AKP’nin İnsan Hakları Eylem Planı kadınlara ne diyor?
AKP'nin yeni anayasayı oluşturmanın ön adımı olarak ifade ettiği İnsan Hakları Eylem Planı kadınlar için ne ifade ediyor?

AKP’nin “yeni ve sivil bir anayasanın ön adımı” olarak gördüğü ve uzun süredir gündeminde olan İnsan Hakları Eylem Planını, Cumhurbaşkanı Erdoğan nihayet açıkladı. Çoğu, on yıllar hatta yüzyıllar öncesinden literatüre girmiş hak kavramlarıyla bezeli bu salatada, kadınlar yine sos olmaktan öteye geçemedi. 21. yüzyılda “reform” olarak ilan edilen plan, önceki yüzyılın kazanımlarının bayatlamış müjdesinden başka bir şey değildi esasen.

Mülkiyet hakkından kamulaştırmaya, ceza infaz politikasından e-duruşmaya kadar geniş bir konu aralığı olan reform paketinde kadınlara ilişkin de 4 madde vardı ve tamamının konusu aynıydı: Şiddet. Birkaç ay önce İçişleri Bakanlığının “kadına yönelik şiddet azaldı” açıklamasıyla, kadınlara ilişkin tek gündemin şiddet olması birlikte değerlendirildiğinde, ortaya çıkan çelişki büyük. Çelişkinin daha büyüğü ise yine İçişleri Bakanlığının 2019 sonunda genelgelerle müjdelediği Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planıyla bu 4 maddenin neredeyse aynı olması. Dönüp dönüp aynı müjdeyi aynı planla sunan hükumetin, şiddete çözüm olacağına inanan kalmadı.

AKP YİNE ŞİDDETİ BİTİRİYOR!

Erdoğan, genel bir vaat olarak “Tek bir kadının dahi şiddet mağduru olmadığı güne kavuşana kadar kurumların, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın ve toplumun tüm kesimlerinin iş birliğiyle bu mücadeleyi sürdüreceğiz” diyordu. Bu cümlenin bizim tarafımızdan okunuşu: “Güler misin, ağlar mısın?” Daha geçen sene kaldırmak için kolları sıvadıkları İstanbul Sözleşmesi daha iyi özetlenemezdi zira. Cümlede geçen “kurumların” en önce kolluk ve yargı kurumları olduğu düşünüldüğünde vahamet sıra sıra gözümüzün önüne geliyor. Ayrıca, kadına yönelik şiddetin bitmesi için mücadele eden sivil toplum kuruluşlarının tamamı “terörist” ilan edileli de epey oldu. Medyanın şiddet körükleyiciliğinin tescili ise ondan da eskiye dayanıyor. Haliyle şiddetten ziyade kadın haklarıyla mücadele etmiş bir geleneğin geleceği de hiç umut vermiyor, aksine kaygılandırıyor.

Özel düzenleme olarak sunulan vaatler de yeni değil. Kimi kesimlerce “kazanım” olarak nitelendirilen, bizimse AKP’nin göz boyama hamlesi dediğimiz, İçişleri Bakanlığı genelgelerinin özet bir kopyası: “Kadına karşı şiddet suçlarını etkin şekilde soruşturmak amacıyla kurulan özel soruşturma bürolarını ülke genelinde yaygınlaştırıyoruz.” Süleyman Soylu imzalı ve 2019-2020 tarihli genelgeler, somut adımları da barındıran bir planlama çizerek aynı vaadi sunmuştu. O zamandan bu zamana ne yapıldığı sorusuna AKP cenahından verilebilecek bir cevap yok. Kaldı ki adında kadın dahi geçmeyen bu “özel” büroların kurulması genelgelerden de önce olduğu gibi genel soruşturma bürolarına nazaran bir “özel”liği olmadığını da çok defa deneyimledik. Yasak olmasına karşın şiddet mağduru kadınları şiddet failleriyle uzlaştırmaya çalışmaktan geri durmayan, potansiyel katilleri serbest bırakan ve çoğu zaman kadınları daha da mağdur eden bu büroların yaygınlaşmasının şiddeti önleyeceğine ikna olmamız için bir sebep ne yazık ki yok.

