Yaşamak için dergahtan ‘icazet’ almak…
Kadınların nasıl ve kime ibadet edeceklerini nasıl, koşullarda çalışacaklarına kadar karar veriyorlar. ‘Azla yetin patrona itaat et’ diyorlar.

Bu ay dergâhın temizlik sırası bizim komşu kadınlarda. Aralarından bir kadın hastalanmış. Dergâhın temizliğine gidemediği için çok kötü hissediyor, bu ay kazanacağı sevabı alamayacak, eksik kalacağı için üzülüyor. Arkadaşından gelecek ayki sırasını istiyor. Fakat o da sevap kaybedeceği için sırasını vermek istemiyor.

Dergâhta kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı yerler var. Her iki yerin halılarının yıkanmasından temizliğine kadar hepsini kadınlar yapıyor. Dergâh üyesi kadınlardan biri ev temizliği işine giderek hayatını kazanıyor. Dergâhtan çalışmak için icazet almış olan bu kadın “Allah razı olsun, eğer icazet vermeselerdi ben çalışamazdım. Başımda bir erkek olsaydı yine de çalışamazdım ama benim eşim beni terk ettiği için mecburen çalışmam gerekiyor yani dergâh böyle söylüyor” diyor.

Ama temizliğe gittiği evlerde erkek olmaması koşuluyla çalışmasına izin vermişler. Bu koşulu sağlayan evlerin sayısı sınırlı olduğu için kazandığı para geçinmesi için yeterli olmuyor. “Biz dini bütün insanlarız, şeyhimizin elini eteğini öptük. Harama elimiz uzanmaz, mahremimizi bozmayız. Lükste gözümüz yok, fazla kazanca karşıyız, aza tamah ederiz ki günaha girmeyelim” diyor. Fazla kazancın haram olduğuna inandırılan kadın bırakın fazla kazanmayı zaman zaman yemek yapmaya aş bulamıyor. “Elektrik faturasını ödeyemedim ve 4 gün karanlıkta kaldım. Yeni bir ev işi buldum gittim temizledim o parayla gidip elektriği yatırdım. Bazen oluyor akşam yemeği yapamıyorum. Bu devirde geçinmek çok zor” diyor. Peki bunun nedeni nedir diye sorduğumuzda “Dinsizler yüzünden” cevabını alıyoruz. “Dinden çıkmış insanlar aza tamah etmiyor, Allah da hayat pahalılığıyla sınıyor, yaşın yanında kuruda da yanıyor” diyor.

Melike de çalışmak zorunda olan bir kadın. Onun cemaati kadınların çalışmasına karşı çıkmıyor ama ibadetini aksatmasına izin vermeyen işlerde çalışmalarını buyuruyor. Ama Melike’nin çalıştığı yerde namaz kılmasına izin verilmiyor. Namaz kılan arkadaşlarıyla birbirilerini idare ederek kılabiliyorlar namazı. Kılamadığı zaman da kazasını akşam işten güçten vakit artırarak kılıyor. Bu durumu cemaat ablasına sormuş, “Çalışırken namaz kılmakta zorlanıyorum” demiş, ablası ‘Senin zor durumda olduğunu Allah biliyor sen içini temiz tut. Eğer vakit bulursan kıl bulamazsan da kazasını kılarsın’ demiş. ‘Sence fabrikada neden namaz kılmanıza izin verilmiyor’ diye soruyorum. “Koskoca bir fabrika kurmuş adam, herkese izin verse nasıl üretim yapacak?” diyor. ‘Peki sizin patron namaza gitmiyor mu?’ “Adam zaten en büyük sevabı işliyor herkese iş veriyor. İnsanlar onun sayesinde karnını doyuruyor. Maaşı, zamanını bir saat geçmeden yatırıyor. Allah katında yeri büyük o yüzden ben ona laf edemem. Ama işçiler sorun çıkartıyor onlar idare etmiyorlar, etseler ben de namazımı kılarım” diyor.

Melike’ye ‘Kazancın yetiyor mu ya da asgari ücret sence yeterli mi? ‘diye soruyoruz. “Aslında yetmiyor bazen faizsiz borç alıyorum öyle ayı tamamlıyorum. Ama yine de karnımız doyuyor mu doyuyor, daha fazlası insanları azdırıp yanlışa sürükleyebilir, günah işletebilir” diyor. ‘Daha iyi yaşamak, çocukların karnının doyması ve istediklerini karşılamak nasıl bir yanlış olabilir’ diyoruz, Melike’nin de böyle düşündüğünü fark ediyoruz ama “Acaba bu da mı günah” diye arada kaldığını görüyoruz.

İşte cemaat örgütlerinin özeti. Kadınların nasıl ve kime ibadet edeceklerini nasıl, koşullarda çalışacaklarına kadar karar veriyorlar. ‘Azla yetin patrona itaat et’ diyorlar. Cemaatler, yurtlar ve dergâhlar kadınlar, gençler ve çocuklar üzerinde ciddi etkiler bırakıyor. Kadınlarla sohbetimizde birçok çelişki görüyoruz, bir yere kadar onlar da anlam vermekte zorlanıyor. Özellikle işin ekonomik boyutu aslında çok açık bir biçimde mutsuz ediyor.

Aslı da bu çelişkilere kızıyor “Biz zaten çok az kazanıyoruz, karnımızı zor doyuruyoruz ama aza az demek bile günah sayılıyor.” O bağlı olduğu cemaatten kendisini evlendirmek istedikleri için uzaklaşmış. Ama öyle birden olmamış epey zorluk çekmiş. Şehir dışında bir akrabasının yanında uzun zaman kaldıktan sonra unutmuşlar onu. O da sesiz sedasız çekilmiş köşesine. Şu günlerde depresyon yaşıyor, bir boşlukta hissediyor kendini. “Sanki ibadetim kabul olmuyor gibi hissediyorum” diyor. Hayatında ilk kez tv izlemiş, hoşuna gittiği için çok kızmış kendine ama yine de kendini alıkoyamayınca bir kez daha izlemiş. “Mesela sorguluyorum bize her şey yasak fakat bize yasak diyenlerin birçok şey yaptığını görüyorum” diyor. Ama buna da bir açıklama getiriyor hemen “insanlar sapabilir önemli olan sapmamak” diye...

Görsel: Canva

İlgili haberler
Ben çocuğumu niye sıbyan mektebine verdim?

İkitelli’den Zehra çocuğunu sıbyan mektebine gönderiyor. Çünkü kreşler çok pahalı. Kaygıları çok, am...

Patronlardan kadın işçilere ‘din sorgusu’

İşe alınırken işçilere kadere inanıp inanmadığı, alınyazısına göre mi hareket edeceği, sendika hakkı...

Tarikat yurtlarında kalan çocuklar ve kadınlar kon...

Birçok kesimi rahatsız eden istismar vakası Pendik ve Tuzla’da da kadınlar arasında çokça tartışıldı...