‘Ölmek değil okumak istiyoruz’
Aydın'da KYK Kız Öğrenci Yurdunda Zeren Ertaş’ın asansör ihmaliyle hayatını kaybetmesinin ardından Türkiye genelinde öğrenciler tepkilerini Ekmek ve Gül'e yazdı:

Aydın’da Güzelhisar KYK Kız Öğrenci Yurdunda Zeren Ertaş’ın asansör ihmaliyle hayatını kaybetmesinin ardından Türkiye genelinde yurtlardaki pandora kutusu açıldı ve yurtlardaki öğrenciler hem kız kardeşlerine sahip çıkmak için hem de kendi yurtlarındaki ihmal ve eksiklerin giderilmesi için yurtların bahçelerini, kentlerin merkezlerini doldurdular. Şimdi de tepkilerini, taleplerini Ekmek ve Gül sayfalarında kaleme aldılar.

◾ Diyarbakır
EYLEMDEN SONRA SESİMİZİ DUYMAYAN YETKİLİLER HAREKETE GEÇTİ
İyaz bin Ganem Kız Öğrenci Yurdu Dicle Üniversitesinin içinde yeni açılan bir KYK yurdu. Yurt açılır açılmaz, güvenlik kameraları dahi takılmadan 6 kişilik odalara yerleştirildik. Kampüs içi ulaşım ise akşam hava karardıktan sonra neredeyse yok. Gündüz kampüs içine giren otobüsler, akşam saatlerinden itibaren kampüs girişinde indiriyor.
Bir arkadaşımız yurt yolunda tacize uğradı. Bir arkadaşımız akşam saatlerinde yurda gelmek üzere otobüse bindiğinde otobüs, onu hastanenin önünde bıraktı. Arkadaşımız mecburen okulun içindeki yurda yürümek zorunda kaldı. Akşam vaktinde, ışıklandırması ve güvenlik kameraları olmayan yolda tacize uğradı. Bunun üzerinde yurdumuzda eylem yaptık. Yurttan çıkıp yürümeye başladık, yürüyüşümüz kampüsün girişindeki Zeren Ertaş için eylemde olan erkek öğrenciler ile birleşti. Ertesi gün de okul içerisinde bir basın açıklaması düzenledik. O zamana kadar sesimizi duymayan Rektörlük, KYK Müdürlüğü ve belediye, biz bir araya gelince okul içi ulaşımı ücretsiz hale getirdi. Kampüs içinde hâlâ ışıklandırma yok.
Biz hep tedirgin mi yürüyeceğiz yurdumuza? Can güvenliğimizden endişe duymadan okumaya devam etmek istiyoruz. Biz eylem yaptıktan sonra otobüsleri ücretsiz ve daha sık yapabildiklerini gördük. Bu bize yan yana olmanın önemini hatırlattı.
FAİLLERİ VAR
Hacettepe’de bir arkadaşımız daha kaldığı yurtta intihar etti. İntiharlar, itildiğimiz karanlığın ve çıkmaz yolun sonucu; failleri var. Düşen asansörler, yapması gerekeni yapmayanların suçu. Tacizler, alınmayan önlemlerden dolayı devam ediyor. Sorumlular, ölen ve tacize uğrayan arkadaşlarımızı suçluyor. Biz yana durup birbirimizi kollamaya devam edeceğiz, etmeliyiz!

 İyaz bin Ganem KYK Yurdunda kalan bir öğrenci


SORUNLARIMIZ TAHAMMÜL EDİLEMEYECEK BOYUTTA
Bugün henüz yerleşmemiş bir düzende, eksiklerle, ulaşım sıkıntısıyla, yetersiz ve sağlıksız yemeklerle, kötü şartlarda eğitim görmeye çalışıyoruz. Yurtlarda çalışmayan asansörler, o valizlerle de başka bir zorluğumuzdu. Daha tamamlanmadan İyaz bin Ganem Yurduna yerleştirilmemiz mağduriyetimizi artırdı. Dolaplar eksik, kapaksız, tuvaletlere henüz su verilmemiş, çalışma masaları tam değildi. 6 kişilik küçücük odalarda kalıyoruz. Odalarımızı kendi imkanlarımızla temizliyoruz.
Bu kadar mağduriyeti hak etmiyoruz. Defalarca rektöre gidip gerekli mecralara şikâyetimizi iletsek de henüz bir çözüm göremedik. Sorunlarımız artık tahammül edilemeyecek boyutta.

 İyaz bin Ganem Yurdundan bir öğrenci


◾ Antep
SORUNUMUZ ELEKTRİK, ASANSÖR, DERTLERİ YURDA GİRİŞ SAATİMİZ
Tıpkı Aydın’da olduğu gibi bizim yurtta da asansör büyük bir sorun. İnerken kapısı kapanmaz, 4 kişi binse dahi sıkıntı çıkarır. Defalarca CİMER’e yazmamıza rağmen bir geri dönüş alamadık. Zeren’in hayatını kaybettiği gün dönüp arkadaşlara dedim ki “Bizim de sonumuz bu olacak herhalde. Bir gün bizim de başımıza böyle bir olay gelecek.”
Normalde 3 kişilik olan odalar şu anda 4 kişilik. Odada hareket edecek yer yok. Hem okuyup hem çalışıyorum ve bu sebepten bazı günler yurda geç gittiğim oluyor. Bir sürü problem çıkarıyorlar. Ya kimliğimizi alıyorlar ya güvenlikle tartışıyoruz ya da yurttan atmakla tehdit ediyorlar. Odalarda ayna yok, prize ütüyü takınca elektrik gidiyor fakat onların en büyük derdi bizim yurda saat kaçta geldiğimiz.
Depremden sonra “yurt yıkılacak giremezsiniz” dediler. Ardından eşyalarımızı almak için 5 dakika girmemize izin verdiler fakat öncesinde bize kağıt imzalattılar. Sözde yıkılacaktı yurt, ne hikmetse tamir edilmiş. Korkuyorum bir gün yurt başımıza yıkılacak diye.
Yurtlarda saymakla bitmeyecek bu gibi sorunların görülmesi için illa bir arkadaşımızın başına böyle bir olayın mı gelmesi gerekiyordu? Tek istediğimiz daha güvenli ortamlarda barınabilmek.

  Ezogelin Kız Yurdunda kalan bir öğrenci


 
İstanbul
3 MANEVİ DANIŞMANIN OLDUĞU YURTTA 1 PSİKOLOG YOK
KYK sonuçları açıklandığında ülkenin farklı yerlerinde yaşayan yaklaşık 4 bin öğrenci sonuç ekranında Halil İnalcık KYK Kız Yurdu ismiyle karşılaştı. Fakat uzunca bir süre ne adres ne fotoğraf ne bir telefon numarasına ulaşabildik çünkü yurt yeni inşa ediliyordu. Yaşadığımız problemler karşısında aldığımız yanıt “Yeni bir yurt, bunlar normal, biraz idare edin” oluyor.
Yurdumuzda merdiven seçeneği yok, asansöre mecburuz. Her blokta yalnızca 3 tane ve 7 kişilik asansör var. Bunların ilk günden beri arızalı olmasını, arızalı olmadığı durumlarda düzgünce çalışmadığını bir kenara bırakıyorum; bu asansörler yeni kurulmuş olmasına rağmen düşmesi size mantıklı geliyor mu? Birkaç defa -2’ye düştüğü oldu. Acil çıkış merdivenlerini kullanmak isteyen arkadaşlarımız oldu fakat olaydan sonra kocaman harflerle bunun bir disiplin suçu olduğuna dair kağıt asıldı merdivenlere. Bunlar Zeren’in ölümünden önce oldu. Bu şartlar altında yaşamaya devam ettiğimiz sürece her birimiz Zeren’iz. Bizler tesadüfen sorunsuz ayrılıyoruz o asansörlerden.
YAŞIYORUZ AMA NASIL?
Hepimizi derinden sarsan bir olay yaşadık ve destek almamız gerekiyordu. Ama 3 tane manevi danışmanın bulunduğu yurdumuzda bir tane psikolog bulunmadığı için kendi yaralarımızı kendimiz sardık.
Bugün de yaşıyoruz ama nasıl koşullarda? Küflü omlet yememek için haklarımızı arayarak. Şebekenin asla olmadığı, dağın tepesinde konumlanmış yurtta acil bir durum anında telefon çeksin diye vakit kaybederek. Yemek saatlerinde gittiğimiz yemekhanede “Yemek bitti” cümlesini duyarak. Uyumak için yatağa girdiğimizde böcek var mıydı diye kontrol ederek. İşin özü; okuduğumuzda, dinlediğimizde, şahit olduğumuzda “Yok canım bu kadar da değildir” dediğimiz şeyleri her gün, her an yaşayarak.
Öğrencilerin yüzde 90’ını yerleştirdik ifadesini bir başarı gibi pazarladılar ama bizi insanlık dışı koşullara teslim ettiler. Ölmeden okumak ve hayatımıza devam etmek istiyoruz.

