Özel sektör öğretmenleri mutsuz, gelecekten umutsuz!
Çeşitli okullarda rehberlik yapan öğretmenlerle bir araya gelip çalışma koşullarının zorluğuna ve gelecekten duydukları kaygılara dair sohbet ediyoruz.

“Mutsuzum”, “Nefes alamadığımı hissediyorum”, “Geleceğe yönelik kaygılıyım…”

Bu sözler özel sektörde çalışan rehber öğretmenlerin sözleri. Çeşitli okullarda rehberlik yapan öğretmenlerle bir araya gelip çalışma koşullarının zorluğuna ve gelecekten duydukları kaygılara dair sohbet ediyoruz.

Beril bir kurumda 8 aydır rehber öğretmenlik yapıyor. “Mesleğimi seviyorum ama iyi bir rehberlik sunamıyorum, çünkü öğretmenlik değil kırtasiyecilik, nöbetçi öğretmenlik yapıyorum.” diyor. “12 saat çalışıp adeta paralıyoruz kendimizi. Yemek yemeye 15 dakika ayırabiliyoruz bazen. Yine eksik, yetersiz kalıyoruz” diyen Beril devam ediyor: “Eskiden cinsiyetlere göre ücret farkının söylenen kadar olmadığını düşünürdüm. Bu sektörde gördüm ki ayrım varmış. Patron erkekler için evi geçindiriyor gözüyle bakıyor, erkeğe daha fazla maaş veriyor. O ailesiyle yaşıyor, ben yalnız yaşıyorum neden ben ev geçindirmiş olmuyorum? Bu sektörü bırakmak istiyorum. Nereye gidersem gideyim aynı şeyleri yaşayacağım, eskiden idealisttim artık ideallerim kalmadı. Ben kendime yettiremedikten sonra nasıl ideallerim olabilir! Dinlensen dinlenemiyorsun, sosyalleşmek istesen sosyalleşemiyorsun… Bazen soruyorum biz niye yaşıyoruz diye. Her günümüz aynı. İşe git, eve gel, uyu, tekrar işe git… Aylardır kitap okumadım mesela, ruhumuz için en temel şeyleri bile yapamıyoruz. Ne tiyatro ne sinema ne konser kaldı hayatımda. Arkadaşlarımla görüşemiyorum bile, haftada bir izin günüm var o da hafta, sosyalleşmeye halimiz kalmıyor”

Ekonomik koşulların gittikçe zorlaşmasıyla hayatlarının nasıl daha da kötüye gittiğini konuşuyoruz: “Yaşadığım yere metro geliyormuş, bu ev kiralarının daha da artması demek. Hayat zaten pahalı, her şey gittikçe zorlaşıyor” diyor Beril.

Bir diğer rehberlik öğretmeni Gamze devam ediyor: “Her ay maaşımdan kendim için yapabildiğim tek şey tırnaklarım. Beni mutlu eden tek şey şu an. Ya bir gün tırnaklarımı hiç yaptıramayacak olsam diyorum. Bir yere gidemiyorum, bir kahve içerken kırk kere düşünüyorum, alışveriş yapamıyorum, konser, tiyatro hak getire. Ben de her ay maaşımdan kalan parayla tırnak yaptırıyorum çok mu? Borç batağındayım, her ay bankalar arıyor bir borcumu kapatayım diye başka bir borca giriyorum. Maddi imkansızlığı da geçtim mental olarak çöktüm. Çocuklara, geleceksizlik bekliyor sizi diyemiyorum; iyi koşullarda iş bulabileceklerini söylesem de yalan söylemiş olacağım, korkunç bir çıkmazın içerisindeyim” diyor.

‘JOKER ELEMAN GİBİYİZ’

Gamze kurumda çalışan diğer rehberlikçilerin evli olduğu için önceliklerin onlara verildiğini dile getiriyor: “Genelde erken çıkılacaksa mesela onlar erken çıkıyor, ama kadınları düşündükleri için yapmıyorlar bunu, evde bekleyen bir erkek olduğu için yapıyorlar. Beni bekleyen bir erkek olmadığı için erken çıkamıyorum, tatilimi doğru düzgün yapamıyorum.”

