Bizi güçlü kılacak olan; genç kadınların yan yanalığı!
Bugün yan yana gelen genç kadınlar da biliyor mücadele etmekten, yaşamımıza ve haklarımıza sahip çıkmaktan başka çaremiz yok.

Son bir buçuk senemiz bir kapanan bir açılan, bazen yasaklanan bazen virüs yokmuş gibi rahat olduğumuz ikilemlerin arasında gitti geldi. Geçen bunca sürede hayatımızı etkisi altına alan şey sadece virüs olmadı. Özellikle biz kadınlar için pandemi fırsat bilinerek haklarımıza dönük saldırılar arttı. Son bir buçuk seneyi şöyle kısaca bir ele alalım.

Pandeminin ilk aylarında tüm sosyal alanların kapatılması, birçok kamu kuruluşunun evden çalışması, okulların online eğitim geçmesiyle evde olduğumuz süre arttı. Evde olmadığımız süre evin ihtiyaçlarını karşılamak için çıktığımız ya da çalışıyorsak işe gidip geldiğimiz zamanlardı. Özellikle ilk iki ayda ev içi şiddet giderek arttı. Özellikle farklı şehirlerde üniversite okuyup aile evine dönmek zorunda olan genç kadınlar ev işi yüklerini sırtlanmak zorunda kaldı. Evin temizliğinden küçük kardeşin bakımına kadar artan sorumluluklar aileyle olan gerginlikleri de arttırdı. Tüm bunlar yaşanırken iktidar pandemiyi ve fiziki olarak yan yana gelememe halini fırsat bilerek İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarını tekrar gündemi haline getirdi. Kadınlar pek çok ilde farklı şekillerde yan yana gelerek İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini defalarca kez dile getirdi. Geçtiğimiz mart ayında bir gece yarısı kararnamesi ile sözleşmeden çekilindi. Kadınların öfkesi ve tepkisi daha da büyüdü. 1 Temmuz’da da resmi olarak İstanbul Sözleşmesi’nden tamamen çıkıldı.

İktidarın haklarımıza dönük saldırısı sadece İstanbul Sözleşmesi ile de sınırlı değildi. Yine bu senenin başında Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum olarak atanan Melih Bulu çarpıtmalar ve yalanlarla BÜLGBTİ+’yı kapattı, BÜKAK’ın kulüp odasının kilidini değiştirdi. Üniversitenin kayyumu dahi ilk olarak kadınları hedef aldı. Yetmedi, online derslerde hocaların genç kadınlara dönük sözlü tacizleri oldu. En son yaşadığımız örnek de İTÜ öğretim görevlisi Celal Şengör’ün katıldığı online bir toplantıda bir kadın öğrencisini taciz ettiğini anlatması ve hala üniversite yönetiminden bir yaptırım gelmemesi… Üniversitelerde tacizci akademisyenlere yaptım uygulanmazken ya da geçici soruşturmalar açılırken bir de 2021 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Planına Kadın Üniversiteleri kurulacağı eklendi. Tacizi ve şiddeti engelleyebilmek için. Oysa kadınları ayrıştırarak değil üniversiteleri güvenli hale getirerek taciz ve şiddet önlenebilir. Son bir buçuk senede şu an değinemediğimiz pek çok saldırıya uğradık. Ancak hepsinde yan yana, omuz omuza durduk.

YURT KAPASİTELERİ YETERSİZ, KİRA FİYATLARI UÇUK

Üstelik sadece haklarımıza dönük saldırılar ile değil, ekonomik olarak da yıpratılmaya çalışıldık. Pandemiden önce içinde olduğumuz ekonomik kriz pandeminin getirdikleriyle daha da derinleşti. Kapanma dönemlerinde çalışamama, giderek artan zamlar gibi pek çok şey geçim sıkıntısını giderek derinleştirdi. Özellikle son günlerde üniversite kentlerine dönüşle beraber geçim sıkıntısı giderek arttı. Ev kiralarının beş altı öğrenci bir araya gelse ödeyemeyeceği kadar arttığı, faturalara gelen zamların ne kadar kullandığımızı denetletir hale geldiği bir noktadayız. Devlet yurtlarının kapasitesinin yetersiz kaldığı, özel yurtların da uçuk fiyatlarla sadece barınma koşulları sağladığı günlerdeyiz. Zaten yurt koşullarının da pandemi koşullarından uzak olduğu aşikar. Kırtasiye malzemelerinin fiyatlarının yüksekliği okul ihtiyaçlarının tamamını karşılamanın önüne geçiyor. Pandemiyle birlikte derinleşen ekonomik kriz okulların açılmasıyla beraber pek çok genci ve aileleri ekstra masraflar yapmak zorunda bıraktı. Diğer yandan üniversiteye gelen ekonomik olarak zorlanan pek çok genç okurken çalışmak zorunda kalıyor. Çalışma hayatına girebilmek özellikle genç kadınlar için daha zor oluyor. Mesai saatlerinin geç saatlere kalması güvenli şekilde kaldığı yerlere ulaşmalarını zorlaştırırken iş yerinde de çok fazla mobbinge maruz kalıyorlar. Ancak bir şekilde geçinebilmek için ses çıkartabiliyorlar.