  Halil İnalcık KYK Kız Yurdunda kalan bir öğrenci


HAYATLARIMIZ İÇİN ÖRGÜTLENELİM
Öfkeliyiz çünkü hepimiz gibi hayalleri olan bir sıra arkadaşımız ihmaller sonucu hayatını kaybetti. Endişeliyiz çünkü başımıza bir şey gelmesin diye 11’den sonra kapısından çıkamadığımız yurtlarda, canımızdan oluyoruz. O “kazanın” bizim yurtta da yaşanması an ihtimali.
Yurt sorumluları önlem aldıklarını söylüyor. Ancak yurtlara ayrılan bütçenin ne kadarının gerçekten bizim güvenliğimiz için kullanıldığını bilmiyoruz. Kendi hayatlarımız için bir araya geldiğimizde ise çok güçlüyüz. Eylemin yapıldığı günden bu yana bizim yurdumuzda da asansör arızaları yaşandı ancak hemen teknik servis çağrıldı, asansörlere baktırıldı. Ancak bu ne kadar sürer bilmiyorum. O nedenle bu olayı unutmamalı, unutturmamalı, tekrar yaşanmaması için bir araya gelerek mücadele etmeliyiz. Bunun yolu da yurtlarda öğrenci birlikleri kurmaktan, bu birliklerin gücünü de örgütlü bir mücadeleye dayandırmaktan geçiyor.

Cevizlibağ Atatürk Öğrenci Yurdundan bir öğrenci

ÖĞRENCİLER YURTLARDA SÖZ HAKKI SAHİBİ OLMALI!
Bizim yurtta odalarımız 6-8 kişilik, ranzalardan oluşuyor. Her katta ortak lavabo var. Yurdun fiziksel şartları, bir öğrenciye ihtiyacı olan özel alanı sağlamaktan çok uzak. Nitekim bize tanınan kişisel alan da bir yatak, bir komodin ve hiçbir şey sığdıramadığımız dar bir dolapla kısıtlı. Bu fiziksel yetersizlik yurdun gerek kütüphane gerek çamaşırhanesi olsun birçok alanında kendini belli ediyor aslında. Özellikle birkaç parça çamaşır yıkamak için tüm gün çamaşırhanede nöbet tutmak ilginç bir deneyim oluyor diyebilirim. Yurtta yemeklerinden kurt, böcek çıkan arkadaşlarımız var, bu maalesef artık KYK öğrencileri için sürpriz değil. Günün ilk öğünü kahvaltı çok daha vahim şekilde yetersiz kalıyor.
Öğrencinin kaldığı yurtta söz sahibi olmasını sağlayacak daha etkili yollarla çözüme kavuşmak, şartları iyileştirmek istiyoruz. Bunların yanı sıra geçen hafta Çemberlitaş Kız Yurdu olarak kaybettiğimiz kız kardeşimiz Zerren Ertaş için çıktığımız eylemde açılan bir pankartta “Bizim yurdumuzda asansör yok ama biz depremi bekliyoruz!” yazılıydı. Binamız eski bir bina. Hepimizin deprem konusunda kaygılıyız. 6 Şubat depreminden sonra yurttaki yetkililerle konuştuğum kadarıyla Çemberlitaş Kız Yurdunun 99 depreminden sonra güçlendirildiği ve sağlam olduğu söyleniyor. Tüm bloklarda bariz şekilde görülen duvar çatlaklarından dem vurduğumuzda “onlar sıva çatlağı” denilerek geçiştiriliyor. Gereken yerlere bu konu hakkında başvuru yapmamıza rağmen tatmin edici bir cevap bulamıyoruz. “Elem bir kaza”, “kader, mukadderat” gibi utanç verici söylemlerle ihmalkârlığa mazeret sunulmadan barındığımız yurdun dayanıklılığından emin olmak istiyoruz. “Burası devlet yurdu bir şey olmaz” düşüncesine karşın “Belki tam da bu yüzden korkmalıyız” endişeleri maalesef son dönemde yaşadığımız utanç verici acılarımız dolayısıyla daha baskın geliyor.

