31 Mart sonun başlangıcı olsun
Değişmez hiçbir şey, sandıklarda oy çalarlar, bir şey yapamayız diye düşünmeyin. Önemli olan vereceğimiz karar. O karardan o kadar korkuyorlar ki korkularımıza oynayarak seçim propagandası yapıyorlar…

Seçime iki gün kaldı. Pazar günü 31 Mart’ta sandık başına gideceğiz oy kullanacağız. Aslında yerel seçim bu, belediyecilik üzerine konuşulması, kentlerde yaşayanların sorunlarının tartışılması gerekiyordu. Yani normal koşullarda öyle olmalı. Ama seçim döneminin sonlarına geldiğimiz şu günlerde seçimin sadece adının “yerel” olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Siyasal iktidar tarafından “beka meselesi” ilan edilen bu seçimde, “belediyeleri bizden başka kimse yönetemez, eğer bizden başkaların oy verirseniz haliniz perişan” biçiminde bir propagandaya tanık olduk.

Düşünsenize AKP dışındaki bütün siyasal partiler (ha bir de ittifak işinden MHP elbette) ve onların adayları Tarım Bakanı tarafından “adi” ilan edildi. Ankara halkı mesela “sonuçlarına katlanırsınız” denilerek alenen tehdit ediliyor. İktidarla uyumlu olmayan belediyelere para verilmeyeceği de söylendi en son. Öte yandan “seçilseler bile görevden alırız” demeye devam ediyorlar.

İktidarın seçim propagandası tamamen bu saydıklarımdan oluştu. Kentlerde yaşayan gençler, kadınlar, emekçiler, emekliler, hastalar, yaşlılar, çocukların neye ihtiyacı var hiç konuşulmadı bile. Yaşanabilir kentler için, daha güzel bir hayat için neler yapılabileceği hakkında tartışma yapılmadı. AKP iktidarı kaybetmesin diye oy verilmesi isteniyor sadece.

Bir iktidarın ömrü nedir? Bir kişi kaç yıl bir ülkeyi yönetir? Bir siyasi partinin girdiği her seçimi kazanması mı gerekir? “Seçimi kaybedersem bile saymam, görevde kalmalarına engel olurum” denilebilir mi? Bu “bir şekilde iktidarda kalacağım, sonsuza kadar tek başıma yöneteceğim” durumu demokrasilerde olabilecek bir şey mi?

Sonsuz soru sorabilirim... Gerçekten de çok sormak istiyorum, çünkü bu iktidarda kalma hırsının iliğimize kemiğimize işlediğini hissediyor, bunun üzerinden politika yapılmasının neredeyse olağan karşılandığına sürekli şaşırıyorum.

GE Çİ NE Mİ YO RUZ!
Memleket yangın yeri kadınlar. Sivri biber 17.50 TL idi önceki gün markete gittiğimde, bulaşık makinesi deterjanı 69.00 TL. Geçinemiyoruz, bu sözcüğü büyük harflerle yazıp her yere assak mı acaba? Temel ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz. İşsizlik almış başını gidiyor, her an işten çıkarılma tehlikesi de cabası. Eğitim bitmiş, sağlık özellere devredilmiş. Her Allahın günü birbirimizle ne olacak halimiz diye konuşuyoruz.

Şimdi tüm bu perişanlığın müsebbipleri tehditle, baskıyla, zorla oy istiyor. Yetmezmiş gibi dalga da geçiyorlar. Antep halkını öküze benzeten bu yönetenler, işsizliğimizle de dalga geçiyor. Cumhurbaşkanı “yüzde 12 işsizliği bırakın yüzde 88 iş sahibi olmaya bakın” deyiveriyor. Sonra mitinge katılanlara içinde küçük bir çay paketi olan bez torbaları atıyor ve insanların birbirini ezerek kapışmasını şaşırarak izliyor. İşte o yüzde 12 (aslında gerçek işsizlik rakamları çok daha yüksek) bu durumda…

YÜZLEŞME GÜNÜ OLSUN O ZAMAN
Madem bu bir yerel seçim değil, madem ülkenin bekası söz konusu o halde öyle olsun. Bir avuç yandaşın, çıkar çevresinin dışında ülkede yaşayan herkesi açlığa, yoksulluğa, mutsuzluğa, güvencesizliğe mahkum edenlerin bunun sonuçlarıyla 31 Mart’ta yüzleşmesi gerek.

Kadınların yok sayıldığı bir seçim oldu bu. Ne adaylıklarda, ne seçim vaatlerinde kadınlar yer aldı. “İtaat et rahat et” dediler sadece, kadınlara tek sesleniş bu oldu AKP cephesinden. Kadınları şiddet, ölüm, işsizlik, yoksulluk sarmalına sıkıştıran bir ülke yaratanlar sorunları çözmek üzere hiçbir şey söylemedi. Hatta daha kötüsü var, 31 Mart’tan sonra nafaka ile ilgili yasal “düzenlemenin” Meclis’e geleceği söyleniyor, MHP yasa taslağını hazırladı bile. Çocuk istismarcılarına af öngören yasa pusuda bekliyor. 6284 sayılı şiddetten koruma tedbirlerini içeren yasa ile ilgili tartışmalar artarak devam ediyor.

Ekonomik krizi yaşıyoruz ama, “daha da beter olacak” diyor konuyu bilenler. İşçileri ve emekçileri koruyacak, işsizliği önleyecek, gerekli önlemleri alacak bir ekonomi politikası yok. Tam tersi bir avuç çıkar çevresini zengin edip, işçiyi, memuru, çiftçiyi, köylüyü mahveden ekonomik uygulamaların mimarları kendileri.

ÖNEMLİ OLAN KARARIMIZ
O yüzden 31 Mart günü yapacağımız seçim, 1 Nisan’dan itibaren hayatlarımız için vereceğimiz bir karar olacak bir yandan. Hayatlarımızdaki işsizliği, yoksulluğu, şiddeti arttırmaktan başka bir şey yapmayanları mı seçeceğiz? Yoksa yeter artık deyip değişsin şu kaderimiz diye bir adım mı atacağız?

Değişmez hiçbir şey demeyin lütfen, sandıklarda oy çalarlar, bir şey yapamayız diye düşünmeyin. Önemli olan vereceğimiz karar. O karardan o kadar korkuyorlar ki hiçbir çözüm önerisi sunmadan korkularımıza oynayarak seçim propagandası yapıyorlar. Çünkü artık vaatte bile bulunamıyorlar aslında…

Demem o ki; yönetenler aslında bizden korkuyor, bizim korkacak bir şeyimiz yok. Seçim yapacak biziz, oy verecek olan bizleriz. 31 Mart sonun başlangıcı, güzel umutlu günlerin ilk adımı olsun.

İlgili haberler
Dönüştüren, güçlendiren bir yerel yönetim!

Yerel seçimlere doğru giderken yerel yönetimlerle kadınların ilişkisini, beklentilerini ve çalışmala...

DOSYA| Yerel seçimlere doğru kadınlar

Kadınlar nasıl bir yerel yönetim istiyorlar, talepleri ne, kadın adaylar neler vadediyor? Yerel seçi...

Yerel seçim kadınlar için neden önemli?

Kriz kadınları nasıl etkiliyor, kadınlar yerel seçimlerde neler talep ediyor? Emek Partisi Genel Baş...