KADINLAR YAN YANA GELMENİN HER YOLUNU DENİYOR

Buraya kadar hem pandeminin başından itibaren hem de bugün yaşadığımız pek çok sorunu ele aldık. Böyle bakınca asla çözülmeyecek iç karartan bir tablo var gibi dursa da öyle olmadığını hepimiz bilmeliyiz. Pandemi ağır koşullarda sürerken genç kadınlar bir şekilde yan yana gelmenin yolunu her zaman buldu. Üniversitelerin kadın çalışmaları toplulukları ya da kulüpleri bu dönemde de yan yana gelmenin yolunu bir şekilde buldu. Online toplantılarla, açık hava buluşmalarıyla hep yan yan olduğumuz pek çok vurgulandı. Muhafazakâr ailesi olan bir genç kadın online toplantılara katıldığında konuşamasa da neler yapabileceğini öğrenmek, diğer kadınlar neler aşıyor öğrenmek için pür dikkat dinleyebildi toplantıyı. Whatsapp grubu açıp sınıf gruplarından hiç tanımadığı kadınlara ulaştı, onlarla derdini yaşadıklarını paylaştı, beraberce bir çözüm bulabilmek için. Daha somut örneklere bakalım. 2020 yılında YTÜ’de yaşanan bir cinsel saldırı olayının ardından 34 kulüp yan yana gelerek Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu’nun kurulması talebini üniversiteye kabul ettirdi. Yine İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Kadın Araştırmaları Kulubü’nün Cinsel Tacizi Önleme Biriminin kurulması için sunduğu tüzük dilekçe okul kulüpleri tarafından desteklendi, okul yönetimi de birimin kurulması için adımları attı.

Yazıya başlarken her gün hissettiğimiz, iç karartan, belki artık üzülmemek daha fazla sinirlememek için okumadığımız haberlerin bazılarını şöyle bir özetleyip geçtim. Yaşadıklarımızı özetledim çünkü biz kadınlar yaşadıklarımıza karşı her zaman bir şekilde mücadele etmenin yolunu buluyoruz. Kimi zaman aileden gizli girilen online toplantı kimi zaman okulumuzda kurulan bir topluluğun parçası olmak kimi zaman da sokakta en gür sesimizle haklarımızdan, yaşamımızdan vazgeçmediğimizi söylemek. Bugün haklarımız bir bir elimizden alınmaya çalışılırken, akademideki cinsiyetçilik artarken, ekonomik olarak bir sıkışmışlığın içine bırakılırken yapabileceğimiz en güvenli şey yanımızdaki kız kardeşimizin elini tutmak. YTÜ’de resmi olarak Kadın Çalışmaları Topluluğu kurulduktan sonra bir arkadaşımızın dediği gibi: “Şimdi sıkıyorsa başıma okulda bir şey gelsin. Artık biliyorlar ki ben o kapıları tek başıma aşındırmam, onlarca kadınla aşındırırım.”

Bugün yan yana gelen genç kadınlar da biliyor mücadele etmekten, yaşamımıza ve haklarımıza sahip çıkmaktan başka çaremiz yok. Tüm renklerimizi, kendimize özgülüklerimizi alıp yan yana gelmek bizi daha da güçlü kılacak. Bugün yaşam alanımız olan kampüsleri daha güvenli hale getirebilmek bizim ellerimizde. Bizi itmeye çalıştıkları karanlığa düşmeyeceğiz, çünkü dayanışmanın gücünü biliyoruz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Payımıza korku ve şiddet değil, eşit ve özgür üniv...

Türkiye’nin dört bir yerinden üniversitelerden kadın ve toplumsal cinsiyet çalışmaları toplulukları...

Üniversiteli kadınlar anlatıyor: ‘Öyle bir sorun y...

Okulu donduranlar, cemaat yurduna yazılanlar, günde 6 saati yola harcayanlar ve nicesi… Türkiye’nin...

İAÜ, YTÜ ve BOÜN'den kadın toplulukları ile Cinsel...

CİTÖK ne anlama geliyor? Biz kendi üniversitemizde nasıl kuracağız? Tüm bunların yanıtını farklı CİT...