Kadınlar, iktidarın çizdiği karanlık tablonun parçası olmayacak
'Şu çok açıktır; bugüne kadar kazanılan, korunan ne varsa mücadeleyle, örgütlenmeyle elde edilmiştir.'

Ülkemizde son aylarda gündem günlük, bazen de saatlik değişerek hızlı bir şekilde akıyor. Son haftaları bir hatırlarsak HDK operasyonları, tutuklamalar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploma tartışmaları, diplomanın tartışmalı bir idari işlemle iptal edilmesi ve hemen arkasından İmamoğlu ve gazetecilerin de dahil olduğu 87 kişinin 3 farklı soruşturmadan gözaltına alınması… Talimatla işlediğini her seferinde gösteren yargı sisteminden de şimdi hakka, hukuka uygun bir karar, farklı bir sonuç beklenmiyor.

Daha evvel ilan edilen 12. Kalkınma Planı, OVP, 2025 Bütçesi, tasarruf tedbirleri genelgeleri bugün yaşanacakların habercisiydi adeta. Böyle kapsamlı bir şekilde işçi ve emekçilerin emeğine, ekmeğine el koyma programlarının politik sonuçları da olacaktı. Grev yasakları, direnişe geçen işçilere uygulanan zor, emniyetinden valisine, müftüsüne kadar devlet görevlilerinin direnişlerde işçinin karşısında dizilmesi, müdahaleleri, Gaziantep’te BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen’in tutuklanması, gösteri ve yürüyüşlerin engellenemediği yerlerde il bazında konan gösteri ve yürüyüş yasakları… DEM Partiden seçilen belediye başkanlarına yönelik kayyımlar, tutuklamalar iktidarın adeta olağanı hale gelmişken şimdi CHP’li belediyelere sıra geldi.

Nitekim “turpun büyüğü” heybeden çıktı, halkın tercihlerine yönelik darbe olarak değerlendirilebilecek, İmamoğlu ve belediyenin her kademedeki yöneticilerine yönelik gözaltı ve tutuklamalar bunu gösterdi. Kayyımlarla halkın tercihlerini gasbedenler, seçimle alamadığı makamlara kayyımla çökenler; kamulaştırma, maden yasaları, 2B orman yasaları v.b. yasalarla halkın malına, kamunun kaynaklarına çökenler şimdi de belediye kaynaklarına, belediye yöneticilerinin mal varlıklarına çökme peşinde.

İMAMOĞLU’NU KREŞ AÇTI DİYE SUÇLAMAK TESADÜF DEĞİL

Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de sömürüye, soyguna, talana, yağmaya dayanan ekonominin yarattığı sorunlar ve sonuçlar kadınları daha ağır yaşam koşullarına mahkum ediyor. Örneğin, kamuda tasarruf tedbirleriyle yöneldikleri ilk adresler servisler ve kreşler oldu. Çocuk bakımı ağırlıklı olarak kadınların sorumluluğunda olduğu için bu kararların öncelikli etkilediği kesimler de kadınlar oldu. İmamoğlu için açılan soruşturmalarda kreş hizmetlerinin de yer alması tesadüf değil.

İstihdamda atılan adımlar, özellikle kadınlar, engelliler ve gençler için düşünülmüş İşgücü Uyum Programları tam bir emek sömürüsü çarkı olarak döndürülüyor. İlk dört haftasından sonra haftada üç gün uygulanan programın getirisi kadınlara ayda yaklaşık 10 bin lira. Kural yok, hak yok, hukuk yok, emeklilik hakkı ise hayal.

İktidarın; işçi sınıfı, emekçi halk kitleleri, kadınlar, gençler, çocuklar için ekonomik ve politik programlarıyla ve politikalarıyla çizmeye çalıştığı bu karanlık tablo şimdilik sürüyor. İşçi sınıfı kendisine dayatılan kölece çalışmaya, sefalet ücretiyle yaşama koşullarına itiraz ediyor. Son birkaç ayda Gaziantep dokuma ve tekstil işçilerinin direnişleri, Polonez, Green Transfo, Lezita, Temel Conta, Digel, TKIS Blinds işçilerinin grevleri ve direnişlerinde olduğu gibi işçiler grev ve direnişlerden geri durmuyor. Buralarda dikkat çeken ise kadın işçilerin en önde olması, kararlılıktan şaşmamasıydı.

Şimdi, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla birlikte ülkenin her yeri toplu gösteri alanına çevrildi. Kolluk güçlerinin kurduğu barikatlar yıkıldı, halk sokaklara döküldü; üniversitelerde, sokaklarda gençler eylemlerin adeta enerjisi oldular. Bu eylemlerde de dikkat çeken şey yasakların ve korku eşiklerinin kırılması olduğu gibi kadınların, özellikle genç kadınların en önde yer almasıydı. Aslında bu durum anlaşılmaz değil. Çünkü iktidarın tahkim etmeye çalıştığı faşist politikalara dayanan siyasal rejimin hedefinde haklarıyla, yaşam tarzlarıyla kadınlar vardı ve kadınlar kendilerine dayatılan bu karanlık tabloda yer almayacağını gösteriyor.

SOKAKLARIN BİR EKSİĞİ VAR

Halk, kadınlar, gençler sokakta ama hâlâ sokakların eksiği var. Sendikalar, işçi sınıfı meydanda görünür değil. Bugün yaşananlar sadece muhalif siyasetçilere yönelik değildir, soyut bir siyaset meselesi hiç değildir. Bugün iktidarın bu yönelimlerinin hedefinde doğrudan işçi sınıfı, emekçiler ve kadınlar; onların hakları ve kazanımları var. Bu nedenle bugün baskılara, gözaltılara, tutuklamalara, kayyuma karşı verilecek demokrasi mücadelesi iş, ekmek ve sendikal haklar mücadelesinden hiç bağımsız değildir. İktidarın saldırı politikalarına, baskılarına grevle verilecek cevap sınıfın kazanımlarını güçlendireceği gibi demokrasi mücadelesinin büyümesinin de demokrasiyi ve barışı kazanmanın da yolunu açacak.

Şimdi İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere toplu gösteri ve yürüyüşler valilikler eliyle yasaklandı. Bu yasaklar da sökmeyecek kuşkusuz. Şu çok açıktır; bugüne kadar kazanılan, korunan ne varsa mücadeleyle, örgütlenmeyle elde edilmiştir. Bir kurtarıcının, bir liderin gücü ya da insafıyla değil, bizzat işçi ve emekçilerin, halkın, kadınların mücadelesiyle ve birliğiyle elde edilmiştir. Bugün iktidarın girdiği yol olan faşizme geçit vermemenin yolu da birleşmekten, mücadele etmekten geçiyor. 

Fotoğraf: Evrensel