Bir Kürt, bir Rus, bir göçmen ve bir İç Anadolulu... Yok yok, bu bir fıkra değil. Bu dört birbirine benzemezin ortak noktası çocukları... Zaten ister çok zengin olun bakıcılar, dadılar olsun, ister çok fakir olun hiçbir şeyiniz olmasın, kadınların ortaklaştıkları en temel nokta, çocukları. Yedikleri, içtikleri, giydikleri, okulları ve en önemlisi gelecekleri... Nerede okuyacaklar, nasıl bir eğitim alacaklar? Tam gün olsa ayrı, yarım gün olsa ayrı dert...
Geçim derdine seçim derdi, yaz tatiline bayram tatili ekleniyor ama uzun vadede hepimizin sorunu geçim sıkıntısı. Tüm konuşmaların sonu hemen aynı cümleyle noktalanıyor; “Her şey çok pahalı ya!”
Parkta oturuyoruz hepimiz. (Çocuk parkları için demokrasinin merkezi diyebiliriz bence) “Pazardan geldim, havuç 6 liraydı” diyorum, “Kapyayı 13’e gördüm, et alırım o paraya be”, “Sorma, soğan 4.5 liraydı yine..”, “Domates düşse de sos yapsak” diye devam ediyoruz.
Ve hepimiz için kritik soru geliyor; “Eee akşama ne yemek yapacağız?” (Kahrolsun toplumsal cinsiyet rolleri!)
BİZ PAZARA GİDEMİYORUZ YAHU
Bayrama yaklaşırken ister istemez masraflar da artıyor. Zaten cep delik cepken delik, çocuğa ne alacağız, kime gideceğiz, ne yapacağız derken hemşire arkadaşım dert yanıyor: “Ben yine vardiyada olacağım, güya hemşireyiz ama ne gece belli ne gündüz.” Başka bir arkadaşım “Bizim patron yurtdışına çıkacakmış eşiyle bayram tatilinde, ben de evde olurum” diyor. Tabi yurtdışı ve tatil kelimeleri aynı cümle içinde geçince hepimiz bir sinir oluyoruz. “Ne demek tatil, ne demek yurtdışı, kimsin sen arkadaşım, biz pazara gidemiyoruz yahu...” diye devam ederken cümleler, konuştukça yükseliyoruz hep beraber. (Yaşasın servet düşmanlığı!)İşten yeni çıkartılan bir arkadaş, “Benim kızın yazlıklarını aldım geçen gün bayramlıkları da çıkardım aradan ama 300 lira harcadım, bitti bütün para” diyor. Yahu bu çocuklar ne kadar çabuk büyüyor! Tabi ki güzel güzel sağlıkla büyüsünler, boyları uzasın, kiloları artsın da, bir de bunun kıyafet derdi var. Altı ayda bir gardırop yenilemek nedir arkadaşım. Paçalar kısalıyor, uzun kollular omuzlardan geçmiyor, düdük gibi kalıyor çocukların üzerinde kıyafetler. Büyük alsan, o da bir dert. Bu sefer de üzerinden düşüyor her şey. En güzeli küçüklere vermek. Küçülen kıyafetler hoop küçüklere... (Annemin deyişiyle “Eskiden yoktu alamıyorduk, şimdi var yine alamıyoruz.”)
Bu arada iş konusunu soruyoruz. Birçok yerle görüşmüş ancak asgari ücret bile vermediklerini anlatıyor: “En son güvenlikte bir yer buldum, ama onun da saatleri uymadı. Kızı nereye bırakacağım, yaz okulları 1600’den başlıyor. Hadi onu da hallettim diyelim, saat 14-22 arası dediler. Nasıl yapacağım ki...”
ZENGİNİN PARASI
Konu dönüp dolaşıp seçime geliyor. Hemen herkes sinirli bu konuda. Yeni bilgiler hemen ögrenilip tüketiliyor. “Çaldılar diyorlar da kim çaldı?” sorusuyla başlıyor, “İstanbul’da para çok büyük” ile devam ediyor. En son gündemse Ankara... Melih Gökçek’e verilen 3 araç, depodan çıkan toplar ve 1 milyar liralık ihale gündemde... “Ankara’da bunu yaptılarsa İstanbul’da neler yapmışlardır...”, “Üç aracın ikisini vermiş, biri kalmış Gökçek’te, arsız bunlar ya”, “Düşünsene Gökçek ihaleyi 1 milyara yapıyor, Mansur 188 milyona. 800 bin cepte...”800 bin deyince hesaplamaya çalışıyoruz. 800 binle ne yapılır, ne alınır diye. Eee zenginin parası züğürdün çenesini yorar.
Tam bunları konuşurken konu bana geliyor. “Sen şimdi tatil için gidiyorsun da seçim için geleceksin değil mi?” diye bir soru geliyor, biraz da uyarı mahiyetinde. “Babam sponsor oldu 21’inde buradayım, 23’ünde seni evimde istemiyorum, git oyunu kullan sonra ne zaman istiyorsan alacağım ben biletini’ dedi” diye anlatıyorum. Herkeste bir gülümseme...
Bu arada yine aynı soru geliyor, “Off akşama ne yemek yapacağız ya”
‘BU KADAR DA OLMAZ’
Herkesle vedalaşıp ailemin yanına geldiğimde, teyzelerle sohbet ediyorum. Hemen hepsi 60 yaş üstü, genelde çocukları çalıştığı için torun bakıyorlar. Bayram için hazırlıklara başlamışlar. Balkondan sesleniyorum karşı komşuya “Teyzem başlamışsın temizliğe” diye, “Bayram geliyor kızım, ne yapayım, çocuklar gelecek” oluyor yanıtı. Alt komşuyla karşılaşıyoruz, pazardan geliyormuş. “Her şey ateş pahası kızım, her şeye zam geliyor, pazarcılar da haklı ama bizim maaşlara zam gelmiyor ki” diyor.Benim ufaklıkla bahçede oynarken teyzeler de geliyor, yılların AKP’lileri ama AKP’ye çok kızgınlar. Hemen hepsi İmamoğlu’nu kendi oğulları gibi görüyor, “Yapılmaz bu kadar, biz böyle bilmiyorduk, hırsızlık günahtır ama hırsız diye iftira atmak daha günahtır, şu Ramazan gününde kul hakkına girdiler” diyorlar. Şu 19 günde öğrencilerin akbilinin 40 liraya inmesi, görüşmelerin canlı yayınlanması takdirle karşılanıyor. “19 günde bunu yapan 19 ayda neler yapar” deniyor.
Tam bunları konuşurken yine aynı soru geliyor, “Ocakta yemeğim vardı, yanına ne yapsam acaba, siz ne yapıyorsunuz?”
İlgili haberler
‘Seçme hakkını’ seçmek... Zora, zorbalığa rağmen.....
Görüyor ve biliyoruz ki bu seçimler yalnızca “Belediyeyi kim yönetecek?” seçimi değildi, şimdi artık...
Sandık bir şeydir, örgütlü güç her şey
Bunca sefalet, bunca yalan dolan, bunca güvensizlik, bunca çirkinlik içinde “Her şey güzel olacak” d...
Bizim yardımları, kömürü, ekmeği keseceklermiş, do...
Belediyeyi CHP’nin kazandığı Ankara’da sosyal yardımların kesileceği söylentisi kadınları endişelend...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.