Gelemediyseniz eğer gözünüz, kulağınız Ankara’da olsun
Ankara katliamı davasında üç yıldır süren adalet mücadelesi bitirilmek isteniyor, sadece sanıklara verilecek eksik bir ceza ile dava kamuoyunun gündeminden uzaklaştırılmak isteniyor...

Adalet denen şey son zamanlarda ne çok tekrarlanır oldu değil mi? En çok onu mu arıyoruz acaba son zamanlarda? Sahi ne ki bu adalet dediğimiz şey? Neden bu kadar gerekli ki? Ya da başka açıdan soralım, neden bu kadar ihtiyaç duyuyoruz adalete özellikle de son zamanlarda?

Soma’da ölen maden işçisinin annesi, işten çıkarılmış Flormar işçisi, kardeşi öldürülmüş Şule Çet’in abisi, Gezi’de hayatını kaybetmiş çocukların kardeşleri, güvenlik soruşturması gerekçesi ile kadro hakkı elinden alınmış taşeron işçisi, KHK’larla ihraç edilmiş emekçiler, IŞİD katliamlarında hayatlarını kaybetmiş yüzlerce insanın aileleri, neredeyse herkes “adalet” diye haykırıyor hep bir ağızdan.

"Millet" böyle adalet ararken, devlet dilinde "yargı bağımsızdır, adalet bizim güvencemi altındadır" lafları adeta bir sakız gibi... Her olayda uzuyor, uzuyor... 

ABD’li rahiple ilgili tartışmaları mutlaka duymuşsunuzdur, okumuşsunuzdur. Trump’ın bir açıklaması ile henüz duruşması yeni yapılmış ve tutukluluk durumu devam kararı verilmiş olan rahip hemen cezaevinden çıkarılıp ev hapsine alındı. Ancak tartışma bununla da bitmedi, ABD tamamen özgür olması gerektiğinden söz ediyor. Ülkeyi yönetenler ise yargı bağımsızlığı gibi sözler ederek, “Kimse bize talimat veremez” demeyi sürdürüyorlar o kısım işte çok ilginç! Alman gazeteci Deniz Yücel’in nasıl tahliye edildiğini de hatırlayalım bu arada... 

Artık komik değil, trajik geliyor hepimize “Yargı bağımsızdır, kimse talimat veremez” demeleri... Yargıyı bir tehdit unsuru olarak açıkça kullanıp, talimatla iş yaptırıp, sonra da yargı bağımsız demek hakikaten trajediden başka bir şey değil.

Düşünün bir, siyasal iktidar hangi konu, hangi kişi hakkında konuşsa, bir şeyler söylese ertesi gün o konuyla ilgili gözaltılar oluyor bu ülkede. Türk Tabipleri Birliği’nin Afrin Operasyonu açıklamasını Cumhurbaşkanının eleştirmesinin hemen arkasından birliğin bütün yöneticileri gözaltına alınmıştı. Bir FETÖ davasında tahliye kararı veren mahkeme heyeti Cumhurbaşkanın bu kararı eleştirmesinin hemen ardından aynı gece görevden alınmış ve tahliye kararı verilen kişilerin tamamı yeniden gözaltına alınarak tutuklanmıştı. Anayasa Mahkemesi’nin tahliye kararlarının siyasal iktidarın eleştirileri yüzünden yerel mahkemeler tarafından uygulanmadığı bir ülkede yaşıyoruz biz.

İşte bu yüzden adalet haykırışları bu kadar yoğun. O kadar çok adaletsizliğin olduğu, keyfiliğin kural haline geldiği bir ülke ki burası... Ancak sorun sadece bu da değil, haksızlığa yargıda da çözüm bulamayacağını biliyor insanlar. Bu da doğal olarak korkunç bir kısır döngü yaratıyor. Haksızlığa uğrayabilirsin, başına her türlü iş gelebilir ama buna bir çözüm bulamazsın!

