep ettiği iyileştirmelere yer verilmezken sığınmaevlerinde kalan kadınların yarısının “barınma” ihtiyacı ile buralarda kaldığı söylenerek “barınma amacıyla başvuran kadınlara sunulacak konukevi hizmetinin belediye kadın konukevleri vasıtasıyla sunulması sağlanmalıdır” ifadeleri kullanılıyor. Kadın sığınmaevlerinin yerel yönetimlerce de açılma sorumluluğu bulunurken bu madde ile merkezi yönetim üzerindeki sorumluluk tamamen yerel yönetimlere bırakılıyor.

2021’DEN BERİ SIĞINMAEVİ AÇILMADI
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre, bakanlık 2024 yılında 1 sığınmaevi bile açmadı, sığınmaevi sayısı 2021 yılından beri aynı, 112’de sabit. Dahası, mevcut sığınmaevlerinde “aile eğitimi” verildiği ortaya çıktı!


ERKEKLERİN SUÇU HAFİFLEŞTİRİLİYOR
Rapora göre, Türkiye’de şu an tutuklu/hükümlülerin yüzde 4’ü kadınlardan, yüzde 1’i çocuklardan ve yüzde 95’i erkeklerden oluşuyor. Güncel olarak 17 bin tutuklu/hükümlü kadından yaklaşık bin 400’ü kasten yaralama suçundan ceza infaz kurumunda bulunuyor.
Rapor kapsamında Sincan 1 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan “kastan yaralamadan” hüküm giymiş erkeklerle yapılan görüşmelerde şiddet uygulayanın "niyetinden bağımsız" bir şekilde harici etkiler nedeniyle şiddeti gerçekleştirdiğine dair söylemler yer alıyor. Alkol, iletişimsizlik, psikoloji baskı, eşin baskın olması gibi gibi birçok sebep şiddet sebebi olarak sayılıyor hatta belirli noktalarda şiddete maruz kalan kadınlar suçlanıyor. Ancak en önemlisi, kadın ve erkek mahkumların cezaevinde olmalarının nedenlerini aynı biçimde değerlendirilmesi.
“Eşi kasten öldürme” suçundan hüküm giymiş, Ankara Sincan Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan iki kadın ile yapılan görüşmelerde kadınlar, evlilikleri süresi boyunca cinsel, fiziksel şiddete maruz bırakıldıklarını ifade ediyorlar. Boşanmak istediklerinde ise desteklenmediklerini; barınma ve geçim sorunları, çocukların velayetinin erkeğe verilmesi, ölümle tehdit edilme gibi sebeplerle boşanamadıklarını anlatıyorlar. Kadınlar, şiddetin dayanılamaz bir düzeye gelmesi ve devletin kadınları koruma görevini yerine getirmemesiyle birlikte hem kendileri hem de çocuklarını şiddetten kurtarabilmek için evli oldukları erkekleri öldürmek zorunda kalıyor.
Taslak raporda kadınların kendini korumak için eşini öldürmek zorunda kaldığı gözardı edilerek şiddet genelleştiriliyor. Şiddete yol açan sebepler olarak, “iletişim kurma biçimi olarak şiddetin kullanıldığı”, eğitim seviyesindeki düşüklük, medyada yer bulan şiddet vakalarının örnek alınması gibi maddeler yer alıyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Aile yılında arabuluculuk tartışması | Kadınları n...

Arabuluculuk uygulaması zayıfı değil, güçlüyü koruyan bir uygulama olarak ilerlemekte ve yerleşmekte...

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi komisyo...

Kadının güçlendirilmesi için ayırdığı bütçeyi yıldan yıla azaltan bakanlık bu yıl için hedeflediği 1...

Tasarruf bahane, kamuda esnek çalışmayla hak gaspl...

Tasarruf, OVP, kalkınma planları... Kamu emekçisi kadınlar iktidarın geleneğini sürdürdüğü; 80'lerde...