Bunun adı şiddet: Yutmuyoruz
Medyanın ‘erkekler kadınlara vurabilir, bu sevgiden kaynaklıdır, olağan görülmesi gerekir’ mesajlarına da; kadınların canını alan, hayatını zindana çeviren şiddetin aklanmasına da izin vermeyeceğiz.

Önümüzdeki hafta 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü. Dünyanın neredeyse tamamında bilinen, çeşitli etkinlikler düzenlenen, şiddete karşı mücadele vurgusunun öne çıktığı, en önemlisi de devletlere kadına yönelik şiddete karşı önlemler alması gerektiğinin hatırlatıldığı gün.

O yüzden kadına yönelik şiddeti konuşmaya devam etmeliyiz. Şiddetin kadınların hayatından tamamen çıkacağı güne kadar da sürecek bu konuşma hali.

Tabii bu mesele kadın dayanışmasının vücut bulmuş halidir. Kadın dayanışması bu ülkede şiddetin münferit olmadığı gösterdi. Örgütlü mücadele, kadın hareketinin çıkardığı ses, devletin şiddete karşı yasalar çıkarmasına neden oldu. Şiddet yok denilemiyorsa bugün bundandır, başka bir şeyden değil.

ŞİDDETE ZEMİN HAZIRLAYAN MEDYA
Medyanın kadınlarla sınavı iyi değil. Yıllarca kadın cinayetlerini aşk cinnetleri olarak veren, kadının uğradığı şiddetin nedeni olarak gösteren haberler yapmaktan hiç vazgeçmediler. Erkek egemenliğinin bütün topluma sirayeti konusunda çok etkili oldukları kesin.

Ana akım medyadan söz ediyorum elbette. Gerçi artık ana akım falan da kalmadı, yandaş demek daha geçerli bir tanımlama halinde. Medyanın hiçbir dönem olmadığı kadar siyasal iktidara bağlı olduğu tartışmasız yaşadığımız zaman diliminde.

Doğal olarak bu durum muhafazakar politikalarla uyum halinde bir yayın çizgisini getiriyor. Zaten sicili bozuk medyanın ayarları iyice kaydı özetle.

Yakın dönemdeki kadına şiddet meselesini ele alış da bunun kanlı canlı örneği oldu. Ahmet Kural’ın hemen olayın öğrenildiği gün ana haber bültenlerinde videoları yayınlandı. Sonra savcılığa verdiği ifade ayrıntılarıyla yayınlandı. Şiddetin aslında başka bir adam işin içinde olduğu için gerçekleştiği konusunda kar suyu kaçırıldı herkesin kulağına. Ertuğrul Özkök, Kural’ın menajeri ile onun nasıl iyi bir adam olduğuna bol bol vurgu yapan bir röportaj yaptı. Bunlar ilk etapta aklıma gelenler, daha da vardır mutlaka.

Ama Haber Türk’ün kadına yönelik şiddetin konuşulacağı programa Tuğba Ekinci denen kişiyi çağırması ayrıca konuşulmayı hak ediyor. Sadece reyting kaygısı ile açıklanabilecek bir durum değil bu bana kalırsa. Bir kadının ağzından erkek şiddetinin meşrulaştırılmak istenmesi gibi daha çok. İlişkilerde erkeklerin kadınlara vurabileceğini, bunu sevgiden kaynaklı olduğunu, yani olağan görülmesi gerektiğini söylemesini istediler galiba.

Bunu bir kadının demesi başka bir şey çünkü. “Bu meseleyi her kadın bu kadar abartmıyor işte, büyütecek bir şey yok işin özünde, zaten Türk erkeği biraz serttir” denilmesine zemin hazırlayan medyaya gerçekten helal olsun.