İşten ayrılmak istediğini kuruma bildirmiş Gamze, o günden beri uğradığı mobbingin haddi hesabı olmadığını anlatıyor: “Azarlamaları bir yana dursun neredeyse sevkiyat yapacak duruma geldik. Ağır kitapları taşıyoruz, sözde rehberlikçiyiz ama her yerdeyiz. Danışmada biz varız, kitap taşımada biz varız, nöbette biz varız, her yerde joker eleman gibi rehberlikçiler var.” Bir yandan da öğrencilerini bırakacağı için çok üzüldüğünü belirtiyor.

Şenay da benzer sorunlar yaşadığını dile getiriyor: “Çalışma odam penceresiz. Bazen, bugün hava güzel, diyorlar. Gün yüzü görmüyorum ki hava durumunu bileyim.” Gün içerisinde başının çok kalabalık olduğunu ifade eden Şenay, “Robot gibiyim, bizim rehberlikler art arda oluyor. Bir sınıfa 2 saat rehberliğim var ve çok fazla sınıf var asla yetişmiyor, hepsine aynı şeyi anlatıyorum, makine gibi konuşuyorum, izin günüm gelince evde dinlenmek istiyorum sadece” diyor. Öğretmenlik mesleğinin gittikçe değersizleştirildiğinden bahseden Şenay, “Geçen gün kurum müdürü bir öğretmen için, tasması sıkı tutulmamış, dedi mesela. Öğretmenlerin bir değeri kalmadı artık” diye ekliyor. Beril araya girerek insana yaraşır bir ücret almadıklarından ve insani şartlarda çalıştırılmadıklarından söz ediyor. “Koşullarımız o kadar kötü ki bari en azından asgari ücretin üstüne yol, yemek ücreti versinler yeter düzeyine geldik” diyor.

Aralıksız ders saatleri ve iş yükü yüzünden nefes almaya vakitlerinin kalmadıklarından bahseden öğretmenler, “Çalıştığımız ortamda herkese hesap veriyoruz patrondan velisine öğrencisine... İki dakika içtiğin çay bile seni boş duruyor gösteriyor ve hesap vermek zorunda kalıyorsun” diyorlar.

‘BİZİ KURTARACAK ŞEY MÜCADELEMİZ’

“Geçen gün kurumda geleceğimi düşünürken panik atak geçirdim, aldığım parayı, zamanımın olmayışını, tatil yüzü göremeyişimi ve geleceğimi düşünürken ağlamaya başladım. 5 dakika sonra derse girip motivasyon konuşması yapmam gerekirken geleceğe yönelik kaygılarım olduğu için ağlıyordum” diyor Şenay ve şöyle sürdürüyor sözlerini: “Bu kadar çıkmazdayken hiçbir şey olmamış gibi çocuklara gelecekten bahsetmek, onları üniversiteye yönlendirmek, niteliksiz bir sistem içinde ders çalışmaya zorlamak o kadar garip ki!” Gamze de duygularını şöyle anlatıyor: “Öğrencilerimi geleceğe hazırlıyorum. Üniversite oku diyoruz. 4 sene sonra ne yapacak bu çocuklar, biz ne yaptık, neye inandırıyoruz bu çocukları? Geçen sordu bir öğrencim, ‘Hocam siz 4 sene felsefe okudunuz şimdi rehberlik yapıyorsunuz başka bir alan sonuçta, ya biz de okuduğumuz alanda iş bulamazsak, var mı bunun garantisi?’ Ne diyeceğimi bilemedim, çünkü haklılar. Her gün yalanlar söylüyoruz çocuklara, sizleri iyi bir gelecek bekliyor diyerek. Ama biliyorum böylesi bir sistemin içinde bizi nasıl iyi bir gelecek beklemiyorsa onları da beklemiyor…”

Gelecek kaygısı, ekonomik sıkıntılar, manevi çöküntüler, hepsi konuşuluyor masada. Gelecek nesillere umut dağıtmalarını istedikleri öğretmenler umutsuzluklarından bahsediyorlar sık sık. Yine de bir çıkış yolu aramaktan vazgeçmeyen öğretmenlerin son sözleri, “Bir kurtarıcının veyahut ilahi bir gücün gelip bizi bu hayatlardan kurtarmayacağını biliyoruz. Kurtarıcı bizlerin mücadelesidir, belki de bu umuda sarılıp devam ediyoruz yolumuza” oluyor…

Fotoğraf: Evrensel