Öfkemizle ve mücadelemizle 1 Mayıs’a!
Kadınlar bulundukları her alanda hem mücadele deneyimlerini dile getiriyor hem de 1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü için çağrılarını haykırıyorlar...

Geçtiğimiz zaman işçi, emekçi ve öğrenci kadınlar için korkularını, acılarını, öfkelerini, dayanışmalarını, umutlarını ve mücadelelerini de büyüttüğü bir süreç oldu. Bu birikim demokrasi, insanca ve güvenli bir yaşam talebiyle birlikte üniversite kampüslerine, kent meydanlarına, mahallelere bardaktan boşalırcasına yağan bir yağmur gibi yağdı. İktidarın işçi ve emekçi kadınların ürettikleri zenginliğin, dolayısıyla kadınların tüm benliği üzerinde kurduğu egemenliği daha da sertleştirerek sürdürme isteğine karşı kadınlar, bulundukları her alanda hem mücadele deneyimlerini dile getiriyor hem de 1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü için çağrılarını haykırıyorlar.

DUYMAZDAN GELİNEN SESİMİZ ALANLARDA YANKILANACAK

Digel Tekstil işçileri

İzmir

2025 yılı işçi sınıfının farkındalığının arttığı birlik ve dayanışma içinde örgütlenerek patronlara seslerini duyurduğu bir yıl oluyor. Digel Tekstil işçileri olarak dayanışma içerisinde birleşmek, sermayenin gücünü yenebileceği düşüncesinin ortaya çıkmasını ve buna olan inancımızın artmasını sağladı. Bu mücadeleye başladığımızda verilen sefalet ücretinin, verdiğimiz emeğin ve iş gücünün karşılığı olmadığını ve insan onuruna yakışır şekilde çalışmak istediğimizi belirttik. Bu mücadeleye başladıktan sonra Digel Tekstil işçileri olarak yalnız olmadığımızı, birçok fabrika çalışanının da bizimle aynı düşüncede ve aynı dertlerden mustarip olduğunu gördük.

Önce biz işçilerin birlik olamadığını ve beraber hareket edemeyeceğini düşünürken içeride işveren tarafından yapılan baskı, mobbing ve her türlü psikolojik şiddete karşı işçilerin sessiz kaldığı bir ortamda çalışmak zorundayken 17 Ocak’ta TEKSİF Sendikası ve sendikal mücadeleyle tanıştık. Bu bizim için bir dönüm noktası oldu. Bu şekilde yalnız olmadığımızı ve emeğimizin gerçek gücünü fark ettik. Birlik içinde hareket etmenin, sendikal gücümüzün patronlar ve sermaye karşısında ne denli etkili olabileceğini yaşayarak öğrendik. Uzun süre görmezden gelinen sesimiz, şimdi attığımız her adımda dikkatle izleniyor. Çünkü artık örgütlüyüz, bilinçliyiz ve haklarımız için kararlılıkla mücadele ediyoruz.

Artık işçilerin heybesinde sadece alın teri yok; bilinç, dayanışma, hak bilinci ve mücadele kültürü de var. Sendikal örgütlülüğün bizlere kazandırdığı bu değerler sadece bugünü değil; gelecekteki daha güçlü örgütlenmelerin de temelini oluşturuyor.

Biz Digel işçileri olarak haksızlığa, adaletsizliğe ve hukuksuzluğa karşı sesimizi yükseltiyoruz. Alın terimizin karşılığını almak, emeğimizi savunmak için alanlardayız. Bu mücadele sadece bizim değil, tüm emekçilerin mücadelesidir. Direncimizden, dayanışmamızdan ve haklılığımızdan güç alarak hakkımızı alana kadar geri adım atmayacağız. 1 Mayıs’ta da TEKSİF Sendikası ve Digel Tekstil işçileri olarak alanda hak mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz. Tüm işçi arkadaşlarımızı da birlikte, omuz omuza yürümeye davet ediyoruz.

