DÜŞMAN DEĞİL KOMŞUYUZ: Newroz barış ve özgürlük olsun!
Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikasının da, ekonomik kriz ve krizin etkilerinin de en çok canını yaktığı kesim emekçi Kürt kadınları, çünkü burada yoksulluk katmerli olarak karşımıza çıkıyor.

Newroz, tarihsel olarak neredeyse tamamı tarımla geçimini sağlayan Asya ve Ortadoğu toplumları için baharın başlangıcı, doğanın uyanışı olarak kutladıkları şenlikli bir bayram. Yeni bir döngünün başlangıcı diye görülerek, toprak bereketlensin, evler şenlensin, geçim dert olmasın arzusuyla yüzyıllardır sürüp giden bir gelenek bir bakıma da. Bir de Kürtler için bilinen efsanevi anlatısıyla zalim Dehaq’a karşı direnen mazlum Kawa’nın zafer hikâyesi…

Bugüne gelinceyse, Newroz’un tüm bunlarla beraber Kürt halkı için barış ve özgürlük bayramı anlamını da kazanmış durumda olduğu çok açık. Bizler için barış ve özgürlük, ayrı ayrı iki büyük ve görkemli ifade haline geldi. Çünkü Türkiye’de barış da özgürlük de (çoğunlukla ifade ve örgütlenme özgürlüğü anlamında kullanacağız), hem can suyu gibi önemli hem de artık dişimizle tırnağımızla mücadele etmezsek kazanamayacağımız şeyler durumunda.

Kürt sorunundaki çözümsüzlük ısrarı ve bununla bağlantılı olarak savaş taraftarı dış politika, bizleri her geçen gün barış ortamından daha fazla uzaklaştırır hale getirdi. Cezaevlerinde 250 binden fazla insan var ve ne yazık ki cezaevi olgusu artık ceza politikasının ötesinde, muhalifleri baskı altına almanın bir aracı haline gelmiş durumda. Öyle ki 10 bine yakın Kürt siyasetçi cezaevlerinde. Dahası barış ve demokrasi sorunu iktidar tarafından öylesi bir çıkmaza sokuldu ki, aylardır cezaevlerinde açlık grevleri sürüyor. Açlık grevine ilk giren HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven de tam olarak barış, çözüm ve demokrasi talepleriyle kendini ifade ediyor.

Kısaca bir göz atınca bile savaş, ekonomik kriz, yoksulluk, demokrasi sorunu, Kürt sorunu diye tek seferde sayabileceğimiz kadar çok sorunumuz var. Bu sorunlar elbette ki bu topraklarda yaşayan emekçilerin ortak sorunları. Ancak bunların en çok Kürt kadınların canını yaktığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kürt sorunundaki çözümsüzlük politikasının da, ekonomik kriz ve krizin etkilerinin de en çok canını yaktığı kesim emekçi Kürt kadınları, çünkü burada yoksulluk katmerli olarak karşımıza çıkıyor.

Bu yıl da Newroz yaklaşırken barış ve özgürlük en çok duyacağımız iki talep, Kürt kadınlar da bu talebi en çok duyacağımız kesim olacak şüphesiz. Ama barışı ve özgürlüğü yalnızca Kürt kadınların mücadelesiyle kazanamayacağımız aşikâr!

Herkesin kendi penceresinden sokağın karşısını gördüğü ve o pencerenin dışına çıkmanın sakıncalıymış gibi anlatıldığı bir zamanda biliyoruz ki komşumuzun elini tutmak daha anlamlıdır. Yan yana yaşadığımız, birbirimizin ekmeğini yediğimiz suyunu içtiğimiz, yoksulluk günlerinin çilesini birlikte çektiğimiz komşumuzun aslında ‘hain’ olmadığını en iyi biz biliriz!

Her yıl kadınların Newroz alanlarına akışının bir anlamı olmuştu. En yakıcı sorunlara karşı talepler alanları doldurmuştu ve bu taleplerin en kararlı savunucuları hep kadınlar olmuştu. Çünkü o en yakıcı sorunlar en çok da kadınların canını yakıyordu. Savaşın acısını, yokluğun yoksulluğun ceremesini, savaş siyaseti güçlendirildikçe artan şiddetin sıkıntısını en çok kadınlar çekiyordu. Bu yüzden bu Newroz’da da alanları en çok kadınların dolduracağını; “Düşman değil komşuyuz, ölümden değil yaşamdan yanayız” diyeceğini biliyoruz.

Bu yıl da Newroz barış ve özgürlük olsun, halklara kutlu olsun!

İlgili haberler
GÜNÜN BELLEĞİ: Barışın inşacısı kadınlar savaşın y...

Barış en çok kadınların dilindedir. Bu topraklarda da sınırların ardında da... Sırbistan, Kosova, Sr...

Kadınların barış mücadelesi

Sırbistan’daki Siyahlı Kadınlar, Kosovalı kadınların Sırp erkekler tarafından tecavüze uğramasına, k...

GÜNÜN ŞARKISI: Newroz

Baharın sarısı, yeşili, kırmızısı, moru; doğanın uyanışı ve umut sarsın dünyayı...