Emperyalizme karşı hemen şimdi birleşelim
Bu sistemin içerisinde yarın “mülteci” olmayacağımızın garantisi yok.Emperyalizmin bir avuç insanın kârı uğruna kıydığı on binlerce can, bize yarın için bugün birleşmemiz gerektiğini hatırlatıyor.

II. Dünya Savaşı döneminde Japonya’nın işgal ettiği Filipinler, Burma, Tayland, Vietnam, Malezya, Tayvan, Kore, Endonezya, Doğu Timur gibi ülkelerden binlerce kadın “rahatlama merkezleri”ne hapsedilip askerler tarafından cinsel saldırıya uğramıştı. Japonya’nın II. Dünya Savaşı’na 1941 yılında katılmasının ardından Pasifik’in farklı cephelerinde savaşan askerler için “rahatlama merkezleri” kuruldu. Japonya’nın işgal ettiği bu ülkelerden Çin ve Pasifik çevresine getirilen 200 bine yakın kadın “savaş ganimeti” olarak kaydedildi. Birçok kadının o döneme ait yürek burkan hikayeleri tarihin sayfalarında yerini almıştır.

Savaşların ve işgallerin sonuçları tarih boyunca kadınlar için hep böyle olmuştur. 1994 yılında emperyalist devletlerin kışkırttığı iç savaşta Ruanda’da yaşanan soykırım sırasında yüz binden fazla, Liberya’da 1989-2003 yıllarında 40 bin, Kongo’da 1998-2008 yıllarında 200 bin kadının cinsel saldırıya maruz kaldığı Birleşmiş Milletler’in raporlarında yer alıyor. Ortadoğu’da da süreç benzer, şeriat ve işgal döngüsüne mahkum ediliyor kadınlar. Suriye savaşı sürecinde IŞİD gibi İslami milis örgütler, Afganistan’da Taliban, Yemen’de Boko Haram gibi köktendinci gruplar tarafından köleleştirildiler.

Yakın dönemde dünya gündemini sarsan Ukrayna ve Rusya savaşı ve son aylarda uçsuz bucaksız bir vahşetle süren Filistin halkına karşı soykırım, emperyalistlerin hesaplaşma ve “pastadan payını alma” arenasına dönüşmüştür. Geçtiğimiz günlerde İsrail’in Refah’ta Filistinlilerin barındığı çadırları bombalaması insanlık tarihine sürülen başka bir kara leke olarak kayıtlara geçmiştir.

DUYDUĞUMUZ VE DUYMADIKLARIMIZ

Emperyalistlerin parmağının uzandığı her nokta kadınlar için yıkım, kan ve heba olmuş bir gelecek getiriyor. Duyduğumuz yüz binlerce hikaye ama bir o kadar da duymadıklarımız var. Sesini, soluğunu duymaya hiç fırsatımız olmayan kadınlar... Yıkım ve göç hikayeleri... Ölmemek için ölümle burun buruna aşılan yollar ve o yollarda sineye çekilen tehlikeler...

ABD’nin “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi” kapsamında Ortadoğu’da giriştiği saldırı, işgal eylemlerinin ve rekabetin daha açık biçimleriyle belirginleştiği 2000’li yıllarda kitlesel göçlerin kapitalist sömürü ve emperyalist müdahaleler sonucu ortaya çıktığına da şahit olduk. Her daim savaşı ve yıkımı beraberinde getiren kapitalizm ve tekelleri halkları ülkeden ülkeye veya ülke içinde farklı bölgelere göç etmeye mecbur bırakıyor.

Savaşlar ve göç süreci boyunca kadınlar, özellikle bedenleri üzerinden çeşitli tehditlere maruz kalıyor. Kimisi de Japonya’dan verdiğimiz örnekle unutulmaz yaralar alıyor. Öte yandan tekelci burjuvazinin yol açtığı yıkımlarla bağlı olarak günümüzde Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden bağımlı kapitalist ve emperyalist ülkelere doğru kitlesel göçler giderek artıyor. Göçmenlerin gittiği ülkelerde ucuz iş gücü olarak, esnek ve güvencesiz işlerde çalıştırılması ise sermaye ve devletleri için muazzam fırsatlar yaratmaya devam ediyor. Özellikle mülteci ve göçmen kadınların türlü saldırılara maruz kalarak ucuzun ucuzuna çalıştığı iş yerlerinde emperyalistlerin kâr uğruna kızıştırdığı savaşların bedelini kadınlar sömürülerek yeniden ödüyor.

