Vaatleriniz ham, ücretimize zam
Yani ‘kamu hizmetlerinden kısacağız’ diyorlar. Bize “Eğitimde, sağlıkta yaşadığınız sorunlar katlanarak artacak” diyorlar. Ama her şey beka için(!)

“Kredi kartı borcunu nasıl ödeyeceğim?”

“Ya ev sahibi kiraya zam yaparsa?”

“Çocuğun beslenmesine ne koysam yarın için?”

“Acaba bu ay maaştan ne kadar kesildi?”

“Bu pazar mesai olur mu?”

“Memleket için tüm aileye otobüs bileti alabilecek miyiz?”

“Bu yumurta haftaya ne kadar zamlanacak?”

“Bu ay HPV aşısı için para ayırabilir miyim acaba?”

 “Okul için para isterler mi ki yine?”

Bu dergiyi elden ele dolaştıran binlerce kadının aklında binlerce tilki, bu sorular dolaşıp duruyor kafalarında. Bu ve benzeri kaygıların hissedilmediği bir gün geçmiyor milyonlarca insan için. Daha binlercesini türetebiliriz bu sorulardan. Dergilerimizin sayfalarında da işçi ve emekçi kadınların bu kaygı havuzu içinde yüzmekten bıkkınlıkları, öfkeleri, isyanları ve talepleri yer alıyor. Halk bu sorularla boğuladursun, iktidar “acı reçete programı” için sürekli yeni adımlar atmayı sürdürüyor, yeni açıklamalar yapıyor.

Orta Vadeli Programı, 12. Kalkınma Planını açıkladıklarından sömürü ve baskı politikalarını artırarak sürdürüyorlar. Orta Vadeli Program, “Yabancı sermayeyi ülkeye çekmek”, vergi yükünü tüm emekçilerin sırtına yıkarak arttırmak, yeni özelleştirmeler olarak özetleyeceğimiz bir program; emekçiler için bir saldırı programı. Programdaki saldırılar da bir bir karşımıza geliyor.

Bakan Şimşek’in açıkladığı kamuda tasarruf paketi ise bunun adımlarından biri. OVP’de kamu hizmetlerinin “azami tasarruf anlayışı ile” yerine getirileceği açıkça ifade ediliyor. Yani ‘kamu hizmetlerinden kısacağız’ diyorlar. Bize “Eğitimde, sağlıkta yaşadığınız sorunlar katlanarak artacak” diyorlar. Ama her şey beka için(!)

EĞİTİMCİ DE ÖĞRENCİ DE KAN AĞLIYOR

Bugün sözde ücretsiz olduğu iddia edilen eğitim masrafları çocukları okuldan kopartıyor. Okullara yeterli bütçe ayrılmadığı için eğitim masrafları velilerin sırtına yıkılmış durumda. Hatta sözde ücretsiz eğitimin geçen yıl çıkan yönetmelik değişikliği ile resmiyette de okul öncesi çocukları için ücretsiz olmadığını hatırlatayım. 15 Ekim 2023’te Resmi Gazetede yayımlanan genelgede Okulöncesi eğitimde sıkça karşılaştığımız ve kayıt parası olarak nitelendirilen ücret, yönetmeliğe eklenerek resmi kılıfa sokulmuştu. Yani 2023 genel seçimlerinden günler önce eski Milli Eğitim Bakanı’nın “Türkiye'nin hiçbir noktasında; ister tam gün isterse yarım gün eğitim yapsın, hiçbir ad altında okul öncesi eğitimden kesinlikle ücret alınmayacak. 2023-2024 eğitim-öğretim yılı içerisinde bu ücretlerin tamamını kaldırıyoruz” demesinin üzerinden sadece 5 ay geçtikten sonra. Her şey seçim eşiği atlatılana kadardı. Kadınların, eğitimcilerin, velilerin mücadelesi ile kazanılan okulöncesi eğitimde ücretsiz yemek uygulaması da seçimlerin ardından MEB tarafından sessiz sedasız ortadan kaldırılmıştı. Zaten çocukların sağlıklı gelişimleri için okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek vermeyen iktidar, bu sefer Sağlık Bakanlığı, strateji planına bile almamış.

