Esenyurt’ta emekçi evlerinden öfke, umutsuzluk ve utanç çıktı
Esenyurt’ta dolaştığımız evler ‘aile yılı’nin gerçek yüzünü ortaya seriyor...

Son yıllarda hükümetin politikalarıyla özellikle işçi emekçi kadınlar üzerinde yoğunlaşan şiddetin bir parçası olan ekonomik şiddetin hanelere yansımalarını gün geçtikçe daha derinden görüyoruz. Esenyurt da bu ekonomik dar boğazın en yaygın, en derin yaşandığı ilçelerden birisi. Her ekonomik çıkmazın ilk kurbanları olan kadınlar, bugün de bu yokluğu en derinden yaşayan taraf olarak karşımızda.

Yaptığımız anket çalışmasıyla yoksulluğa ve şiddetin ekonomik yüzüne dair çok çarpıcı örneklerle karşılaşıyoruz. Bazen kapı önünde üç beş dakikaya sığdırmaya çalışıyor kadınlar yaşadıkları buhranı, bazen de “Gelin bi’ çay içelim” deyip uzun uzun iç dökerek, yaşadıkları yoksulluğun ne denli gerçek olduğunu gösterme isteğiyle yanıtlıyorlar sorularımızı. Yanıtlarda birkaç duygu öne çıkıyor; öfke, umutsuzluk ve utanç. Her yeni yılda ekonomik çıkmazın büyüdüğünü anlatan kadınlar tüm bu zorluklarla baş etmenin de yöntemlerini arıyor ama iş bu sorunu kökten çözmeye geldiğinde umutsuzluğa kapılıp, derin derin düşünmeye başlıyorlar.

Yoksulluk ve mahcubiyet arasında...

Gittiğimiz apartmanlardan birinde karşılıklı iki daireden kadınlarla aynı anda sohbet ediyoruz. Sorularımızdan biri evin gelirlerine ilişkin. Gelirlerini söylerken biraz çekiniyor kadınlar. Birbirinden az mı söyleyecek çok mu söyleyecek, ne deseler mahcup hissettikleri bir anda kalıyoruz hep beraber. Birkaç saniye sessizlikten sonra birisi 70 bin diyor, diğeri ise 40 bin diyor. Ama 40 bin diyen, eşinin altı aydır işsiz olduğunu, günlük işlere gidip geldiğini söyleyerek devam ediyor. Pazar alışverişinde ise sadece domates, salatalık ve çocukların beslenmesine koymak için meyve aldığını, bunların da ortalama 2 bin lira tuttuğunu söylüyor. O bunları anlatırken 70 bin diyen kadının yüzündeki o huzursuzluğu, mahcubiyeti görmemek mümkün değil. Çünkü kendisi de eşi de mesaiye kalarak, hatta çocuklarını evde tek başlarına bırakarak 70 bin lirayı zor kazanıyorlar. Esenyurt’ta ortalama kiranın 20-30 bin olduğunu düşünürsek 70 bin liranın hiçbir kıymeti de kalmıyor.

Yoksulluğun “kaderdir” yalanına inanan yok

Tatil deyince kadınlardan birinin aklına gelen tek şey köye gitmekken diğerinin tatil diye bir gündemi bile yok. Tatile hiç gitmemiş, ailesiyle ayda bir kez bile gezmeye çıkmamış, ayda sadece gramla ve sulu yemeklere eklemek için iki üç kez et alabilen, çocuklarına gönlünce ne bir kıyafet ne de bir oyuncak alabilmiş kadınlar, hükümetin ekonomi ve kadınlara ilişkin politikaların sonucu olarak tüm bu yoksunlukların sorumluluğunu kendi sırtında hissediyorlar. Daha doğrusu bu yoksulluğun sebebinin kendileri olmadığını artık biliyor olsa da sonuçlarına kendilerinin katlanmak zorunda olduğunu düşünüyorlar. Kadınların anlattıkları ve esasında yaşadıkları bir yanıyla birbirinin benzeri olsa da bir yanıyla elbette farklı ancak gittiğimiz her kapıda duyduğmuz şey aynı; ne aile yılı safsatasına inanacak ne de ne de bu yoksulluk kaderimiz olacak.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
‘Çocuğuna konuşmayı öğretmek bile parayla!’

‘Markete gidiyoruz, çocuk çikolata istiyor. ‘Onu alacağıma yarın beslenmene bir şey koyarım’ diyorum. Çünkü o çikolatayı alırsam ertesi gün beslenmesi eksik kalacak.’

Sermayenin şiddet sarmalı

Kadın işçilere yönelen her türlü baskı, sermaye açısından kâr mekanizmasının önemli bir dişlisidir. Mobbing, taciz ve tehdit, işçiyi sessizliğe ve itaatkârlığa iter. Bu sayede genel ücret seviyesi bas

Bizden yana bir yaşamı inşa edebilmek için...

‘Bir kadın öğrencinin eğitimine devam edebilmesi ile özgürce yaşayabilmesi, tüm bu iç içe geçmiş politikalarla doğrudan bağlanıyor.’


Editörden