Sultangazi’de bir gıda fabrikasında 5 yıldır çalışan işçi Emine ile evinde buluşuyoruz. Arkadaşım Mevhibe aracılığıyla ulaşıyorum Emine’ye, evleri yan yana. Çoluk, çocuk kalabalık ev. Emine’nin kardeşi Zeynep okullar tatil olunca Kavacık’tan ablasının yanına gelmiş çocuklarıyla. Emine ile sohbet etmeye başladığımızda o gün fabrikada yaşanan olayı anlatıyor hemen: “Fabrikada 3-4 aydır çalışan bir işçi kadının sigortası yapılmamış. Sigorta talebinde bulunan kadına patronun tavırlarını beğenmediği için sigorta yapılmadığı söylenmiş. Kadın ‘Şikayet edeceğim sizi’ diye bağırınca patron hemen ‘Çıkışını verin’ demiş. Tabii kadın ağladı, baygınlık geçirdi. İki çocuğu var, çocuklarını komşusuna bırakıp işe geliyordu.”
Her türlü unlu mamül üreten bir fabrikada çalışıyor. İşçilerin çoğunun Suriyeli olduğunu söylüyor ve devam ediyor: “Kadınlar daha fazla ve genç kadınlar. Birçoğunun sigortası yok. İnsanları çok oyalıyorlar, 3-4-5 ay sigortalarını yapmıyorlar, işlerine geldiği gibi davranıyorlar.” Emine’nin sigortasını 5-6 ay sonra yapmışlar, o da Emine’nin “Sigorta yapmayacaksanız işten çıkarım” demesi üzerine. Çalışmaya yeni başladığında rahatsızlanmış fabrikada, bayılmış. Patron apar topar tanıdığı özel bir hastaneye götürüp tedavi ettirmiş. Hemşireler sigortası olmadığı için şikayet edebileceğimi söylemişler. Ancak Emine işini kaybetmek istememiş: “Ondan sonra anladım ben sigortanın ne kadar olduğunu. İşe ilk girdiğimde sigorta falan bilmiyordum, şimdi sigorta her şeyin önünde; çünkü benim güvencem. Geçenlerde de Suriyeli bir işçinin eli kesildi çok kötü. Patron aldı tanıdığı hastaneye götürdü, tedavi ettirdi. Bir de üç gün izin verdi. İşçi şimdi çalışmaya devam ediyor.”
‘A, SEN DE HEMEN SİGORTA İSTİYORSUN’
Emine’ye birlikte gittiğimiz Mevhibe de fabrikada iki gün çalışmış. Sigorta yapmadıkları için ayrılmış fabrikadan. Çalıştığı iki gün içinde başından geçenleri anlatıyor: “Çalışmaya başladığım gün yöneticilere ‘Sigorta ile ilgili evrak istemeyecek misiniz?’ diye sordum. Onlar da ‘Sana bir şey söylenmedi mi?’ dedi; gün boyunca bekledim. O gün bitti, Emine’ye sordum sessiz kaldı. Ertesi gün çay saatinde yönetime gidip yine sordum ve patrondan şu cevabı aldım:-Hemen sigorta yapmıyoruz. Bir bir hafta, bir ay vs. işçiyi deniyoruz.”
-Benim için bir gün bile değerli, nasıl bir hafa, bir ay?
-İşinize gelmezse çıkabilirsiniz!
Mevhibe de denildiği gibi yapmış: “Ben de yukarıya çıktım, biraz düşüneyim, değerlendireyim diye. ‘Burada nasıl ilerliyor bu işler, sigortanın yapılması gerekmiyor mu?’ diyerek sohbet etmeye başladım bir kadın işçiyle. O da ‘Aaa, sen de hemen sigorta istiyorsun. Benim bile 10 ay sonra sigortam oldu. Hiç dert etmedim’ dedi. Ben de akşam çıkış verdim ve ayrıldım.”
HİÇBİRİ AİLESİNDEN YARDIM ALMADAN GEÇİNEMİYOR
EMİNE’nin komşusu Bahar katılıyor sohbetimize. Geçim derdine, asgari ücrete, yaşam koşullarına geliyor sohbet. Emine asgari ücrete yakın bir ücretle çalışıyor: “Bir aydır giren işçi benden daha yüksek alıyor. ‘Yediğiniz yemek, yol, elbiseleriniz hepsi masraf’ deyip zam yapmıyorlar. Kaç defa konuştum, ‘Bu bizim suçumuz değil, devletin, başbakanınızın suçu’ diyor patronlar. Çocukların okulu, evin masrafı, kira... Yetişmiyor, bazen memleketten kayın pederimden para istediği bile oluyor eşimin.”
Bahar da geçim derdi yaşıyor. Eşi tekstil işçisi, iki de çocukları var. Arada merdiven silmeye gidiyor “Bir kişinin eline bakmak insanın açlıktan ölmesi demek” diyor ve devam ediyor: “Bırak asgari ücreti, 2 bin, 2 bin 500 lira da olsa... Çocuklarımızı okula gönderiyoruz yahu, elde avuçta yok. Kredi çek, kredi kartına yüklen, aldığımız parayla elektrik, su, doğal gaz ödeniyor anca. Ekmek olmuş 1 lira. Günde 5 ekmek yiyen insanları düşün. Suyu al parayla, her şey parayla. Aldığımız nefes bile parayla. Bir elektrik faturası geliyor yarısından çoğu vergi. Ben niye bu kadar çok vergi ödemek zorundayım. Bizden fedakarlık isteyeceklerine milletvekilleri aldıkları paralardan fedakarlık yapsın, makam arabalarına binmeseler, eşleri dostları devletin tüm imkanlarından yararlanmasa...”
Emine’nin kardeşi Zeynep giriyor söze: “5 kilo yağ 38 lira, pirincin kilosu 12 lira olmuş. Evime meyve alamıyorum, süt alamıyorum çocuğuma. Sütün kilosu 3 lira. Çocukların istediği her şeyi alamıyorum. Deftere, kaleme para yetişmiyor. Eşim temizlik işçisi. Biz asgari ücreti hiç tam görmedik. 6 ay kesinti. İzin günlerini bile kesiyorlar. Neymiş, diğer işçilerin ücretlerini ödeyemiyorlarmış. Köyden annem bir şeyler yapıyor yolluyor, ancak öyle geçinebiliyoruz. Kaynım arada yardım ediyor, çocuklara üst baş alıyor.”
İlgili haberler
Ölü insan zeytin ağacı dikemez!
Ama biz insan kalanlar, ölümü değil, hayatı o kadar severiz ki, şairin dediği gibi yetmiş yaşımızda...
GÜNÜN BELLEĞİ: Marksizmin izinden Eleanor Marx
Kapitalizm koşullarında kadınların durumunu ortaya koyan Eleanor, ustaları Marx ve Engels’den öğrend...
Bu hashtagde mücadele var: #8Mart
Geçen yılki uluslararası eylemlilik halinden bu yıla kadın mücadeleleri ne durumda, gündemler neler?...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.