Ancak kadınların emperyalizme ve işgallere karşı mücadelesi de tarihte bir o kadar belirgin olmuştur.

YAS BİLE TUTAMAYIZ

Örneğin Filistinli kadınların hikayesi, Filistin topraklarına dönüş umudunu nesilden nesile canlı tutan tutkulu bir direnişin hikayesidir. 1936'da İngiliz sömürgecilerin hapishanesine baskın yaparak tüm mahkumları serbest bırakmayı ve köylerde zorunlu hareket yasağını kaldırmayı başaran Al-Ghoribiyeh’de yaşayan kadınların hikayesi… İsrail güçlerinin kontrolünde ev hapsinde ekmek pişiren kadınların bir sonraki gösteri ve protestolar için ekmeklere yerleştirdiği mesajların “anneler” yardımıyla köylerde, şehirlerde ve Filistinlilerin kaldığı mülteci kamplarında dağıtılma hikayesi… İsrail'in son bombalamalarında iki çocuğuyla birlikte öldürülen Filistinli kadın sanatçı ve ressam Heba Zakot şöyle diyordu paylaşımlarında: “Her zaman içimize akıtırız göz yaşlarımızı çünkü o anın geleceğini biliyoruz. O zaman yas tutmak yerine üzüntümüze ihanet etmemiz gerekir. Bize bu kadar zor bir tercihi dayatanlar sevdiklerimizin katilleridir. Düşmanın bizi mağlup ettiği yanılsamasına bir an bile izin vermemek için yüksek sesle, sevinçle örteriz yasımızı. Bütün bunlar bittiğinde eğer yaşıyorsak özgürlük günlerinde ağlayacağız, yas tutacağız.”

Cesaret ve fedakarlık, sarsılmaz kararlılık ve irade, boyun eğmeden ve inançla insanlık tarihinde destan yaratan Filistinli kadınların emperyalizm ve siyonizmin barbarlığına karşı mücadeleleri on yıllar boyunca tüm dünyaya ders vermiştir. Filistin’den Ukrayna’ya, Vietnam’dan Afganistan’a, Cezayir’den Suriye’ye kadınlar dünyanın birçok yerinde emperyalizm ve onun yol açtığı savaşlara ve göçlere karşı direnmiştir.

BİR GÜN DAHA GECİKMEDEN…

Yas tutmayı bile kadınlar için imkansızlaştıran, bedenleri üzerinden her türlü “faydayı” sağlamaya çalışan, emeklerini en ucuza sömürmenin yolunu açan emperyalistlerin ve iş birlikçilerinin dünyayı sürükledikleri ölüm ve yıkım tablosunda bugün hiçbirimiz “güvende” değiliz. Bugün burjuva siyasetinin farklı yüzlerinin dünyada ve Türkiye’de biz işçi, emekçileri ve kadınları “yerli-mülteci” diye karşı karşıya getirtmeye çalışması, bir parça ekmek için gecesini gündüzüne katanları kutuplaştırarak daha fazla sömürmek istediğindendir. Bugün dünden daha çok birlikte durmaya, “o”, “şu”, “öteki”, “beriki” demeden mücadele etmek zorundayız. Her birimizin bu sistemin içinde yarın “mülteci” olmayacağının garantisi yok. Bugün emperyalizmin bir avuç insanın kârı uğruna göz kırpmadan kıydığı on binlerce can, bize yarın için bugün birleşmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Bir gün daha gecikmeden, birbirimize sırt çevirmeden emperyalizme ve ona çanak tutanlara karşı mücadeleyi büyütmeliyiz. 

Fotoğraf: Wikimedia Commons

İlgili haberler
Savaştan kaçtık sömürünün kurbanı olduk

‘Ülkemden çıkarak buraya geldiğim süreçte birçok yaşlı, genç, kadın öldü. Mezarları bile yok. Her ül...

24 saat çalışan göçmen bakıcılar: Mahremiyet yok,...

Tahminlere göre, Almanya’da bakıma muhtaç insanlara evlerinde bakan, ezici çoğunluğunu kadınların ol...

İsrail ve Filistin’den kadınlar: Savaşı durdurmak...

Filistin’den Women of the Sun ile bir ‘barış koalisyonu" oluşturan İsrail’den Women Wage Peace, yayı...