Çocukların beyinlerine güvenin!
Sevil Aracı, okul çağında çocukları olan ebeveynlere rehber niteliğinde ve birbirinin tamamlayıcısı olan iki kitabı tanıtıyor. Beyne yolculuk sadece çocuklar için değil, bizim için de heyecan verici

“Beyin ilişkiler yaşamak üzere yaratılmış sosyal bir organdır.”

Okullar açıldı, ebeveynleri bir telaştır alıyor doğal olarak. Okul hazırlıkları, alışverişler, yaz tatilinde unutulan bilgileri hatırlatma çabaları ve tabii ki kaygılarımız... İşte böylesi bir dönemde hem okul çağında çocukları olan ebeveynler için hem de 0-25 yaş aralığında çocuk sahibi olan tüm ebeveynler için bir vaha niteliğinde iki kitaptan bahsetmek istiyorum size.

Bahsedeceğim her iki kitap da Daniel J. Siegel ve Tina Payne Bryson ikilisi tarafından yazılmış. Daniel J. Siegel, UCLA Tıp Fakültesi’nde psikiyatri profesörü. Tina Payne Bryson ise çocuklar ve ergenler üzerine çalışan bir psikoterapist.

Birbirini tamamlar niteliği olan bu iki kitap da beynin bölümlerini ve işlevlerini öğrenmemizi sağlarken bu bilgileri nasıl kullanacağımızı da gösteriyor.


“Beynin işleyişiyle ilgili birkaç basit ve kolay anlaşılır temel ilkeyi tanıyarak, çocuğunuzu daha iyi anlayabilecek, güç durumlara daha etkili çareler bulabilecek ve onun sosyal, duygusal ve zihinsel sağlığı için sağlam temeller oluşturabileceksiniz.” diye başlıyor Bütün Beyinli Çocuk isimli kitap.

Beynimizin bölümleri ise şu şekilde özetleniyor: Sağ beyin duygular, sol beyin sözcükler ve mantık. Alt beyin güçlü duygular ve sezgiler, üst beyin düşünme ve sakin seçimler yapma. İşte kitapta tüm bu bölümlerin entegre bir şekilde çalışmasını sağlamak ve özellikle çocuklarımıza üst beyinlerini kullanmayı öğretmek üzere çeşitli stratejiler sunuluyor.


Kitapta çocuklara beynin bölümlerinden bahsetmenin de işe yarayacağı söyleyerek, onlarla okunabilecek resimli bir bölüm hazırlanmış.


BEYNİN İKİ TARAFINI BİRLİKTE KULLANABİLMEK İÇİN 12 STRATEJİ
Kitabın sonunda tüm kitabı özetler şekilde hazırlanmış, kitaptaki en önemli hususları kısaca açıklayan bir “Buzdolabı Bölümü” bulunuyor. Bu sayfalar fotokopisini çekmemiz ve buzdolabımıza asmamız düşünülerek tasarlanmış. Böylece çocuklarımızla iletişim kuran diğer kişilerin de bu özetlenmiş bilgilerden faydalanabilecekleri söylenilmiş.
Kitapta beynin iki tarafını birlikte kullanabilmek için 12 strateji belirlemiş ve bunların nasıl uygulanacağını açıklamış. Kitabın en sonunda ise pratik bir kullanım yaratmak üzere bu statejilerin farklı yaş gruplarına nasıl uygulanacağı gösterilerek bir çizelge haline getirilmiş. 

Strateji 1: Çocuğunuzla bağ kurun ve onu yeniden yönlendirin: Çocuğunuz üzgün olduğu vakit, her şeyden önce sizin sağ beyniniz ile onun sağ beyni arasında duygusal bir bağ kurun. Çocuğunuz kendisine daha hakim ve kabul etmeye daha hazır bir hale geldiğinde, sol beynin derslerini ve disiplinini devreye sokun.

Strateji 2:
Sorunu halletmek için sıkıntının adını koyun: Sağ beyinden kaynaklanan şiddetli duygular kontrolden çıkmışsa, çocuklarınıza onları bu derece üzen şeyi bir hikaye olarak anlatmasını söyleyin.