Çözüm olacağına ikna olmanın olanaksız olduğu bir diğer “atılım” da tek taraflı ısrarlı takip fiillerini ayrı bir suç olarak düzenleneceği sözü. Ceza kanununda zaten bu fiilleri de kapsayan “taciz” suçu varken ve etkin bir şekilde uygulanmazken ısrarlı takibin ayrı bir suç olarak düzenlenmesi neyi değiştirecek? Yine İstanbul Sözleşmesi’nde de ayrıca düzenlenen bu fiilin cezalandırılması için bugüne kadar adım atılmamasının sebebinin yasada yer almaması olarak kabul etmek yalnızca saflık olur. Yıllardır ısrarla söylediğimiz “yasa yapmak yeterli değil, uygulanmasının sağlanması gerekir” sözü burada bir kez daha hatırlanmalı. Çünkü esas ihtiyacın bir kanun maddesi olmadığını biliyoruz. Yasal düzenlemelerin uygulanmasının ancak bütüncül bir devlet politikasıyla olabileceği de açık olduğundan esas sorumlu ve sorumluluk da gayet net.

Bütün bunlar arasında söylenen tek yeni şey, eşe karşı işlenen suçlarla ilgili öngörülen ağırlaştırıcı sebebin boşanmış eşi de kapsayacağı iddiası. Oysa eşe karşı işlenen suçlardan sırf eş olduğu için ağırlaştırıcı neden olarak düzenleyen yasanın yine aynı ilişkinden kaynaklı haksız tahrik indirimini de düzenlediği gerçeği karşımızda. Bu indirimler yüzünden ödüle dönüşen cezaları ne yapacağız?

GELECEĞİ GEÇMİŞTEN İZLİYORUZ

Bir bütün olarak bakıldığında da gerçekçi tek bir yanı olmayan bu reform ilanı kadınlara da esasen hiçbir şey vadetmiyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın haklarına ilişkin konularda 19 yıllık pratiğe dönüp baktığımızda ne görüyorsak bu planda da aynısını görüyoruz. O kadar ki artık aynı yalanları farklı bir söz söyleme ihtiyacı dahi duymadan tekrar eden bir baştan savmalık söz konusu.

Yalnızca son bir yıllık karneye baktığımızda dahi AKP’nin kadınların yaşam hakkı konusunda gerçek bir derdi olmadığı ve olmayacağını görebiliriz. Zira, pandemi ilanının ilk dönemlerinde, katlanarak artan şiddetin önlenmesine dair tek bir adım atmayıp bilakis suçluları salıveren düzenlemeyi bütün itirazlara rağmen çarçabuk yürürlüğe sokan hükumetten bahsediyoruz. Son olarak kadınların cezaevlerinde çıplak araması dahil olmak üzere her fırsatta ve her alanda kadınlar aleyhine politika üretmekten vazgeçmeyen bir yapılanmanın, kendini temize çekmesi mümkün değil.

Her güne kadın cinayetiyle uyanan, ölümün nereden geleceğini bilmeyen bir tedirginliği her daim yaşayan, haklarının tırpanlanmasına karşı her an tetikte olan kadınlar için AKP de onun yeni anayasası da bir çözüm değil. Toplumun artık hiçbir kesimi tarafından güven duyulmaz hale gelmiş hükümetin bu reform iddiasıyla “demokrasi ve insan hakları savunucusu” olmayacağı da dolayısıyla aşikardır. Muktediriyatı sağlamlaştırmanın makyajı olarak sunulan debelenmenin altında yine kadınların, hak savunucularının, emekçilerin ezilmesi sürpriz bir son olmayacaktır. Hal böyleyken AKP bu sözlere karşılık kadınlardan alkış değil, mücadele beklemelidir.

Görsel: DHA

İlgili haberler
Yeni Anayasa kimin ihtiyacı?

Emekçilerin bütün bu yaşamsal sorunlarına hiçbir çözüm üretmeyen AKP’nin yeni bir anayasa hazırlığın...

İstanbul Sözleşmesi, YÖK tutum belgesi ve üniversi...

İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için mücadele ederken birliktelikler oluşturmayı, Cinsel Taciz Ö...

Kadın cinayetlerinin Meclis’te gündem edilmesi tal...

HDP’nin kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin önlenmesinde Meclis’in görev alması için yaptı...