Bu kaderi biz yazmadık, biz bozacağız!
'Biz fabrikada zaten her gün böyle bir keyfiliğin içinde yaşıyoruz. Biz de biliyoruz ki burada haklı olmak yetmez, güçlü olmak gerekir' İşte mesele tam da bu!

Adaletin terazisi şaşınca, her şeyin bir imzayla, bir kararla yerle bir olabileceğini gördük. Ekrem İmamoğlu’na yapılan hukuksuzluk, tek bir adamın iradesiyle milyonların iradesinin yok sayılmasıydı. Ama bizler için bu yeni değil. Bu ülkede çalışanın, üretenin, emeğiyle ayakta durmaya çalışan herkesin hayatı bir kişinin imzasına, iki dudağı arasına sıkışmış durumda. Bugün İmamoğlu’na yapılan, aslında bize verilen bir mesaj: “Ne yaparsanız yapın, kaderiniz bizim elimizde.” Ama biz bu kaderi kabul etmiyoruz!

BİZİ BU KIYIYA KİM ATTI?

“Okuyun, kendinizi geliştirin, geleceğinizi garantiye alın” dediler. Ama mezun olduğumuzda gördük ki bu ülkede genç olmanın, hele bir de kadın olmanın hiçbir garantisi yok. Bugün üniversite bitiren binlerce genç, işsizliğe mahkum. İş bulanların çoğu güvencesiz, asgari ücrete çalıştırılıyor. Bir arkadaşım geçen gün kahve içerken söyledi: “Bütün hayatımız sınavlarla geçti, mezun olduk ama iş yok. Olan işler de ya torpille dolu ya da açlık sınırında maaş veriyorlar.”

Kadınsan iş bulmak bile ayrı bir mücadele. Mülakatta yeteneklerin değil, hayatın sorgulanıyor. “Evlilik düşünüyor musun?”, “Çocuk yapar mısın?” gibi sorulara maruz kalıyoruz. Sanki işe değil, hayatımızı patronlara ipotek etmeye başvuruyoruz. Erkeklerle aynı işi yapıyoruz ama daha düşük maaş alıyoruz. İş yerinde itiraz ettiğimizde, “Yerine alacak çok kişi var” sözleriyle susturuluyoruz. Çalıştığımız yerde tacize uğradığımızda, “Üstüne çok gitme, işinden olursun” diye uyarılıyoruz.

Daha da kötüsü, iş bulsan bile bitmiyor. Erkeksen “Sen gençsin, her şeyi kabul etmek zorundasın” deniyor. Kadınsan “Aman idare et, fazla göze batma” deniyor. İş yerlerinde hakkını aramak suç sayılıyor. Geçinemiyoruz dediğimizde, “Beğenmiyorsanız gidin” cevabını alıyoruz. Peki nereye gidelim? Bu ülkeyi kimler yaşanmaz hale getirdi?

Patronlar, siyasetçiler, sermaye sahipleri için her şey yolunda. Saraylarda, holdinglerde, korunaklı sitelerde yaşayanlar, bizden “sabretmemizi” istiyor. Ama biz sabrederken onlar servetlerine servet katıyor. Bir gecede vergiler artıyor, ekmeğin fiyatı yükseliyor, kiralar uçuyor. Bir imzayla İstanbul Sözleşmesi kaldırılıyor. Bir kararnameyle üniversitelerin başına kayyım rektörler atanıyor. Yıllarca dirsek çürüten bir genç “boş beleş” ilan ediliyor. Sabahın köründe fabrikaya giden bir kadın işçi “nankör” damgası yiyor.

TEK BİR ADAMIN İMZASINA SIĞMAYACAK KADAR BÜYÜK BİR ÖFKEMİZ VAR

Ekrem İmamoğlu’na yapılan hukuksuzluk sadece bir belediye başkanına karşı değil, hepimize karşı bir tehdittir. “Size seçimle bile kazandırmayız” demektir. “Haklarınızı elinizden alabiliriz” demektir. Ama biz biliyoruz ki bu ülkede sokakları, meydanları, iş yerlerini dolduran milyonlarca insan, tek bir adamın imzasına sığmayacak kadar büyük.

Geçen gün bir kadın işçi şöyle dedi: “Biz fabrikada zaten her gün böyle bir keyfiliğin içinde yaşıyoruz. Patron bir gün geliyor, ‘İşten çıkardım’ diyor, bir gün geliyor ‘Maaşınıza zam yok’ diyor. Biz de biliyoruz ki burada haklı olmak yetmez, güçlü olmak gerekir” İşte mesele tam da bu!

Biz bugüne kadar hep “haklı”ydık. Ama artık güçlü de olacağız!

BU DÜZENİ BİZ DEĞİŞTİRECEĞİZ!

Örgütlenmekten, mücadele etmekten başka çaremiz yok. Bizi yalnızlaştırmaya, korkutmaya, susturmaya çalışıyorlar. Ama unutmasınlar: Bugün işsizliğe, güvencesizliğe, yoksulluğa mahkûm edilen milyonlarca insan, bir araya geldiğinde onların yazdığı kaderi tersine çevirebilir.

Ve unutmasınlar, bu düzeni değiştirenler her zaman en çok sömürülenler olmuştur. Fabrikalarda direnen kadın işçiler, meydanlarda hakkını arayan genç kadınlar, evde emeği yok sayılan milyonlarca kadın... Bugün onların da sesi daha güçlü çıkıyor. Çünkü biz sadece kendimiz için değil; çocuklarımız, geleceğimiz ve bu düzenin ezdiği herkes için mücadele ediyoruz!

Sokaklarda, iş yerlerinde, meydanlarda yan yana durduğumuzda, bizim irademiz onların imzalarından güçlü olacak. Çünkü bu ülke, saraylarda oturanların, lüks araçlarla gezenlerin, üç maaş alanların değil; sabahın köründe servise binenlerin, dirsek çürütenlerin, geleceği çalınan gençlerin ülkesi!

Bu kaderi biz yazmadık, biz bozacağız!

Görsel: Canva Pro yapay zeka görsel oluşturma aracı

İlgili haberler
Kadınların çağrısı: ‘Öfkeyi örgütleyelim, mücadele...

İmamoğlu’nun gözaltı kararını ve ilerleyen süreci EMEP'li Sevda Karaca, TİP'li Sera Kadıgil, CHP'li...

İmamoğlu'nun gözaltı kararı üzerine Saraçhane'de b...

İmamoğlu'nun diplomasının iptali ve ardından gözaltına alınması sonrası Saraçhane'de gerçekleşen pro...

Bağcılar’da kadınlar: ‘CHP daha fazla alana çağrı...

'Şimdi birlikte mücadele etme zamanı. Yoksa 'tek adamı' kimse durduramayacak ancak birlik olursak du...