Strateji 3:
Hangisini devreye sokmalı veya sokmamalı: Aşırı stresli durumlarda çocuğunuzun düşünme eylemi ile daha az ama tepki göstermekle daha çok ilgili olan alt beynini tetiklemek yerine, ona düşünmesini, plan yapmasını ve seçmesini söyleyerek üst beynini devreye sokun.

Strateji 4:
Onu kullanın veya kaybedin: Çocuğunuzun üst beynini çalıştırmak için ona fırsatlar tanıyın ve onun güçlenerek alt beyniyle ve bedeni ile entegre olmasını sağlayın.

Strateji 5:
Onu hareket ettirin veya kaybedin: Bir çocuğun üst ve alt beynini dengeli olarak çalıştırması için en güçlü yöntemlerden biri, onun bedenini hareket ettirmesini sağlamaktır.

Strateji 6:
Ona aklının uzaktan kumandasını kullandırın: Acı veren bir olaydan sonra, çocuk neler olup bittiğini anlatmak istemeyebilir. Ama ona aklının içindeki uzaktan kumandayı kullanmasını öğretirseniz, hikayeyi anlatırken durup bekleyebilir, bandı başa alabilir veya hızla öne sarabilir ve böylece olayın hatırladığı kadarını kontrol altına almış olur.

Strateji 7:
Ona hatırlatmayı hatırlayın: Olayları hatırlamaları ve belleklerini çalıştırmaları için çocuklarınıza bol bol hatırlama pratiği yaptırın.

Strateji 8:
Duygu bulutlarının geçip gitmesine izin verin: Çocuklarınıza hislerinin gelip geçici olduğunu öğretin. Korku, hayal kırıklığı ve yalnızlık geçici durumlardır, kalıcı özellikler değildir.

Strateji 9:
ELEME (SIFT): İçlerindeki algıları, imgeleri, duyguları ve düşünceleri fark etmeleri ve anlamaları için çocuklarınıza yardımcı olun.

Strateji 10:
Çocuğunuzun akılgözünü çalıştırın: Akılgözü ekzersizleri çocuğunuza kendisini sakinleştirmesini ve dikkatini dilediği yere odaklamasını öğretir.

Strateji 11:
Aile içi eğlence faktörünü geliştirin: Aile bireyleri arasında beraber eğlenme imkanı yaratın, böylece çocuklarınız en fazla vakit geçirdikleri kişilerle olumlu ve doyurucu deneyimler yaşarlar.

Strateji 12:
Çatışmaları bağ kurmak için kullanın: Çatışmalara sadece uzak durulması gereken engeller olarak bakmamaya çalışın. Onun yerine bunları çocuklarınıza ilişki becerilerini öğretmek için fırsatlar olarak kullanın.

Ebeveynler bir çocuğun ilk akılgözü öğretmenleridir, zorlu anları çocuğun kendi düşünce devrelerinin ortak iç dünyalarımızı görmesi için kullanırlar. Çocuklar bu akılgözünü geliştirdikleri vakit, kendi iç dünyalarını başkalarınınkilerle dengelemeyi öğrenirler. Bu beceriler ayrıca, etraflarındaki insanların duygusal hayatlarını anlamaya çalışan çocukların bir yandan da kendi duygularını dengede tutmayı öğrenmeleri için çok önemlidir. Akılgözü hem duygusal ve hem de sosyal zekanın temelidir. Çocukların, duygulara önem verilen ve kurulan bağların da bir ödül, anlam ve keyif kaynağı olduğu, ilişkilerden oluşan daha büyük bir dünyanın parçası olduklarını görmelerine izin verir.

Kitabın Künyesi
Bütün Beyinli Çocuk
Yazar: Tina Payne Bryson, Dan Siegel
Çevirmen: Handan Ünlü Haktanır
Yayınevi : Koridor Yayıncılık
249 sayfa 

“Gerçekten saygı dolu ve korumacı fakat aynı zamanda net ve tutarlı sınırları olan bir yolla disipline edebilirsiniz. Diğer bir deyişle, daha iyisini yapabilirsiniz.”

