Kadın işçiler: Yan yana durursak sorunların üstesinden geliriz
Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube üyesi kadın işçiler, yaşadıkları şiddeti ve nasıl güçlendiklerini anlattı.

DİSK/Genel-İş İzmir 2 No’lu Şubenin örgütlü olduğu İZENERJİ şirketine bağlı birimlerde çalışan kadın işçiler yaşadıkları şiddet ve baskılara karşı mücadelenin önemine vurgu yaparken, şube mali saymanı ve kadın komisyonundan Zeynep Zarıçlar da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü dolayısıyla alanlarda olma çağrısı yaptı.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde kadınlar hakları için örgütlü mücadele çağrısı yaptı. Yaşamlarından ve haklarından vazgeçmeyeceklerini söyleyen kadınlar “Bizler yan yana durduğumuz sürece sorunların üstesinden geleceğiz” dedi.

‘17 YIL BOYUNCA ŞİDDET GÖRDÜM’

Genel-İş İzmir 2 No’lu Şube üyesi temizlik personeli Songül ile konuştuğumuzda öncelikle hikayesini dinliyoruz. 15 yaşında “görücü usulü” evlendirilen Songül evli kaldığı 17 yıl boyunca her gün şiddete uğradığını söyleyerek sözlerine başladı. Songül, “Kimseyle konuşmak istemiyordum, çok güvensizdim. Şiddet görüyorum ama sanki ben şiddet uyguluyormuşum gibi insanlardan utanıyordum, kaçıyordum. Her gün elim yüzüm mor. Burun kemiğim kırık, kafam, kaburgalarım… 17 yıl evli kaldım. 17 yıl boyunca da şiddet gördüm. Çocuklarım için sabretmiştim, ama en büyük destekçim onlar oldu ve evden çıkmamı sağladılar. Kendimi zor kurtardım diyebilirim” diye anlatıyor.


‘KIZIMLA ÜZERİMİZE KIYAFET DAHİ ALMADAN EVDEN ÇIKTIK’

Evden ailesinin yanından kaçsa tehditlerin sürdüğünü belirten Songül, “Silah ya da bıçak zoruyla beni geri götürdü, boş senetlere imzalar attırdı. Senetleri evden çıkarsam, onu bırakırsam avukata vereceğini, maaşıma haciz koyduracağını söylüyordu. O zamana kadar hep korktum. Ailemle tehdit ediyordu. Mecburen çektim derken bir yere kadar. Kızımla üzerimize kıyafet dahi almadan evden çıktık. Rahat bırakmadı ama sonra mahkemeye gidip şikayetçi oldum. Uzaklaştırma da aldı. Çocuklar da büyüdü… Şimdi yeni yeni rahat ediyorum” dedi.

‘SUSMAYARAK İYİ OLUYORUZ…’

“Herkesten yıllarca zarar gelecek sandım…” diyen Songül’ün uğradığı şiddetin bahanesi de kıskançlık… “Her gün bir bahane bulurdu. Ben çalışırdım o yatardı evde. Evde dayak, iş yerinde huzursuzluk… Maaşımı alırdım televizyonun üstüne koyardım 5 kuruş alamazdım içinden, o bana yol parası verirdi. Yıllarca maaşıma dokundurmadı. Şimdi kirada oturuyorum, rahatım…” dedi. Yalnız yaşamaya başladığında da, şiddet gördüğünde de çevreden hissettiği “Kim bilir ne yaptı?” bakışlarından çok üzüldüğünü belirten Songül, “Evime tamir yapmak için gelen arkadaşlarım olduğunda kapıyı açık bırakırdım, yanlış anlamamaları için. Ama insanlar gerçekleri görüyor elbette. Hem erkek şiddeti hem de toplumun bakış açısı yükleri ağırlaştırıyor. Susmayarak iyi oluyoruz. İlk başlarda yine de tedirgindim, dışarıda fatura işlerini bile halledemezdim. Çünkü kendini işe yaramaz görüyorsun, aşağılardı, özgüvenimi kaybettirmişti. Ama düzene girdi her şey, kendime güvenim geldi. Güleriz ama kimse yaşadıklarımı bilmez ki…” diye konuştu.

‘DAYANIŞMA İLE SESİMİZİ DUYURMALIYIZ’

Şiddete karşı kadınların susmaması gerektiğini söyleyen Songül, “Ben kızım sayesinde yalnız olmadığımı hissettim ama hem işçi olarak hem de kadın olarak iş yerlerinde, evde gördüğümüz şiddete karşı korkmamalıyız. Yıllarca korktum ama dayanışma ile seslerimizi duyurmalıyız. Biz kadınlar daima birbirimizin arkasında dururuz. Şimdi sokakta bir şiddet görsem koşarak gidiyorum, dayanamıyorum. Kendi yaşadıklarım aklıma geliyor. Ben yan komşuma bile gidemezdim. Ev hapsi gibi. Biz korktukça üzerimize geliyorlar. Bizler bireyiz ayakta dururuz” dedi. Son olarak AKP’nin kadınlara yönelik uyguladığı politikaları da eleştiren Songül, “Yaşadığımız sorunlar İstanbul Sözleşmesini tartışmaya açan zihniyetten de ayrı düşünülemez. Kadınları sindirmeye çalışıyorlar, evden dışarı çıkarmayarak çocuk doğur diyorlar. Oysa bizler güçlüyüz” dedi.

