Geçtiğimiz birkaç gündür İstanbul Erkek Lisesinde yaşananlar üzerine birçok tartışma dönüyor. Olayı baştan anlatmaya gerek yok belki ama tepkilerin giderek çeşitlendiğini görüyoruz. Bir yanda Türkiye’nin en köklü okullarından birinde gerçekleşen sistematik taciz ve şiddete haklı olarak tepki gösterenler varken, diğer yanda öğrencilerin kendi aralarında bu şiddetin “cezasını” yine şiddetle vermesini tartışmanın merkezine alanlar var.
Tüm bu tablo ister istemez bazı soruları gündeme getiriyor: Liseli genç kadınlara dönük sistematik tacizin ve tehditlerin öğrenciler arasında bu kadar bilinir hale gelmiş olmasına rağmen okul yönetiminin nasıl haberi olmaz?
Bu tacizler bu noktaya gelmeden önce neden engellenmedi?
Bu sorular çoğaltılabilir. Ancak biz bu soruları sormadığımız, tartışmadığımız ve çözüm adına adım atmadığımız sürece birtakım akbabalar devreye giriyor; hem liseli genç kadınları hem de tüm kadınları, dahası karma eğitimi hedef almaya başlıyor.
7 Aralık 2025’te Yeni Akit’te yayımlanan Ali Karahasanoğlu’nun köşe yazısı bunun çarpıcı bir örneği. Karahasanoğlu, yaşanan tacizi ve kurumların sorumluluğunu tamamen es geçip mevzuyu doğrudan “karma eğitime” bağlıyor. Sanki yaşananlar, genç kadınların tüm ülkede ve dolayısıyla eğitim kurumlarında maruz bırakıldıkları eşitsizlikten, şiddetten ve kendilerini koruması gereken kurumlar tarafından yalnızlaştırılmalarından kaynaklanmıyormuş gibi; mesele kız ve erkek öğrencilerin aynı okulda bulunmasıymış gibi aktarıyor. Üstelik liseli genç kadınları ve ailelerini hedef alıyor.
2018’de Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı yönetmelik değişikliğiyle Anadolu liseleri ile mesleki ve teknik eğitim kurumlarında karma eğitim şartı kaldırılmıştı. O dönem birçok kadın ve meslek örgütü, bu adımın tarikat ve cemaatlerin talepleri doğrultusunda atıldığını ve karma eğitimin aşamalı bir biçimde ortadan kaldırılmaya çalışıldığını söylemişti. Bu tespitleri doğrular biçimde süreç boyunca iktidar cephesinden benzer müdahaleler devam etti: 2020’de kadın üniversiteleri gündeme getirildi; 2023’te dönemin Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in ilk icraatı “Aileler karma eğitim istemiyor” iddiasıyla kız okullarının kurulabileceğini söyleyip karma eğitimi hedef almak olmuştu. Yani Karahasanoğlu’nun bugünkü yazdıkları, kişisel bir görüşten ibaret değil; iktidarın uzun süredir adım adım uygulamaya çalıştığı politikanın bir parçası. Bir lisede kız öğrencilerin uğradığı sistematik tacizi, bu tacizi mümkün kılan eşitsizliği derinleştirecek bir politikanın malzemesi haline getirmesinin tesadüf olmadığı açık.
İktidar ve çevresi, özellikle “aile yılı”yla birlikte kadınların toplumsal konumunu geriletmeye dönük çok yönlü bir saldırı yürütüyor; çalışma hakkından sağlık hizmetine erişimine, eğitim hakkından medeni haklarına ve en temel yaşam hakkına kadar birçok kazanım hedef alınmış durumda. Karma eğitime ilişkin yürütülen kara propaganda da bu saldırıların bir parçası.
Eğitim sistemi bir yandan sermayenin ihtiyaçlarına göre yeniden dizayn edilirken -mesleki eğitimin ortaokula kadar düşürülmeye çalışılması, MESEM projesi ve 4+4+2 sistemini hatırlayın- bir yandan da iktidarın ideolojik olarak kendisini yeniden üretebilmesinin yolları eğitimi dönüştürmekte bulunuyor.
Karma eğitim, çocuklarla ya da eğitim alanında çalışan birçok uzmanın da üzerinde durduğu gibi kız ve erkek öğrencilerin eşit ve nitelikli bir eğitime erişebilmesinin temel taşlarından biri. Öğrencilerin cinsiyet eşitliğini öğrenebilecekleri, cinsiyetler arası bir kutuplaşmanın önüne geçilerek uyumlu bir biçimde gelişebilecekleri bir alanı da yaratıyor karma eğitim. Toplumsal hayatta cinsiyetlerin eşit bir biçimde var olabilmesinin temellerinden biri olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
İktidarın tutumu ise, cinsiyetler arası eşitliği sağlamanın çok çok uzağında. Toplumsal hayatın her alanında kadına yönelik şiddet faillerinin cezasızlıkla ödüllendirildiği, şiddete uğradığı için adalet aramaya geldikleri mahkemelerde dahi kadınların suçlandığı, kadınları koruyan sözleşmelerin, kanunların önce fiilen ardından resmi bir biçimde ortadan kaldırılmaya çalışıldığı bir dönemde yalnızca bir lisede yaşanmıyor şiddet; iktidarın fıtrat söylemiyle, eşitsizliği güçlendiren tutumuyla ve bunların devletin yasama, yürütme ve yargı organlarının iliklerine kadar işlemesiyle hayatın dört bir alanında yaşanıyor. O yüzden liseli kadınlar yaşadıkları şiddeti, okul yönetimleriyle paylaşmıyor çünkü dönüp dolaşıp onların suçlu ilan edileceklerini düşünüyorlar. Şiddeti önlemesi gerekenler şiddetin üzerini örtüp görünmez kılmaya çabalıyor. O yüzden şiddet sistematikleşiyor. Tüm bunlara çanak tutanlar ve yancıları da utanıp sıkılmadan gençleri de kadınları da daha da yalnız bırakacak, daha da eşitsiz ve korunmasız bir duruma sürükleyecek uygulamaları yeniden gündem ediyor.
Fotoğraf: Md wizzard/Wikimedia Commons
İlgili haberler
İstanbul Erkek Lisesi Öğrencileri kadın cinayetlerine karşı yürüdü
İstanbul Erkek Lisesi Öğrencileri, kadın cinayetlerine tepki göstermek için Çağaloğlu'nda bulunan İstanbul Erkek Lisesi önünden Çemberlitaş'a yürüdü.
Halil İnalcık Kız KYK Yurdunda taciz protestosuna polis barikatı
Halil İnalcık Kız KYK Yurdunda kendini personel olarak tanıtan bir erkeğin dün gece yurda girerek hırsızlık yapması ve öğrencileri taciz etmesi üzerine kadınlar bu akşam protesto düzenledi.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
