Bir devam kitabı niteliğinde olan Dramsız Disiplin kitabının ilk sayfalarında alıyoruz bu müjdeyi. Yazarlarımız bu kitapta disiplin kelimesini kökensel anlamı ile birlikte yeniden tanımlıyor ve “öğretmek”le ilişkilendiriyorlar. Çocuğun disiplininden sorumlu anne ile babayı da bir “diktatör” konumundan bir “öğretmen” ve “yol gösterici” konumuna yükseltiyorlar. Kitabın en büyük iddiası çocuklarımıza en yaramaz oldukları zamanlarda bile “iyi davranışların” öğretilebileceği.

Dramsız Disiplin çocuklarımızla bağ kurarak onları nasıl sakinleştirebileceğimizi, sağlıklı iletişim yöntemleriyle onlara nasıl ulaşabileceğimizi, kendilerine ve başkalarına zarar vermelerini engellemek için neler yapabileceğimizi anlatıyor. Çocukların öfke nöbetlerinin ne anlama geldiği, bu nöbetlerle başa çıkma ve tüm bunları öğretici bir deneyime dönüştürme yöntemleri çeşitli örnekler ve pratik çalışmalar ile kavratılıyor.

Doğru bilinen ancak yanlışlıklar içeren geleneksel disiplin yöntemlerini eleştiren yazarlar, bu yöntemlerin faydadan ziyade zarar getirdiğini de ifade ediyorlar. Örneğin bir dönem televizyon programlarında kullanılması ile çok moda olan “mola” yönteminin; çocukların, verilen düşünme zamanında, yaptıkları yanlışı değil, anne veya babalarının ne kadar kötü olduğunu düşünmelerine yol açtığını söylüyorlar. Yine çocuk ağlarken tepkisiz kalma ve onu dinlememenin de çocuğa “sadece sen iyi hissettiğin zaman yanındayım” mesajını verdiğini ve çocuğu güvensizliğe sürüklediğini anlatıyorlar.

Bu kitabın en dikkat çekici yanlarından biri de içindeki resimler. Bu resimler, çocuğumuzla konuşurken söylediklerimiz kadar yüz ifademizin ve vücut dilimizin de önemli olduğunu bize hatırlatıyor. Asık bir suratla ve öfkeyle konuşmaktansa daha sevecen bir yüz ifadesiyle ve çocuğun göz hizasının altından konuşmanın çocuk gelişimi için ne kadar önemli olduğu belirtiliyor.

Kitaptan pratik bir şekilde faydalanmayı sağlayan “buzdolabı notları” yine bu kitapta da kullanılmış.

Bu kitap birçok çocuk gelişimi kitabının aksine sizi bir süper-ebeveynlere dönüştürmeyi vadetmiyor. Bir ebeveyn olarak hata yapabileceğiniz, öfkenize yenilebileceğiniz veya çaresiz hissedebileceğiniz kitapta sıklıkla vurgulanıyor. Hatta yazarlar, dünya çapında ünlü uzmanlar olmalarına rağmen zaman zaman bocaladıklarını kabul ediyorlar ve bunun komik örneklerini de kitabın sonunda “Bir Ebeveynlik Uzmanının Tepesi Atarsa” başlığı altında toplamışlar.

Dramsız Disiplin, her ebeveynin bir insan olduğunu ve zaman zaman bocalayabileceğini kabul eden, çocuğumuzun ve kendi beynimizin sırlarını ifşa ederek ve basit yöntemler önererek bize yol göstermeye çalışan, çocuklarımızla sağlıklı iletişim kurmak ve onları yönlendirmek için güzel bir rehber kitap.

DRAMSIZ DİSİPLİN NOTLARI:
* Azarlamak yerine ne-neden-nasıl sorularını sorsanız ne olur?
1. Çocuğum neden böyle davrandı?
2. Ona şu an ne öğretmek istiyorum?
3. Bunu en iyi nasıl öğretirim?