BU ŞİDDET KADINLARIN CANINI ALIYOR
Hem şiddeti olağanlaştırmak, hem de “kadınların da hepsi aynı düşünmüyor” duygusu yaratmaya çalışarak dayanışmayı kırmaya çalışmak gibi iki mesele var ki durum her ikisi açısından da felaket. Kadına yönelik şiddet hiçbir biçimde olağanlaştırılamaz. Buna dair sözlerin bir tartışma programında konuklardan biri tarafından sarf edilmesi sadece bu anlama gelir. Tatlı sert ilişki falan yoktur, bunun adı şiddettir ve bu şiddet her gün kadınların canını alıyor.

Öte yandan Ceza Kanunu anlamında da insanlığın bütün değerleri açısından bir suçtan söz ediyoruz. Suçun övülmesi anlamına gelen bu beyanatlar, bir diğer yandan erkekleri şiddet konusunda elbette cesaretlendirecektir, ki bu da kadınların daha çok zarar görmesi anlamına gelecektir.

Diğer mesele de bunu bir kadının söylemesi. Kadınlar da hem fikir değil bu konuda algısı yaratılmak istenmesi. Söz konusu olan hayatın bu kadar içinde olan bir sorun olunca alışmak, kabullenmek çok olası. Nitekim kadınların çoğunluğu sessiz kalmayı seçiyor, konuşamıyor, ilan edemiyor.

Kadın dayanışması burada büyük önem kazanıyor, kadınlar birbirine güç veriyor, yanında birilerinin olması en büyük dayanak oluyor çoğu zaman. Bunu kırmaya çalışmak kadınların ayakta kalmasına ilişkin en büyük güçlerden birini yok etmeye çalışmak demek.

İZİN VERMEYECEĞİZ
Tuğba Ekinci’nin dedikleri toplam bunlara denk düşüyor işte. Kendisi bunların hepsini planlayıp mı çıkmıştır o televizyon kanalına bilemeyiz. Gündem olmak, adının duyulması vs. gibi fikirleri olması muhtemel. Ama onu oraya çağıran erkek egemen akılın niyeti toplam saydıklarımızdan başka bir şey değil.

Ekinci her ne derse desin, bir kadın ve yarın kendisine yönelecek bir şiddetin ortasında bulabilir kendisini. Belki yaşadıklarının şiddet olduğunun farkına henüz varmamış olması da olası. Sert erkekleri sevdiğini söyleyen nice kadınlar var bu ülkede.

Kadınların canını alan, hayatını zindana çeviren şiddetin medya yoluyla aklanmasına da izin vermeyeceğiz elbet. Erkek egemen medya ile çok uğraştık, bundan sonra da uğraşmaya devam edeceğiz. O yüzden derdimiz Tuğba Ekinci’den önce onu oraya çıkartanlarla.

O yüzden Tuğba Ekinci de söylenen başka saçmalıklardan kadın dayanışmasından ve şiddetle mücadeleden bizi alıkoyamayacak. Ucuz numaralar bunlar, kadınların yutmadığını söylemeye gerek yok belki ama yine de hatırlatalım.

Yutmuyoruz valla…

İlgili haberler
Suçluyu savcı, savcıyı medya korudu

Babası tarafından öldürülen Yiğitcan T.’nin annesi çocuğunun göz göre göre öldüğünü, polisin ve savc...

Haberin öznesi ‘kadının’ medyadaki yeri: Anne, eş,...

Medyada kadınlar özne olarak değil, toplumsal cinsiyet rolleriyle yer bulabiliyor. Haberlerde kadınl...

Medyanın yeri, erkeğin yanı

Bir kadın bir erkek tarafından tacize uğruyor, fakat bizim gördüğümüz tek şey olayın içindeki erkekl...

#SeninleyizSıla peki nasıl?

Hepimizi güçlendirdiğin, yüreklenmemize neden olduğun, sustuklarımızı, sessiz kaldıklarımızı hatırla...

Erkekler… Erkeklik

Cinsel saldırı faili olan Arda Turan ‘Sıla’nın yanındayım’ dedi. Mustafa Ceceli dayanışma mesajı gön...

25 KASIM’A DOĞRU: Şiddete karşı haklarımızı ve eme...

Krizin etkisiyle haklarımıza saldırılar ve kadına yönelik şiddetteki artış tesadüf değil. 25 Kasım’d...