“Eğitimde aslan payı bütçe” övgülerini hatırlarsınız 2023 yılının sonunda gerçekleşen bütçe görüşmelerinde ne veliler ne öğrenciler ne öğretmenler faydalanabildi bu bütçeden. Öğrenciler aç, veliler eğitimin tüm masrafını sırtlamış durumda, öğretmenlerin iş yükü fazla, yeterli atama yapılmadığı için ücretli öğretmenlik gibi esnek çalışma şekilleri yaygınlaştırılıyor.

BU NEYİN MÜJDESİ?

Dergimizin orta sayfasında kadınlar için ne anlama geldiğini açtığımız, Bakan Şimşek’in yeni açıkladığı kamuda tasarruf belgeleri sadece kamu personellerinin haklarına çökmüyor, aynı zamanda kamu hizmetlerinin niteliğini düşürecek, bugün yaşanan sorunları daha da derinleştirecek. Yeni atamaların sadece emekli olanlar kadar yapılacağı açıklaması da zaten olan personel yetersizliğini artırarak eğitim ve sağlıktaki şiddeti de artıracak.

“Sıkın dişinizi” dediklerinin ötesinde bir müjde gibi sundukları da kimi vaatleri var. Herhalde özellikle kadınlar için en çok öne sürdükleri vaat: Esnek çalışma. Kamusal bir bakım hizmeti sağlamayıp, tüm “aile ve annelik” söylemleri ile kadını ev angaryasının sorumlusu haline getiriyorlar. Esnek çalışmayı “ister” duruma sokuyorlar kadını, sonra da güvencesizliği, emeğin ucuzlaşmasını, şiddeti, eşe-aileye bağımlılığı, emeklilikten yoksunluğu, kamusal mekandan soyutlanmayı getirecek esnek çalışmayı bir müjde gibi sunuyorlar. Ücretsiz ve ulaşılabilir kreşler, bakım merkezleri, ev içi angaryanın toplumsallaştırılması; aşevleri, çamaşırhaneler açılması, çalışma saatlerinin azaltılması taleplerinin üzerini “esnek çalışmanın müjdelenmesi” ile örtmeye çalışıyorlar.

ÜCRETE ZAM, VERGİDE ADALET

Saldırı programları ile halka vadettikleri tam olarak bu: Emeğinin ucuzlaşması, hayatının zorlaşması, karnının aç kalması, eğitim sağlık gibi faydalanabildiği hizmetlerden kolayca faydalanamaması… Süslü sözlerle göz boyama çabaları gerçek hayatın zorluklarına çarpıyor.

Özgür Özel tarafından gündeme getirilen “yumuşama süreci”nin ise tek adam rejiminin halkı geçim kaygısına sıkıştıran ekonomi saldırı programının sırtının sıvazlanması olduğu da burjuva muhalefet temsilcilerinin ifadelerinde somutlaşıyor. Hatırlayalım mayıs ayının son günlerinde İBB Başkanı İmamoğlu, sermaye programı işleten Bakan Mehmet Şimşek'in doğru adımlar attığını savunmuş, "İyi tedbirler, itibarlı bir yolculuk tarifleme gayretini görüyoruz" demişti.

Bir yandan bu “kemer sıkma” politikaları, “tasarruf belgeleri” ile halkın posasını çıkarırken bir yandan da asgari ücret açlık sınırının iki bin lira altında kalmasına rağmen iktidar “asgari ücrete ara zam yapmayacağız” diyor. Ne kemerde delik ne de mecal kaldı. “Geçinemiyoruz, mecbur zam yaparlar” beklentisi, temmuz zammı yapılması için harekete geçmeden sonucu hayal kırıklığına dönüşecek bir hayal olarak kalıyor sadece. İşçi sınıfının tarihine de dönüp baktığımızda şunu unutmamak lazım ki asgari ücretin belirlenmesinden ne zaman ne kadar zam yapılacağı işçi sınıfı ve sermaye ve sermayenin temsilcisi devlet ile sürdürülen mücadeleye bağlı. Asgari ücretin ne kadar belirlendiği de temmuzda bir zam yapılıp yapılmayacağı da işçi ve emekçilerin mücadelesine, gücüne, öfkesini ne kadar eyleme dönüştürebildiğine bağlı.