KYK Çemberlitaş Kız Yurdunda kalan bir öğrenci



Bursa
İNTİHAR, İHMAL, GÜVENSİZLİK ARASINA HAPSEDİLİYORUZ
Ben Uludağ Üniversitesinde okuyan ve kampüs içerisindeki Uluşehir Kız KYK Yurdunda konaklayan bir öğrenciyim. Üniversiteye yeni giren bir genç olarak dikkatimi ilk çeken şey, üniversitenin şehrin dışında olmasıydı. Üniversite Hastanesi sebebiyle yeşillik ve uzun caddelerle çevrelenmiş kampüsün giriş-çıkışları kontrol edilemiyor. Çevre yolunun ve ana yolların doğrudan kampüse bağlanması, güvensizlik sorunu yaratıyor. Günün her saatinde üniversiteli olmayan gençlerin geç saatlerde araçlarıyla kampüste tur attığına, KYK bölgesinde araçlarını park edip kadınları taciz ettiklerine şahit oluyoruz.
Öğrenciler bu soruna dair yurt idare birimlerine ve Rektörlüğe daha önce de gitmişlerdi. Yurtlar bölgesine ring seferlerinin düzenlenmesi, kampüs ışıklandırmasının artırılması, güvenliğin devriye gezmesi talepler arasındaymış. Bugün hâlâ kampüsün en işlek bölgelerinde dahi ışıklandırmalar yetersiz ve ring seferleri ihtiyacı karşılamıyor.
Bakımının ihmal edildiği asansörde Zeren arkadaşımız can verdi. Sorumlular ise ölümlerimizi elim bir hadise olarak anmakla, ölümümüze sebep olan düzenlemelerin üzerini kapatmakla ilgilendi. Olayın ardından asansör denetiminin TMMOB’un elinden alındığı ve özelleştirildiği, TMMOB’un 2020 senesinde uyarılar yaptığı açığa çıktı. Niteliksiz yemek, barınma, demokratik-laik eğitim tartışmaları yürürken ihmaller canımızı almaya başladı.

  Uludağ Üniversitesinden bir öğrenci


Kayseri

ÜZERİMİZE GELECEKLERİNE TEDBİR ALSINLAR

Kayseri’deki KYK’larda kalan arkadaşlarımız ile sohbet ederken, “Sıklıkla içerisinde mahsur kaldığımız asansörü çok da ciddiye almıyorduk ama bu durum üzerine asansöre binmek ne kelime yurda giresimiz gelmiyor” dediler.
“Yemekhanede kurtlu yemekleri biz öğrencilere reva görenlerden, çeyrek ekmeği parayla satanlardan, suyun bile ikincisini almamıza izin vermeyenlerden hesabımızı soracağız. Birkaç dakika geç kaldığımızda tehdit ediliyor ve tutanak tutarız diye korkutuluyoruz. Biz öğrencilerin üzerine geldikleri kadar yurtlarda gerekli tedbirleri almaya çaba harcasalar keşke” diye konuştu biri. Kız kardeşimiz Zeren’in hesabını soracağız, bu düzeni değiştirmek için bulunduğumuz her alanda mücadelemizi büyüteceğiz.

 Erciyes Üniversitesi öğrencisi


Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Tutacağımız elleri arttırmak için Kadın Çalışmalar...

‘En azından kendi okulumuzda fiziksel şiddete karşı güvenli bir alan oluşturmak, yalnız olmadığımızı...

Güvenli kampüsü birlikte inşa edeceğiz!

‘Ölen bir kız kardeşimiz için bir araya geldiğimizde karşımızda duran polisin tacize uğradığımızda k...

Üniversite öğrencileri: Gençler geleceksizlik yüzü...

Türk Tabipleri Birliği Tıp Öğrencileri Kolu (TÖK) Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Eli...