Bir devre çocuğu acı veren ebeveynden kaçmaya iterken diğer bir devre çocuğu güvenlikle bağdaştırdığı figüre doğru yönlendirir. Bu yüzden ebeveyn korku ya da acı kaynağıyken durum çözümsüz bir hal aldığı için beynin işlevlerinde bozulma görülebilir. Buna tepkisel bağlanma bozukluğu diyoruz. Böylesine bozuk bir içsel durumda, kişiler arası öfke ve korku deneyimleriyle salgılanan stres hormonu kortizolün, beyin gelişimi üzerinde uzun vadeli olumsuz etkileri olabilir çünkü kortizol beyni zehirler ve onun sağlıklı gelişmesini engeller. Sert ve şiddetli cezalandırma beyinde önemli değişikliklere yol açabilir; beyin bağlantılarının, hatta beyin hücrelerinin ölmesi gibi.

 * Ebeveynler çocukları üzgünken genellikle çok fazla konuşmaya eğilimlidir, bir öfke nöbetinin ortasında sorular sorup ders vermeye çalışmak onların duygularını daha da şiddetlendirebilir. Sinir sistemleri zaten aşırı yüklüdür ve ne kadar konuşursak sistemlerini o kadar duyusal girdiyle doldururuz. Fakat bu gerçek, mantıksal olarak çocuklarımız çok sinirliyken onları umursamamamız sonucuna götürmez. Aslında yanıt olarak bunun tam tersini teşvik ediyoruz. Bir öfke nöbetinin ortasında bir çocuğu görmezden gelmek yapabileceğimiz en kötü şeylerden biridir, çünkü bir çocuk üzgünken gerçekten acı çekiyordur. Perişandır. Vücudunda stres hormonu olan kortizol pompalanıyor ve beynini yıkıyordur, duygu ve dürtüleri tamamen kontrolden çıkmıştır, kendisini sakinleştiremez veya ihtiyacı olanı ifade edemez. Bu acı vericidir.

* Pek çok insan bir çocuğun göz hizasına inmekten bahseder fakat güven ve tehditsizliği iletmenin en hızlı yollarından biri çocuğun göz hizasından aşağıya inip sakinlik iletecek, rahat bir beden duruşu seçmektir.

* Genelde yaramazlık bir çocuğun duygusal olarak aşırı yüklenmesinin sonucudur, böylece bir ihtiyacın ya da şiddetli bir duygunun dışa vurumu saldırgan, saygısız veya iş birliğine karşı bir biçimde ortaya çıkar. Aç veya yorgun olabilir ya da belki o anda iradesi ve iyi bir karar verme gücü zayıftır. Belki de esas mesele sadece üç yaşında ve beyninin duygularını anlayıp sakince ifade edecek kadar gelişmemiş olmasıdır.

 *Çocuğunuzun en kötü hâline büründüğü an size en çok ihtiyaç duyduğu zamandır. Bağlantı kurmak çocuğun deneyimini paylaşmak, bu zor zamanı onunla geçirmektir.


Kitabın Künyesi

Dramsız Disiplin;
Yazar: Tina Payne Bryson, Daniel J. Siegel
Çevirmen: Bahar Çetiner
Yayınevi : Pegasus
275 sayfa 


İlgili haberler
Çocuklara yaz için eğlenceli aktiviteler-1

‘Koca yaz bu çocuklar evde nasıl vakit geçirecek’ diyenler buraya. Bu yaz çocuğunuzla daha çok eğlen...

Çocuklara yaz için eğlenceli aktiviteler -2

Çocuğunuzla birlikte görsel ürünler ortaya çıkarmaya, bu ürünlerle keyifli zamanlar geçirmeye hazır...

GÜNÜN KİTABI: Uykudan Önce Asi Kızlara Hikayeler 2

Elena Favilli ve Francesca Cavallo’nun yazdığı, ilk kitabıyla her yaştan kız ve erkeğin baş ucunda y...