“Şimşek programı”, “iktidarın kemer sıkma programı”, “sefalet programı” olarak adlandırılan Orta Vadeli Program’ın önemli maddelerinden biri, “kamu harcamalarında tasarrufu sağlayacak yapısal değişikliklerin” hayata geçirileceğini belirtmesi.
Kamu harcamalarından tasarruf ne demek? Kamuya sağlanacak hizmetlerden kısmak demek. Kamu personeli maaşlarından kısmak demek, yeni personel alımını azaltmak demek. Kamusal hizmete dönük yeni planlamalardan kısmak demek.
Daha somut örnekler verelim:
-Hastanelerde randevu almak bir yarışa dönüşmüş durumda. Doktorlar 5 dakikada bir hasta muayene etmek zorunda bırakılıyorlar. Devlet hastanelerinde görüntüleme cihazları bozuk ya da yetersiz olduğu için acil görüntülemeler de dahil aylar sonrasına randevu bulunabiliyor. Sağlık hakkına erişilebilmesi için bu sorunların acilen çözülmesi noktasında sorumluluk alması gereken devlet ise “kamu harcamalarında tasarruf” diyor. Sağlık personeli sayısının artırılması, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının iyileştirilmesi, hastanelerde gerekli teknik ekipmanın yeterli sayıya ulaştırılması ve yenilenmesi için bütçe ayrılması gerekiyor. Halkın sağlık hakkı ve sağlık çalışanlarının güvenceli, insanca, şiddetsiz çalışma koşullarında çalışmasının önüne “tasarruf” engeli getiriliyor.
-Şiddete uğrayan, tehdit edilen, yaşamına dair kaygısı olan kadınların şiddetten uzaklaşması, korunması, güçlenerek kendilerine yeni bir hayat kurması için gerekli olan sığınmaevlerinin sayısı ve kapasitesi çok yetersiz. Aile Bakanlığının planında ise yeni açmayı planladığı sığınmaevleri bir elin parmaklarını geçmiyor. Var olan sığınmaevlerinin de niteliğini artırma, yeni sığınmaevleri açılması, şiddet gören kadınların desteklenmesi, sığınmaevlerinde çalışan personel sayısının artırılması gerekiyor. Ancak kamu harcamasından kısılması, kadınların şiddete karşı korunmasından ve güçlendirilmesinden de kısılması anlamına geliyor.
-Bugün okullarda çocukların pek çok harcaması veliler tarafından gerçekleştiriliyor. Bütçeden aslan payı verilen eğitimde okulların kağıt ihtiyacından temizlik personeline, ihtiyaçlarını okullar kendi kendilerine çözmeye çalışıyor. Bu, “sınıf annesi” gibi kaldıraç çözümler yaratıyor. MEB ise sorunun kendisini çözmeden kaldıraç çözümleri ortadan kaldırarak sorunu ortadan kaldırmış gibi davranıyor. Yeteri kadar öğretmen ataması yapmayan MEB, öğretmenleri ücretli ya da sözleşmeli öğretmen olarak çalışmak zorunda bırakıyor. Aynı işi yapan öğretmenler birbirinden kötü koşullarda, farklı ücretlerle çalıştırılıyorlar. Aileler okul için gerekli masrafları karşılarken bir yandan da çocuklarının beslenmesini düşünmek zorundalar. Çocuklar kimi zaman okul kantinlerinde, kimi zaman okullarda paralı yemekhanelerde kimi zaman da yanlarında getirdikleri beslenmeler ile besleniyorlar. Tabi buna beslenmek denirse. Artan enflasyon, alım gücünün sürekli düşüşü ile kadınlar fırınlardan çocuğunun beslenmesine koymalık bayat ekmek toplamaya başlıyorlar, çocukların sağlıklı gelişimi için gerekli besinleri satın alamaz oldukları için poğaçalarla ya da boş beslenme çantalarıyla çocuklarını okula gönderiyorlar. Çocukların açlıktan başı ağrıyor, derslerde uyuyorlar ya da bayılıyorlar. Bir çocuk yerken öbürü izlemek ya da sınıfında saklanmak zorunda kalıyor. Bunun karşısında Ekmek ve Gül olarak çağrısını yaptığımız “Okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek her çocuğun hakkı” kampanyası velilerce, kadın derneklerince, veli örgütlerince, meslek odalarınca benimsendi; kadınlar yüz binlerce imza topladı. Bütçeden hakkını talep etti. Çocukların açlığına önlem alınması, bu hakkın tanınması için yerel yönetimleri de bakanlıkları da sorumluluk almaya çağırdılar. Bu kampanya kapsamında Milli Eğitim Bakanlığına dava açıldı; idare mahkemesi heyeti “kaynak olmayabilir” diyerek MEB’e çocukları aç bırakma konusunda takdir yetkisi verdi. MEB, okul öncesi eğitimde kadınların mücadelesi ile vermek zorunda olduğu ücretsiz yemek uygulamasını da ilk fırsatta hiçbir açıklama yapmadan geri çekti. MEB’e açılan davada; MEB’in hukuk müşaviri, “Zehirlenmeler olabilir, depolanması, planlanması bütçe, personel ister” minvalinde ifadeler kullanmıştı. Ancak bu bütçe ne MEB’in ne de başka bir Bakanlığın planına girdi. Hatta T24’ten Çiğdem Bala Teke’nin haberine göre, Sağlık Bakanlığı, 2019-2023 eylem planına başta Doğu ve Güneydoğu olmak üzere tüm Türkiye’de çocuklarda bodurluğun (kronik açlık) önlenmesi amacıyla “Çocukluk Çağında Obezitenin Engellenmesi” başlığı altında okul yemeğinin yaygınlaştırılmasını hedeflemişti. Sağlık Bakanlığı ise 2019-2023 eylem planında yer alan ve uygulamadığı okul yemeği programını 2024-2028 yılları için hazırladığı plana bile dahil etmedi. Çocukların açlığına önlem alınmaması çocukların gelişememesi, eğitim hakkından faydalanamaması, sağlıklarının garanti altına alınmaması, çocukların devlet tarafından korunmaması anlamına geliyor.
“Tasarruf” kelimesi ile hafifletilmeye, üzeri örtülmeye çalışılan şey halkın parasının halkın ihtiyaçlarına harcanmamasının ilanı. Kadınları şiddetten koruyacak mekanizmaların güçlendirilmemesi, çocukların açlığının önlenmemesi…
Yani OVP, Şimşek programı, bir öğün ücretsiz yemek mücadelesi gibi mücadele ve ısrar olmadıkça ne sağlık hakkımızı ne eğitim hakkımızı ne şiddetten korunma hakkımızı, hiçbir ihtiyacımızı kendiliğinden karşılamayacaklarının hatta kısmi iyileştirmelerin bile “tasarruf” bahanesi ile yapılmayacağının açık bir ifadesi.
Fotoğraf: Soldaki fotoğraf (DHA), sağdaki fotoğraf (Ekmek ve Gül)
İlgili haberler
OVP'nin kadın yüzü: Güvencesiz çalışma, derinleşen...
Türkiye'nin önümüzdeki üç yıla dair ekonomik hedeflerinin yer aldığı Orta Vadeli Programın kadınlara...
BEKEV’den okul yemeğinin Sağlık Bakanlığı Strateji...
BEKEV: 'Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve yerel yöne...
Sağlık Bakanı kulağının üstüne yatıyor
'Emine Erdoğan imzasıyla ilan edilen Okulumda Sağlıklı Besleniyorum programıyla tavsiye edilenler bi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.