Adalet önemli bir duygu, başınıza gelen çok küçük bile olsa kötü bir olayı düşünün, ilk aklınıza gelen nedir? “Bunun hesabını soracağım, adalet yerini bulacak” değil mi? Evet gerçekten de bu. Adalet bir hesaplaşma, bu hesaplaşma olmadan kendinizi iyi hissedemiyorsunuz, o sürekli duyduğunuz haksızlığa uğramış olma duygusu asla geçmiyor. Başınıza gelen olumsuzluğun sebebini ve size bunu yapanın kim olduğunu öğrenmek istiyorsunuz, sonra da onun gerekli cezayı almasını.
Ancak böyle gönlü ferahlıyor insanın, önüne bakmayı bir nebze de olsa ondan sonra başarabiliyor belki de. Belki hesabı kapatarak yola devam edebiliyor insan. Yola devam edebilmek için de buna ihtiyacı var.

Peki yaşadığınız haksızlık çok ağır bir şey olsa. Mesela birileri oğlunuzu ya da kızını öldürmüş olsa, ya da çok ağır yaralanmasına neden olmuş olsa. Eşiniz bir sabah barış mitingine gitmek için evden çıksa, "Akşam gelirken ne getireyim" diye sormuş olsa merdivenlerden inerken, ama akşam geri gelmese, bir daha hiç geri gelmese… Bütün bu ölümler ve yaralanmalar aynı anda olsa sonra, 10 Ekim 2015 günü Ankara Garı’ndaki barış mitingine katılmak için gelenlerin arasında patlasa ve bu katliamın davasını her türlü zorluğa, baskı ve zulme rağmen sürdürmüş olsanız.

Adalet diye haykırırdınız değil mi? Gerçek bir adalet isterdiniz, aklınızda hiçbir soru işareti bırakmayacak bir mahkeme kararı olurdu sizi iyi hissettirecek tek şey. Bütün sorumluların hiçbir koruma zırhı olmadan yargılandığı görmek isterdiniz kesinlikle, mahkemenin, “görevi ne olursa olsun bütün sorumluları yargılayacağım” tabii ki demesini ve böyle davrandığını görmek içini bir nebze soğuturdu.

Ya bunların tek bir tanesi bile olmasaydı. İki yıldır takip ettiğiniz davada her türlü delile ve belgeye rağmen ısrarla tek bir devlet yetkilisi bile yargılanmasa ne hissederdiniz, gözünüzün içine bakıla bakıla adalet yerle bir edilse….

10 Ekim 2015 günü gerçekleştirilen Ankara katliamından söz ediyorum. Bu ülkenin en büyük katliamından, tam 103 kişinin hayatını kaybettiği, yüzlerce insanın yaralandığı, on binlerce kişinin tanıklık ettiği katliamdan.

Yaklaşık üç yıldır süren adalet mücadelesi bir yanıyla bitirilmek isteniyor, sadece sanıklara verilecek eksik bir ceza ile dava kamuoyunun gündeminden uzaklaştırılmak isteniyor. Bu satırları okuduğunuzda duruşma yapılıyor olacak. Bahsettiğim biçimde sonuçlandırılmak üzere olunacak belki de.

Lütfen Ankara’dan gelen bu “adalet” çığlığını duyun, gelememişseniz eğer, gözünüz, kulağınız burada olsun. Devletin sorumlu olduğu bir katliamda "devleti karıştırmayın bu işe" deniyor ve bu emin olun hepimizin sorunu... Çünkü hepimize "Bu ülkede her an her yerde hepimizin başına böylesi bir katliam gelebilir ve bu topraklarda adalet böyle işliyor" demeye çalışıyorlar.

Ama adalet bu değil işte…




İlgili haberler
10 Ekim'i kadınlar anlatıyor

10 Ekim Ankara Katliamında eşlerini, çocuklarını, yakınlarını kaybeden kadınlar anlatıyor. Acımız hâ...

Ankara Katliamı Davasında karar verilecek: Devleti...

103 kişi yaşamını yitirdiği Ankara Katliamı davasının 10. duruşmaları 31 Temmuz’da başlıyor. Kararın...

GÜNÜN ÇAĞRISI: Ankara Katliamının tüm sorumluları...

Kararın açıklanması beklenen 10 Ekim Ankara Katliamı Davası için ‘Bize güç verin’ çağrısı yapan anne...