‘NEDEN HEP KADINLAR?’

Bir başka kadın işçiyle bir araya geliyoruz. İsmini vermek istemeyen yol süpürge işçisi kadın da çalışırken karşılaştığı zorlukları anlatarak başlıyor söze. “Her kadının başına çok şey geliyor. Benim ilk başladığım zamanlar çok zordu, Dedebaşı’nda başlamıştım. Orada karşılaştığım tacizle uzun zaman baş ettim. Küreği başına geçirsem hak eder. 70 yaşına gelen adamı ayrı mı dersin ne dersin… Sözsel olarak da çok tacizle karşılaşıyoruz” dedi.

Evde, iş yerinde, sokakta kadınların karşı karşıya kaldığı sorunlara üzüldüğünü ifade eden kadın işçi, “Ekmek için, emeğin için çalışıyorsun. Evlatların, eve ekmek götürmek için çalışıyorsun ama bu kadar mı zorluk çekmek zorundayız. Neden hep kadınlar? Herhangi bir yerde önce sorunları çeken biziz” diye konuştu.

Çalışma koşullarında da ilk zamanlar zorluklar yaşadığını ekleyen kadın işçi, “Dışarıda yağmurda, çamurda çalışmak zor. Bir yerimiz olsun da çok istedik. Hep bir sıkıntı çıktı. Çok söylendi konteyner yapacağız daha güvende olacaksınız diye. Kadınları sanayi bölgesinden çekip çarşı içine aldılar, rahatladık ama hep kafelerde oturmaya çalışıyoruz. Yağmur yağsa çay ocağına gidiyoruz, her gün orası da para… Hem bu sorunlar nedeniyle hem de keşke daha güvenle oturabileceğimiz bir yerimiz olsa...” dedi.

‘BU SORUNLARDAN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ İLE ÇIKARIZ’

“Sokaktaki tekinsiz hissetme halini zaten yaratan sistemin kendisi” diyerek sözlerini sürdüren işçi, örgütlülüğün ve kadın dayanışmasının önemine vurgu yaptı. Kadın işçi, “Çok şahit olduk, kadın şiddete uğruyor, şikayetçi oluyor. Ama devlet ne yapıyor, ifadesini alıyor geri gönderiyor. Yine erkek yapacağını yapıyor. Kadınlar ölüyor evlatlarının önünde, çok gördük... Bu ülkede kadınlar ölmeden bir şey yapılmalı. İlla ölmemiz mi lazım adaletin yerine gelmesi için? Ki öldükten sonra bile yerine gelmiyor…” dedi. Her şeye rağmen kadınların haklarını bilmesinin önemli olduğuna dikkat çeken kadın işçi, “Kadınların dayanışması, örgütlülüğü çok önemli. İş yaşamında nasıl ki sendikayı hissediyoruz, kadın dayanışmasını da hissederiz. Sorunlarımızı, taleplerimizi gür sesle dile getirmek için çabalamalıyız. Bu sorunlardan kadınların dayanışması, örgütlü mücadelesi ile çıkabiliriz” diye konuştu.

‘DAHA GÜR SESLE ALANDA OLMALIYIZ’

Genel İş 2 No’lu Şube mali saymanı ve Kadın Komisyonundan Zeynep Zarıçlar da kadına yönelik şiddeti meşru kılan zihniyeti eleştirdi. Zarıçlar, “Bu ülkede kadınlar tecavüze uğruyor, dövülüyor ve öldürülüyor. Bunun yanında hükümetin muhafakazarlık tutumuyla kadınları eve kapatma arzusu ve erkek egemen bir ülke inşa etmeye çalışmasıyla kadına şiddet hız kesmeden devam etmekte. Bu yılki 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü bence daha önemli. Hem kadına yönelik şiddeti hem de ev içi şiddeti önlemeyi hedefleyen, ana odağı kadınlar olmakla birlikte, aslında her yaştan, dili, dini, ırkı ve cinsel yönelimi ne olursa olsun ev içi şiddet mağduru herkesin korunması kapsamına alan İstanbul Sözleşmesinin kaldırılmasına yönelik hükümetin attığı adımlara karşı alanda, sokakta daha gür sesle var olmamız gerekmekte” diye konuştu.

Zarıçlar, Genel İş 2 No’lu Şube Kadın Komisyonu olarak, kadın düşmanlığına, çocuk istismarına, tacize, tecavüze, kadın-erkek eşitsizliğine, erkek-devlet şiddetine karşı 25 Kasım saat: 13.30’da Eski Sümerbank önünde yapacakları basın açıklamasına çağrı yaptı.


İlgili haberler
Aliağalı Kadınlar, 25 Kasım günü ses çıkarma eylem...

Aliağalı Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde saat 21.00’d...

İzmit’te 25 Kasım’ı konuştuğumuz kadınlar: ‘Şiddet...

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü yaklaşırken İzmit’te k...

Keçiören Kadın Platformu’ndan 25 Kasım Çağrısı ‘Mü...

Keçiören Kadın Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma G...