ONURUMUZA SAHİP ÇIKMAK İÇİN 1 MAYIS'A
OTP Tütün işçisi Şehriban AKTAŞT- ekgıda-İş Kadın Komisyonu Başkanı
İzmir
Merhaba, biz İzmir’de düşük ücretlere ve kötü çalışma koşullarına karşı Sunel Tütün, TTL, OTP tütün fabrikalarında bir ayı aşkın süredir grevde olan kadın işçileriz. İçinde bulunduğumuz çetin süreçte elimizden alınmaya çalışılan şey aslında özgürlüğümüz. Sağlıkta, eğitimde, tarımda, geçimde, emeğe olan saygıda...
Tütün işçileri olarak eşit yaşam, eşit haklar için özetle tüm insani haklarımıza sahip çıkabilmek adına zemheride iliklerimize kadar üşüdüğümüz bir mücadele yılı içerisindeyiz. Direnmek bir duruştur. Sahip olduğunuz haklarınızı başkalarına bağışlamamaktır. Bu haklı mücadelede yürüyüşleriniz tarifsiz onura dönüşür. Böyle bir onurla grevimizi sürdürüyoruz. Mücadelemiz eşit yaşam ve en önemlisi dayanışma gücüyle bezeli birliktelikler biriktiriyor. Hak arayışlarımız örgütlü gücümüzle şekilleniyor.
Hak arayışlarının coğrafi ayrımı yoktur. Ortak nokta ve paydaş olunması gereken şey, mücadeleyi bütünsel alanlara taşıyabilmek ve ses veren gür nehirler oluşturabilmektir. 1 Mayıs her neredeysek orada işte bu gür sesi yaratabilmemize vesile olacak. 1 Mayıs’ı mücadeleye olan tüm inanmışlığımızla kutluyor, aydınlık yarınlarda insanlık onurunun sessiz mezarlara gömülmediği, hakların ihlal edilmediği bir ülkeyi ve yaşamları inşa edebilmek için bütün işçileri 1 Mayıs’a, haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkmaya davet ediyoruz.
'YASAKLARINIZ BİZİ DURDURAMAZ'

TKIS işçisi Nazar

İstanbul

Merhaba, ben 167 gündür Tuzla Serbest Bölgede direnen TKIS Blinds işçisi Nazar. Ekmek ve Gül’e daha önce de direnişimiz ile ilgili mektuplar yazmıştık. Size hatırlatmak için kısaca sürecimizden bahsetmek istiyorum. Biz 105 kişiyle sendikaya üye olduk ve işten atıldık. Bu ülkede sendikaya üye olmak anayasal bir hak olsa bile her şey patronlardan yana olduğu için aslında “sendikalı olamazsınız” diyorlar.

19 Mart’ta İBB Başkanı İmamoğlu’nun diploması iptal edildi, İmamoğlu sonrasında tutuklandı. Yaşanan irade gaspı sonrasında birçok kişi sokağa çıktı ve birçok yerde eylemler oldu. Hemen ardından yapılan eylemler yasaklandı. Bizim direnişimiz de yasaklardan payını aldı. Çadıra geldiğimiz an gözaltı yapacaklarını söylediler ve bizi engellemeye çalıştılar. Ama yılmadık. 155 gün boyunca “Yasaklar sizin, mücadele bizimdir” diyerek çadırda direndik.

Bizler, 1 Mayıs yaklaşırken öncelikli olarak insanca bir yaşam, insanca bir ücret, yasaksız grev, güvenceli iş istiyoruz. Sokaklarda arkamıza bakmadan güvenle yürümek, çalıştığımız fabrikalarda ayrımcılığa uğramadan eşit işe eşit ücret almak, çocukları bırakabileceğimiz ücretsiz kreşler ve regl izni istiyoruz. Ekmek ve Gül aracılığıyla tüm emekçi kadınları taleplerimizle 1 Mayıs’ta sokaklarda, alanlarda olmaya çağırıyorum. Yaşasın 1 Mayıs!

'BİRLİK OLDUK, KORKUYU YENDİK'
Yıldız Bağcı
Eski Özak işçisi
Yıllarca bir tekstil fabrikasında çalıştım. Sabah erkenden çalışmaya başlayıp akşam yorgun argın çıktığımız günlerin sonu gelmiyordu. İşim vardı ama hak ettiğim bir yaşam yoktu; ne insanca bir ücret, ne güvence, ne de saygı... Mobbing, baskı, eşitsizlik artık dayanılmaz hale gelmişti. Buna karşı sessiz kalmak istemedik.
Arkadaşlarımla birlikte “Artık yeter” dedik ve sendikalaşmaya karar verdik. Birlik olduk, cesaret ettik ve BİRTEK-SEN ile birlikte hakkımızı aradık. Bu adımı attığımızda daha güçlü hissettik, yalnız olmadığımızı gördük. Ama patronlar bu birlikten korktu. “Ya sendika ya iş” dediler. Biz de onurumuzu seçtik. İşsiz kaldık belki ama boyun eğmedik. Artık susan değil; konuşan, mücadele eden kadın işçileriz.
1 Mayıs’ta alanda olacağım. Çünkü insanca koşullarda, güvenceli bir işte, saygı görerek çalışmak her işçinin hakkıdır. Kadınların sesinin daha gür çıktığı bir dünya için, emeğimizin karşılığını almak için orada olacağım. Çünkü biz değiştirmezsek hiçbir şey değişmeyecek.
'GELECEĞİMİZİ BİRLİKTE İNŞA EDECEĞİZ'

Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi

Öğrenciler olarak demokratik haklarımızı savunmak ve hukuksuzluklara karşı sesimizi yükseltmek adına mücadele ettik. Bu baskıcı zihniyetin, kadınları medeni haklarından mahrum eden, şiddete mahkum eden anlayışla aynı kökenden geldiğini biliyoruz. Eylemlere katılarak, akademik ve ekonomik boykotlarla tepki göstermeye çalışıyoruz. Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla sosyal medyada bant daraltması yaşandı, toplantı ve yürüyüşler yasaklandı, ulaşım kısıtlandı. İfade özgürlüğümüze darbe düzenlendi ama halk meydanları terk etmedi. Mücadelemiz sırasında orantısız şiddetle karşılaştık, arkadaşlarımız işkenceyle gözaltına alındı, tutuklamalar esnasında bir kadın polis tarafından tacize uğradığını detaylarıyla anlattı. Bu, “Kadınlar öldürülürken polis neredeydi?” sloganını düşündürdü.

Kayyum rektörler atanarak özerkliğine darbe vurulan üniversitelerimizde, giriş-çıkışlar kapatılıp öğrenciler ablukaya alındı, ODTÜ’ye TOMA sokuldu, arkadaşlarımıza tekmelerle, plastik mermilerle, biber gazı ile orantısız güç uygulanarak müdahale edildi. Tüm hukuksuzluklara, baskılara rağmen direndik.

Şu an yanımızda olamayan her kadın için, yıllardır ülkesi için çalışıp geçim sıkıntısıyla ve yetersiz beslenmeyle yaşamaya çalışan herkes için, hakları elinden alınan her bir vatandaşımız için direndik.

En büyük kozumuzdan birinin ekonomik boykot olduğunu düşünüyorum. Hatta üretimi durdurabilsek daha da büyük ses getirebiliriz. 1 Mayıs’ta daha kalabalık bir şekilde meydanları doldurmayı istiyorum. Biliyorum ki bu sadece benim katılımım ile olacak bir şey değil, bu yüzden hepinizden katılımınızı bekliyorum. Bizi bekleyen parlak bir gelecek var ve bu geleceği hepimiz beraber inşa edeceğiz çünkü kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.

'ÇOCUKLARIN BESLENME HAKKI İÇİN ALANDA OLACAĞIZ'
Elif Salmanoğlu
Ankara
1 Mayıs’a giderken işçi ve emekçi kadınlarla birlikte “okullarda bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek her çocuğun hakkı” diyerek başlattığımız mücadeleyi hatırlıyorum. Bunun için Türkiye’nin dört bir yanındaki kadınlar gibi biz Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği üyesi kadınlar da kimi zaman okul önlerinde imza toplayarak, kimi zaman velilerle yan yana gelerek, kimi zaman kapı kapı dolaşarak, kimi zaman yetkililerle görüşmeye çalışarak, toplantılar düzenleyerek uzun bir süredir bu mücadeleyi yürütüyoruz. Verdiğimiz mücadele çocukların ücretsiz ve sağlıklı beslenmesinin önemini ve bu konuda devletin sorumluluğunu herkese duyurdu.
Kayyumlar çocukların beslenmesine, yoksulların aşına göz koyarken biz kadınlara düşen tasarruf tedbiri, işsizlik, esnek çalışma oldu. Bizler tutuklanan seçilmişlerin ve gençlerin serbest bırakılması için de çocuklarımızın beslenme hakkı için de insanca yaşamak isteğiyle 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız. Hele de içinde bulunduğumuz ekonomik kriz hepimizin mutfağını yakarken “Bütçe yok” diyerek önümüzü kapatanlara karşı 1 Mayıs’ta alanlara yeniden sesimizi duyurmaya gideceğiz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül