Bazen düşünüyorum da bir değil, belki de beş ülkenin yurttaşlarının yaşayabileceği şeyleri bizler bu topraklarda tek bir kalemde yaşıyoruz. Neler oldu bir hafta içinde diye baktığımda konuştuklarımızı, gündeme gelenleri hatırladığımda “yok artık” dediğim çok oluyor.
Gelin birlikte hatırlayalım. 301 maden işçisinin hayatını kaybettiği ülkenin en büyük iş cinayeti dosyasında Soma A.Ş. patronu tahliye edildi mesela. Ondan birkaç gün önce sekiz yıl önce Kozlu’da yaşanan iş cinayeti davasında sanıklara neredeyse hiçbir ceza verilmedi. CHP Genel Başkanı Ankara Çubuk’ta linç girişimine maruz kaldı, ölümle burun buruna gelen Kılıçdaroğlu’na bu saldırıyı yapanlar serbest bırakıldı, hatta kendilerine adeta kahraman muamelesi yapıldı. 10 Ekim 2015 günü Ankara’da gerçekleşmiş katliamın firari sanıklarının duruşmasına devam edildi, firari IŞİD’lilerin halen nasıl bir tehlike anlamına geldiği bir kez daha ortaya çıktı.
Sonra kadınlar ve çocuklar yine tecavüz ve istismara uğramaya devam etti. İstanbul’da metrobüste cinsel saldırıya uğrayan kadın, saldırganın yakalanmasını sağlarken, Küçükçekmece’de beş yaşında çocuğun maruz bırakıldığı istismar ülkenin her yerinde kadınları sokaklara döktü. Ahmet Kural yargılanıyordu hatırlarsınız, dava sonuçlandı ve mahkeme ceza verdi Kural’a. Ancak Kural küstahça konuşmalara, hatta Sıla’yı suçlayan imalara devam etti.
TIKLAYIN - Çocuk istismarına tepkiler büyüyor: İstismarı önle, Meclis göreve!
Gebze’de açlık grevindeki çocukları için açıklama yapmak isteyen anneler, polislerin insanlık dışı saldırısına maruz kaldı.
Sonra Çırağan Sarayında bir düğün yapıldı. Ülkede yoksulluk inanılmaz bir biçimde artarken, büyük bir safahat içerisinde yaşayanlar, kraliyet ailesi gibi davrandı resmen. Cumhurbaşkanının nikah şahitliği yaptığı düğünler nedense hep böyle, Demirörenlerin oğlunun düğünündeki büyük şaşaayı, iktidar sırtından kazanılan büyük servetin görgüsüzce yüzümüze vurulduğunu da hatırlamalıyız tam bu anda. Sahi cumhurbaşkanı neden hep bu düğünlerde nikah şahidi olur, şimdi aklıma geldi, neden bir kez bile olsa mahalle arasındaki düğün salonuna gelip, bizlerle kuru pasta yiyip, halay çekmez ki!!!
Kısa bir özet bu sadece. Çokça olay, örnek, konu sayabiliriz. Ama yaşadığımız günlerin özeti belki de bunlar işte. Bir yandan da günlük hayatı sürdürmeye çalışıyoruz, bu yaşadıklarımızla birlikte. O kısım da hiç kolay değil elbet, hatta her geçen gün daha da zorlaşıyor. Ekmek ve Gül’de iki gündür işçi kadınlar yaşadıklarını anlatıyor, okumadıysanız bakın mutlaka. Gıda sektöründe çalışan bir kadın şöyle diyor mesela; “Etiketlediğim ürünleri, peynirleri eve alamıyorum mesela, marketten daha ucuzunu, markasızını ya da işte indirimde o an ne varsa onu alıyorum. Ürettiğimiz bolluğun kırıntısı bile verilmiyor bize.” (Tamamı BURADA)
Kendi ürettiğimiz peyniri bile alamayanlarız biz işte. Konuşan her bir kadın çalışma koşullarının zorluğundan, geleceğe dair kaygılarından söz ederken, bir de kıdem tazminatımızı elimizden alırlarsa ne yaparız sorusunu soruyor. Patronlar bizlerin tüm yaşamımız boyunca geçinmemize yetecek parayı tek bir gecelik düğünde harcarken bizler için hayat böyle akıyor işte.
KİMSE ÇIRAĞAN’DA DÜĞÜN YAPANLARDAN BEKLEMİYOR FEDAKARLIĞI
Giderek artan eşitsizlik ve ağırlaşan yoksulluk bizi bir cendereye sıkıştırıyor. Umutsuzluk yayılmak istenen ve elimizdeki en kötü koşullardaki işe sarılın ve şikayet etmeyin hiçbir şeyden diyorlar.Daha da fenası Türkiye ittifakı diyenler var şimdi. 82 milyonun ittifakından söz ediliyor. Sanki 82 milyonun tamamı için aynı koşullar varmış gibi davranılıyor hiç utanılmadan.
Bunun devamı ülkenin bekası için, geçirdiğimiz zor günlerde fedakarlık istemek olarak gelecek. Her konuda fedakarlık yapması beklenecek işçilerden, emekçilerden. Gerekirse çocuğunun askerde ölmesinden, işsizliğe, çocuklarının eğitimsizliğe mahkum olmasından, taciz, tecavüzlere kadar her konuda fedakarlık ama.
Birileri siyasal iktidardan gelen, akan ihalelerle zenginliğine zenginlik katarken, ülke halkının çoğunluğuna yine açlık ve yoksulluk düşecek işte. Fedakarlık asla Çırağan Sarayında düğün yapanların yapacağı bir şey değil çünkü.
BİRLİKTEYİZ DEME ZAMANI
Haftaya 1 Mayıs. İşçi ve emekçilere hayatı dar edenlere “o kadar kolay değil o işler” diyeceğimiz gün. Seçim sonuçları ile iktidara verdiğimiz mesajı şimdi bir de 1 Mayıs meydanında göstermenin zamanı. Yoksulluğa, eşitsizliğe, adaletsizliğe, şiddete, barış ve demokrasinin yok edilmek istenmesine karşı 31 Mart günü bir söz söylemiştik ya, hani hâlâ sindiremiyor iktidar, şimdi o sözü kadın, erkek işçi sınıfının söyleyeceği gün geliyor.1 Mayıs günü bırakın ne işiniz, gücünüz varsa, çocukları ayarlayın yanınıza almayacaksanız, konuya komşuya haber edin onlar da gelsin, işyerinden kızlarla şimdiden sözleşin. Hangi şehirde yaşıyorsanız yaşayın vardır mutlaka 1 Mayıs buluşması. Umutla, gülen yüzlerimizle, her şeye inat, birlikteyiz işte demenin zamanı çünkü ve 1 Mayıs meydanları bunun söyleneceği en güzel yer.
İlgili haberler
Metrobüste cinsel saldırı: Ben susmayacağım, sen u...
İstanbul'da bir kadın, metrobüste Fatih Özdemir'in cinsel saldırısına uğradı. Saldırgana tepki göste...
DOSYA| İşçi kadınlar anlatıyor: Nasıl çalışıyoruz,...
Farklı kentlerden kadınların anlatımları, işkollarına ilişkin veriler, araştırmalardan notlar, rapor...
Çocuk istismarına tepkiler büyüyor: İstismarı önle...
İstanbul’da 5 yaşındaki çocuğa istismarın ardından başlayan tepkiler sürüyor. Eylemlerde kadınlar, i...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.