-Asgari ücrete acil olarak gerçekleşen enflasyon oranında zam yapılması,

-en düşük ücretin yoksulluk sınırının üzerinde olması ve vergiden muaf tutulması,

-Vergide adalet sağlanması ve servet vergisi uygulanması

İktidarın kadınlar için her anlamda güvencesizlik anlamına gelen esnek çalışma söylemlerine karşı ücretler düşürülmeden günde 7 saat, haftada 35 saat çalışma ve hafta sonu tatil hakkı talepleri için yaz aylarında mücadele yükseldiği ölçüde içinde boğulduğumuz sorulardan kurtulmamızın, nefes almamızın da aracı olacak.

O yüzden kız kardeşim, “belki zam yaparlar” diye bekleme, tut bir yanındaki kız kardeşinin kolundan ve bir diğerinin bu saldırı programlarına izin vermemek için, fazlasıyla hakkettiğin zammı söke söke almak için ne yapabileceğinizi konuş, tartış, harekete geç!

DÜNYA’DA KAMU İŞÇİLERİ VE KAMU EMEKÇİLERİ 'KEMER SIKMAYA' KARŞI GREVDE!

Elbette “kemer sıkma” politikaları sadece Mehmet Şimşek’e ve Erdoğan’a has politikalar değil. Pek çok ülkede tasarruf adı altında kamu emekçilerinin hakları gasbediliyor, kamu hizmetlerine erişim kısıtlandırılıyor, kamu hizmetlerinin niteliği azalıyor. Bu kamu hizmetlerinde hak gaspları dünya genelinde en çok kadınların en çok çalıştığı işkolları eğitim ve sağlık alanında karşımıza çıkıyor. Ancak bunlara karşı emekçilerin elleri kolları bağlı değil. Tam tersi dünyanın dört bir yanında farklı kıtalarında eğitim emekçileri, kamu işçileri, sağlık emekçileri sokakları dolduruyor, greve gidiyor, iş bırakıyor.

Nerede? Neden?

-Arjantin’de “Kemer sıkma politikaları” ile kamusal hizmetlere ayrılan bütçeyi azaltan, kamu çalışanlarının maaşını düşüren ve işten çıkarmaların önünü açan Javier Milei’yi protesto eden devlet okulu öğretmenleri, devlet üniversitesi profesörleri ve idari personel eğitime ayrılan bütçenin artırılmasını talep etmek için ülke çağında greve gitti.

-Yunanistan’da kamu sektörü çalışanları geçtiğimiz hafta salı günü 24 saatlik bir grev yaparak yüzde 10'luk genel bir ücret artışı, gelir vergisinden muaf maaşın 12 bin avroya yükseltilmesi ve ikramiyelerin yeniden ödenmesi çağrısında bulundu.

-Portekiz'de kamu sektörü çalışanları en az yüzde 15'lik bir ücret artışı, çalışma koşulları ve personel seviyelerinde iyileştirmeler yapılması talepleriyle hastanelerde, okullarda, mahkemelerde ve diğer hizmetlerde 24 saatlik bir grev yaptı.

-Madrid ve Valencia’da binlerce öğretmen sağcı koalisyon hükümetinin eğitim politikalarına, okul inşaatları ve mesleki eğitim için ayrılan fonları kesmeyi planlamasına, yüzlerce anaokulu ve ilkokul sınıfının kapatılacak olmasına karşı çıkmak için, okul saatlerinin ve sınıf mevcutlarının azaltılmasını, maaşların diğer özerk topluluklar seviyesine çıkarılmasını ve çalışma koşullarında başka iyileştirmeler yapılması talebiyle iş bıraktı ve velilerle birlikte protesto gösterileri düzenledi.

- Sırbistan'daki yüzlerce okulda görev yapan öğretmenler, Bačka Palanka kasabasında bir öğretmene yapılan saldırıya tepki olarak geçen hafta iş bıraktı; avukatlara yönelik şiddeti kapsayan özel yasanın öğretmenleri de kapsamasını talep etti.

- Gana'daki yargı çalışanları, geçen yılın şubat ayından itibaren ve geçen yılın temmuz ayından bugüne kadar maaşlarına ek olarak almaları gereken ödeneklerinin ödenmemesi nedeniyle 16 Mayıs'ta süresiz ulusal greve gitti.

Detaylı okumak için TIKLAYIN 

Fotoğraf: Ekmek ve Gül